Kıl payı

Gözde Kök'ün “Kıl payı” başlıklı yazısı 30 Nisan Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Venezuela’nın üzerinde esen uğursuz karşı devrim rüzgarı, son aylarda iyice hırçınlaştı. Karşı devrimin yerli ve yabancı tüm unsurları bir orkestranın bileşenleri gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Sermaye sınıfının geçen yüzyıl boyunca karşı devrim adına yarattığı birikim, geliştirdiği tüm taktikler seferber ediliyor.

Venezuelalıların evlerine, yemek yedikleri sofraya kadar uzanan büyük saldırı karşısında, Venezuela Devrimi’nin 14 Nisan’da kazandığı zafer istediği kadar kıl payı kazanılmış olsun. Büyük bir zaferdir.

Niyetim Polyannacılık değil. Seçimlerin kıl payı kazanılacağını tahmin ediyordum hiç demeyeceğim. Herkes kadar ben de şaşırdım ve üzüldüm ilk önce. Ancak 14 Nisan seçimlerinde elde edilen zaferin gerçek değerini anlayacaksak, Venezuela’nın karşı karşıya olduğu saldırının çeşitli boyutlarına biraz daha yakından bakmak gerekiyor.

Hükümet geçen hafta elektrik sektöründe olağanüstü hal ilan etti. Elektrik santralleri geçici olarak olağanüstü güvenlik tedbirleri alınarak korunacak. Nedeni yıllardır karşıdevrimci muhalefet tarafından gerçekleştirilen ancak son seçimler yaklaşırken sıklığı dayanılmaz derecede artan sabotajlar ve bunun sonucu yaşanan uzun elektrik kesintileri. Venezuela’nın elektrik arzı ile ilgili zaten sıkıntıları var. Son yıllarda halkın refah düzeyindeki artışla beraber artan talebe karşılık gelecek bir üretim, Bolivarcı devrimin devraldığı altyapı sorunları nedeniyle gerçekleştirilemiyor. Muhalefetin, devrimci iktidarın çözmeye uğraştığı bu sorunu kangrenleştirerek vermeye çalıştığı mesaj açık: “Beceremiyorlar”.

Bir başka mesele Chavez’in hastalığının nüksettiğinin anlaşıldığı Aralık 2012’de başladığı söylenen “ekonomik savaş”. Bu savaş çeşitli cephelerden ülkenin mevcut ekonomik sorunlarını katmerleştirmeyi amaçlayan sistematik saldırılarla yürüyor.

Venezuela hâlâ gıda konusunda dışa bağımlı bir ülke. Hükümet oluşturduğu gıda dağıtımı zincirleri ile halka makul fiyatlarla ürünleri ulaştırmaya çalışıyor. Fakat özel sektörün gıda alanında ağırlığının sürmesi, devletin varlığının üretim, ithalat ve dağıtım alanlarında sınırlı kalması bağımlılık sorununun çözümünü karmaşıklaştırıyor. Gıda şirketlerinin sık sık keyfi biçimde yükselttikleri fiyatlar enflasyon oranını artırıyor, buna aynı şirketlerin doğrudan sabotajları ekleniyor. Sık sık piyasadan temel gıda ve diğer temel ihtiyaç maddelerini çekip karaborsaya veriyorlar. İnsanlar ekmek yapmak için gerekli unu piyasadan bulamaz hale geliyor ve karaborsadaki fahiş fiyatlara razı oluyorlar.

Finans çevreleri döviz karaborsasında dolar spekülasyonu yapıyor. Venezuela’nın ulusal parası bolivarı değersizleştirerek temel maddelerde dışa bağımlılığı süren ülkede enflasyona, reel ücretlerde düşüşe ve yoksullaşmaya neden oluyorlar.

Buna Venezuela’nın önemli bir sorunu olarak nitelendirilen yüksek suç oranlarını ekleyin. Oranın bu derece yüksek olmasının arkasında muhalefetin sinsi eylemlerinin de payı yok mu dersiniz?

Muhalefet, 2002’de Chavez’e karşı başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişiminden beri akıl hocalarının da teşvikiyle strateji değiştirmiş durumda. Artık açıktan bir darbe savunusu yerine şiddet içeren tüm eylem biçimlerine mesafeli görünüyor. Kendisiyle bağlantısı doğrudan kurulamayan şiddet eylemlerini yönlendiriyor, satın aldıkları katil sürülerini halkın, mahallelerin içine salıyor, özellikle Devrim’in en büyük kazanımları olan misyonlara saldırtıyor. Amaç, ne zaman ve nereden geleceği belli olmayan saldırıların korkusunun tüm ülkeyi sarması, güvensizlik duygusunun yaygınlaşması.

Medyanın yüzde doksanını oluşturan sermaye güdümlü yayın organları yaşanan tüm olumsuzlukları anında haberleştiriyor. Sosyal medyanın imkanları da sonuna kadar kullanılıyor tabii. Her şey “ülkeyi yönetemiyorlar” mesajını en güçlü biçimde verebilmek için.

Tüm bunların üzerine Devrim’in çok yakın bir zamanda liderini kaybetmiş olduğu gerçeğini koyun. Devrim’e verdikleri destek, Chavez’e duydukları güvenle sınırlı olup saf değiştirenler beli bir oy kaybına neden oldu. Bir de nasılsa yeniden kazanılacak rahatlığıyla ya da ülkenin arka arkaya yaşadığı gergin seçim dönemlerinden usanmışlıkla sandıklara gitmeyenler var.

Peki ama seçimlerin bu koşullarda dahi kazanılmış olması ve seçimlerin hemen ardından ortaya çıkan darbe girişimlerinin şimdilik bertaraf edilmiş olması “Chavez’siz de devam ederim” diyen bir devrime işaret etmiyor mu?