Brezilya'nın Obaması

5 Ekim’de ilk turu yapılacak Brezilya seçimlerinin favori adaylarından Marina Silva seçilirse ülkenin hem çevreci hem neoliberal bir başkanı olacak. İnsanın aklına takılıyor: Böyle bir şey mümkün olabilir mi?

Aslında ben o kadar da merak etmiyorum. Marina bunun mümkün olmadığının işaretlerini daha seçilmeden vermeye başladı.

Amazonların ormansızlaştırılmasına karşı verdiği mücadele ile tanınan çevreci Silva’nın adaylığı ormansızlaşmanın baş sorumlusu olan tarım tekellerini korkutmuştu. Seçilmesi durumunda yardımcı olarak bu tekellerle yakın çıkar ilişkileri içinde olan Beto Albuquerque’yi belirleyerek korkulacak bir şey olmadığını gösterdi.

Şimdi hikayeyi biraz açalım. Çünkü gerçekten ilginç bir medya kampanyası hikayesi ile karşı karşıyayız.

Brezilya seçimlerinin kaderi Ağustos ayında yaşanan bir uçak kazasıyla değişti. Brezilya Sosyalist Partisi adayı Eduardo Campos kazada ölünce sosyalist partili olmadığı halde Campos’un başkan yardımcısı adayı yaptığı Marina Silva öne çıktı ve sonunda da bazı sosyalist partililerin itirazlarına rağmen başkan adaylığına yükseldi.

Marina uzun yıllar İşçi Partisi saflarında senatörlük ve 2003-2008 arası Lula hükümetlerinde çevre bakanlığı yapmış bir siyasetçi. Bakanlıktan Amazonlardaki baraj inşaatını engelleyemediği için istifa etmişti. Daha sonra Yeşil Parti’yi kurdu ve bu partiyle 2010’da girdiği başkanlık seçimlerinde yüzde 20 gibi ciddi bir oy aldı.

Marina’nın “yeşilliği”nin uzun bir mazisi var. Amazonlarda yoksul bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Silva çalışmak zorunda kalıyor ve 16 yaşına kadar okuma yazma öğrenemiyor. Daha sonra evangelist papazların yardımıyla okuyor, üniversite eğitimi alıyor ve bir sendika ve çevre aktivisti olduktan sonra siyasete atılıyor.

Bir yükseliş öyküsü…

Marina’nın adaylığı ülkedeki güçsüz sağ partilerin yerine sağın gerçek partisi olarak görülen medya tekelleri tarafından feci şekilde pompalanıyor. Herkes Brezilya siyasetinde “Marina etkisi” nden söz ediyor ve Marina 12 yıllık İşçi Partisi iktidarını sona erdirecek kişi olarak görülüyor. Halkın içinden gelmesi, yolsuzluğa bulaşmamış olması, çevreci kişiliği, Portekizli, Afrikalı ve yerli kökenleriyle Brezilya’nın renklerini temsil ediyor olması ama en çok kendini “siyah bir kadın” olarak gördüğünü söylemesi lehine yürütülen medya kampanyasının en fazla kullandığı özellikleri.

Birilerinin Brezilya’nın Obaması yakıştırması yaptığı Marina bu potansiyeli taşıdığını şu kısacık seçim döneminde gösterdi.

Adaylığının kesinleşmesinin ardından el çabukluğuyla hazırlanan 250 sayfalık hükümet programı herkese mavi boncuk dağıtıyor. Öyle ki hem tarım ve enerji politikalarından muzdarip köylülere, hem geçen yıl İşçi Partisi hükümetinin ekonomi politikalarına ve yolsuzluklara karşı sokağa çıkan kentli genç ve yoksullara, hem de geleneksel iş ve finans çevrelerine göz kırpabiliyor.

Marina “antipetista” denilen İşçi Partisi karşıtlığının gelmiş geçmiş en başarılı örneği…

Program bir çorba olsa da asıl öne çıkan yönü Lula-Dilma ikilisinin güçlü devlet merkezli ve kimi yönlerden neoliberal dönemden sapmayı temsil eden politikalarına son verileceğinin ve çok daha piyasa dostu bir politika izleneceğinin açık açık belirtilmesi.

Marina’nın etrafını saran kadro hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde amacın Lula öncesine dönmek olduğunu gösteriyor. Ülkenin en büyük özel bankasının tek varisi muazzam bir servetin üzerinde oturan Maria Alice Setubal Marina’nın baş danışmanı… Lula öncesi dönemde ekonomide üst düzey görevler almış bir dizi adam Marina’nın ekibinde…

Merkez bankası bağımsızlığını yeniden sağlamak, sıkı bir mali disiplin, büyük sanayi yatırımlarına ucuz devlet kredisi sağlayan kalkınma bankasının profilinin düşürülmesi, Mercosur gibi bölgesel entegrasyon projelerinin önemsizleştirilmesi, bunun yerine mesela ABD ile ikili ilişkilerin öne çıkması…

Çevreci bir kılıfta sunulsa da Petrobras’ın okyanusun derinliklerindeki tuz tabakalarının altında keşfedilen petrolü çıkarma çalışmalarını yavaşlatma niyeti de aslında pastadan “hak ettiği” payı alamamış ABD’li tekellerin çıkarlarına hizmet ediyor…

Uçak kazası ikinci kez başkanlığa aday olan Dilma Rousseff ve baş destekçisi eski başkan Lula da Silva ikilisinin seçim kampanyasına beklemedikleri bir darbe vurdu. Şimdi dört elle çoktandır unuttukları solculuğa sarılabilir ve kendilerinden önceki neoliberal politikaların ne kadar olumsuz sonuçlar yarattığını anlatmaya girişebilirler. Ancak bir zamanlar kendilerini destekleyen şimdi ise siz olmayın da kim olursa olsun deyip Marina’nın ortaya karışık programına fit olan kesimleri geri kazanabilirler mi göreceğiz…