Oligarkın gözyaşları

Oyuncak pazarlama işine girdiği sırada karşıladı Sovyetler Birliği’nin çözülüşünü. Devir altına hücum devriydi. Yani petrole, doğalgaza, Sovyet halkının ürettiği tüm zenginliklere. Doğru anda doğru yerde olmak, doğru ilişkileri kurmak yetmiyor aynı zamanda ahlaksız olmak gerekiyordu. Milyonlarca insanın üzerinde emeği, hakkı olan devlete ait ağır sanayi işletmelerini, toplumun tümüne ait doğal kaynakları işletme hakkını bedavaya üstüne geçirmenin adı hırsızlıktan başka bir şey değildi çünkü.

Roman Abramoviç de tüm diğer kötü şöhretli Rusyalı sınıfdaşları gibi sadece para değil saygınlık da istiyordu. Evet çok kısa sürede ve aleni hırsızlıkla zengin olmuşlardı. Kendilerini parçası gördükleri batı dünyasındaki sınıfdaşlarının çoğunun aile birikimlerinin nasıl oluştuğu pek hatırlanmıyor, saygınlıkları sorgulanmıyordu. 1990’lar boyunca Rusyalı karşıdevrimcilerin peşini bırakmayan eski düzenin hortlayacağı korkusu işlerin sıkıştırılmış bir zamanda biraz hızlı gelişmesini gerektirdi. O zaman saygınlık da aynı hızla satın alınmalıydı. 

Satın alınan sanat galerileri, milyonlarca dolar karşılığında elde edilen koleksiyonlar, profesyonel/amatör sanatçılara verilen destek bunların hepsi Abramoviç’in sanatseverliği karşısında şapka çıkarttıracak yerde “vay be ne para var adamda” dedirtiyordu. Çok para vardı, ölçü ister istemez hep kaçıyordu. 

2003-2008 yıllarında ülkenin doğu ucundaki Çukotka özerk bölgesinin valiliğini yaptı. İyi düşünülmüş bir projeydi. Sibneft gibi yatırımlarının bir kısmının iştiraklerini bölgeye taşıdı ve böylece büyük vergi avantajları yakaladı. Ama asıl mesele hırsızlığın üstünü örtecek bir filantropi gösterisiydi. Bölge halkına istihdam sağlayan, bölgenin havaalanından hastanelerine koşullarını bütünüyle değiştirecek altyapı yatırımlarına büyük paralar harcayan bu adam bölge halkının sempatisini kazanmıştı elbette. Ama sonuçta yine “ne para harcadı ama” diye anılıyordu. 

Bu satın alınmaya çalışılan saygınlık ve yardımsever işadamı pozları bir yana, Roman Abramoviç türdeşleri gibi halktan kaçırdığı serveti esas olarak batıda istifliyordu. Şüphesiz batılılara karşı duyulan kompleks, kendini emperyalist sermayeye kabul ettirme ve Batı jet sosyetesi içinde saygın bir yer edinme isteği baskın geliyordu. Tabi tatlı kâr fırsatları, vergi kaçırma ve para aklama ihtiyaçları, Rusya’daki politik değişim ihtimaline karşı servetini garantiye alma kaygısı gibi şeyler de devredeydi. 

Kapitalist merkezlere göre Rusya’nın kapitalizme geçişi şarttı, bu geçişin aşırılıkları hoş görülebilirdi. Karşıdevrimin yönetiminde söz sahibi değillermiş gibi ortaya çıkan pisliği hiç üzerlerine alınmadılar, Rus tipi kapitalizm dediler, bu “çarpık kapitalizmin” yaramaz çocuklarına da Rus oligarkları dediler. Ve sonra bu yaramaz çocukları bağırlarına bastılar. Nasılsa rekabet kızışırsa çekilmek üzere ipleri ellerindeydi. 

Abramoviç’le İngiltere’nin münasebeti tam olarak bu. Tıpkı benzer motivasyonlarla hareket edip Londra’nın Londongrad diye anılmasına neden olan diğer Rus zenginleri gibi Abramoviç son 20 yıldır ağırlıklı olarak İngiltere’de yaşadı. Çocuklarını meşhur İngiliz özel okullarına gönderdi. Parasını İngiliz bankalarına yatırdı, kârlı finansal işlemler gerçekleştirdi. Chealsea’yi satın alıp takımı güçlendirmek için çılgınca paralar harcayınca İngiltere’nin ünlüsü oldu, İngiliz kaymak tabakasının arasına karıştı. 

Tek dezavantajı Putin’in çok yakın arkadaşı olması. Elde ettiği akıl almaz serveti borçlu olduğu Kremlin’le yakın ilişkileri servetinin en büyük düşmanı haline gelmiş durumda. Abramoviç’in bir ayağı sıkı sıkıya Rusya’ya bağlı. Diğer ayağın bağı ise çözülmek üzere. Görgüsüzce saçtığı paralarla edindiği Avrupa’daki mal varlığı hiç olmadığı kadar tehdit altında. 

ABD’nin yağdırdığı yaptırımlarla sıra ne zaman bana gelecek diye beklerken Abramoviç bu yakınlarda can evinden vuruldu. Skripal meselesinin gelip buralara dayanacağını öngörebilir miydi?* 

Artık evi bellediği İngiltere Mayıs’ta süresi dolan vizesini uzatmadı. Bir yanıt bile vermedi. Bunun üzerine Abramoviç başvurusunu geri çekti. Başvuru gerekçesi açıklanarak reddedilse Abramoviç’i oldukça güç durumda bırakabilirdi. Avrupa’da yaşamaya kararlı olan Abramoviç bunun üzerine oturma izni için İsviçre’ye başvurdu.** Geçtiğimiz ay kara para aklama ve örgütlü suça karışma şüpheleri gerekçe gösterilerek başvurusunun reddedilmesi oligarkımıza büyük darbe oldu. Geçen hafta ise bir darbe de Fransa’dan geldi. Fransız mahkemesi Abramoviç’in Fransız Rivierası’ndaki ülkenin en güzel malikanesi olabileceği konuşulan evinin değerini olduğunda düşük göstererek vergi kaçırdığına hükmetti. 

Gerisinin geleceği öngörülebilir. Nereye kadar gideceğini tahmin etmek imkansız. 

Abramoviç bugünlerde gözü gibi baktığı Chealsea’ye müşteri arıyor. Şirketlerindeki hisselerini olası yaptırımlara önlem olarak yeniden yapılandırıyor. Ancak bu süreci kazasız atlatması zor görünüyor. 

Bir oligark daha emperyalist rekabete kurban gidebilir. Beter olsun derken, emperyalistlerin bilinçli ve sistematik biçimde attığı bu tür adımların uluslararası gerginliğin bir üst düzeye sıçraması için yaptığı mütevazi katkıyı bir kez düşünmek gerekiyor. 

* İngiltere son olarak Rus istihbaratından olduğunu iddia ettiği iki Rusya vatandaşını ifşa etmiş, Rusya bu ifşaata inandırıcı bir yanıt üretememişti. İngiltere böylece konuyla ilişkili olarak yelkenlerini yeniden şişirmişken ülkeye Rus zenginleri eliyle taşınmış olan Rus iktisadi varlığına darbe vurmak istiyor. Resmi verilere göre 2017 yılı itibariyle Rusların İngiltere’de offshore hesaplara yatırılan paralar hariç 22 milyar Sterlin mal varlığı bulunuyordu. Yine 2017’de Ruslar İngiliz borsasında 550 milyar dolar değerinde işlem yapmışlardı. İngiltere’ye yerleşen tüm Rusyalı zenginlerin servetleri ve ticari faaliyetleri şu an inceleme altında. İngiltere vaktiyle ülkeye en az 1 milyon Sterlin getirmek isteyen tüm Rus yatırımcılara rahatlıkla “yatırımcı vizesi” vermişti. Şimdi yeni başvuruları reddediyor. 

** Ve bu yeni durum Abramoviç’e İsrail’i hatırlattı. Abramoviç diğer Rusyalı Yahudiler gibi İsrail’e vatandaşlık başvurusu yapma hakkına sahip. İngiltere’ye 6 ay boyunca vizesiz giriş için bu hakkını kullanmaya karar verdi ve böylece İsrail’in en zengin vatandaşı oldu.