Kimi kandırıyorsunuz?

Minik bir Orta Amerika ülkesi olan El Salvador’un eski efsanevi gerilla örgütü FMLN geçen hafta yapılan başkanlık seçimleri sonucunda ikinci iktidar dönemine girdi. Tıpkı geçen sene Nisan ayında Venezuela’da olduğu gibi seçimleri kıl payı bir farkla kazanmış olmaları, muhalefet cephesinde yalancıktan bir şüphe uyanmasına neden oldu. Ülkeyi 20 yıl piyasa faşizmi ile yönettikten sonra 2009’da iktidardan düşen ARENA partisinden müteşekkil muhalefetin adayı kendi başkanlığını ilan etti, sonra da resmi itirazını gerçekleştirdi. Zaten günlük yaşamın sıradan bir öğesi olan şiddetin muhalefetin kışkırtmalarıyla yakında sokakları yeniden belirlemeye başlayacağını öngörmek güç değil.

Bu mızıkçılık stratejisi Venezuela sağının stratejisine bir hayli benziyor.

FMLN ile Venezuela’daki Chavez iktidarı arasında önemli farklar olsa da iki ülkenin sağ muhalefetlerinin birbirlerinin ruh ikizi oldukları anlaşılıyor.

Zaten Latin Amerika sağ siyaseti deyince büyük oranda zengin ailelerin çocuklarının başını çektiği, yaygın, güçlü ve aktif bir çıkar şebekesini anlamak lazım. Amerikan desteği, dev bir medya gücü ve her türlü ilkeden ve insani değerden azade olmanın getirdiği rahatlık bu şebekenin en güçlü yanlarını oluşturuyor.

Bir de bugün sana yarın bana diyerek birbirlerinden hiçbir şey esirgemiyorlar. Mesela Venezuela muhalefet lideri Henrique Capriles seçim danışmanını El Salvador’a göndermiş, muhalefet adayının seçim kampanyasını yönetmek üzere... O da Venezuela’da başarısı tescillenmiş (!!) seçim stratejisini uygulamış.* Önce bir kez daha FMLN derseniz ülke Venezuela gibi kaosa girer diye seçmene göz dağı verilmiş, tutmayınca ikinci turda Honduras’tan otobüsle paralı seçmen getirme girişimine varıncaya kadar hilelere başvurulmuş, hiçbiri işe yaramayınca bu kez iktidar seçim yolsuzluğu yapmakla suçlanıyor.

Nasıl olsa seçim kıl payı kaybedildi. Sallayın istediğiniz gibi...

Böyle durumlarda haklı olarak bu beylere Amerikan tarihinden örnekler veriliyor. Örneğin Kennedy’nin 1960’da Nixon’a 0.1’lik fark atarak kazandığı seçim. George W. Bush’un 2000’de Al Gore’u 0.5 farkla yenmesi. İkincisinde O zaman Florida valisi olan Bush’un kardeşi ‘Jeb’in seçim yolsuzluğu yaptığı söylenmişti. Yine de seçimin meşruiyeti sorgulanmadı.

Her şeye rağmen içine kurt düşen varsa şu rahatlıkla söylenebilir. Farklı ülkelerde farklı tarihsel koşullarda doğmuş taşıyıcılarından bağımsız olarak solun ve sağın sahip olduğu belli özellikler var. FMLN şöyledir böyledir, devrimciliğinden geriye pek bir şey kalmamıştır, uzlaşmacıdır... Ama solun evrensel değerleri ile asgari ölçüde bir rezonans içindeyse, ki öyledir, seçim yolsuzluğu yapmış olamaz. Yapsa artık ona hiçbir kuvvet sol diyemez.

İkincisi de şu: Latin Amerika’da, azgınlıklarına halkın dur demesi neticesinde tek tek iktidardan muhalefete düşmeye başlayan sağın, kendini yeni hükümetlerin hışmına uğrayan, adaletsizliğe maruz kalan taraf olarak göstermeye çalışması çok saçma. Solun hükümet olduğu bu örneklerde sömürü düzeni devam etmektedir. Bu hükümetlerin bir kısmı egemen sınıfla uzlaşı yolları arıyor olsalar da son tahlilde düşman bir çevrede yol almaya çalışıyorlar. Bize her gün Allende’nin yolunu ve yaşanan bozgunu hatırlatan bu deneyimler zaten ip üzerinde yürümeyi andırıyor. Seçim yolsuzluğu gerçekten yapmış olsalar, siz dünyayı başlarına yıkarsınız be... Kimi kandırıyorsunuz?

*J.J. Rendon isimli danışmanın kişisel web sitesine bir girin bakın ne olur. Adam faaliyet alanları arasına kamuoyu kriz yönetimi yazmış. Açıklamasında da “Bir hükümetin meşruiyetini ya da kamuya mal olmuş bir kişinin imajını zedeleyebilen kamuoyu krizlerini yönetmek için gerekli deneyime sahibiz” diyor. Bu hizmetin karşılığında kaç kuruş alıyor acaba?