Bir 29 Ekim yazısı

Dünya çok büyük acıların yaşandığı bir yer ve iletişim olanakları sayesinde nerede ne yaşanıyorsa anında haberimiz oluyor. Öyle ki canımızın anlık olarak yanması dışında bu yaşananlara karşı duygusal bir mesafe geliştirmeden gündelik yaşamı sürdürmek imkansız.

Bazı olaylarsa üzerinizden atamadığınız bir moral bozukluğu yaratıp çaresizlik içinde kıvrandırabiliyor. Meksika’da 26 Eylül’de yaşanan öğretmen okulu öğrencileri katliamı benim için böyle oldu.

Önce, polis tarafından kaçırıldıktan sonra cesetleri bulunan öğrencilerin anneleriyle son telefon konuşmalarını, annelerin ağzından dinleyerek sarsıldım. Sonra katliamın arka planını kurcaladım.

Hüzünlü bir Meksika öyküsü çıktı ortaya.

Olayın yaşandığı yer, on yıllardır köylü halk ve egemen sınıf arasında büyük mücadelelerin yaşandığı ülkenin güneybatısındaki Guerrero eyaleti.* Eyaletin üçüncü büyük kenti Iguala’ya bağlı Ayotzinapa köyünde devletin tüm çabalarına rağmen ortadan kaldırmayı başaramadığı 17 köy öğretmen okulundan biri bulunuyor.** Katledilen gençler bu okulda yetişen öğretmen adayları. Hedef seçilmeleri tesadüf değil.

Bu okullar, Meksika Devrimi ve iç savaşın ardından 1920’lerin ortalarında kırsal bölgelerde modernleşme ve aydınlanma programının bir parçası olarak doğdu. Okulların müfredatları ülke ve dünyadaki devrimci cereyanın yarattığı atmosferde, aydınlanmacı eğitim bakanlarının katkılarıyla oluştu. Amaç yoksul köylülerin çocuklarını, öğretmen olarak yetiştirip doğdukları büyüdükleri yerlerde aydınlanmanın öncüleri yapmaktı. Gençleri, tarımsal faaliyetten koparmadan insanlığın evrensel birikimi ile buluşturmak, müzik, dans, edebiyat ve diğer sanat dallarıyla tanıştırarak çok yönlü aydın insanlar olarak yetiştirmek isteniyordu. Tam da amaç hasıl olmaya başladığında bu okullar köylü halkın topraktaki ve toplumsal yaşamdaki adaletsizliğin nedenlerini kavramalarını sağlayacak bir dönüşümün merkezleri haline geldiler. Bundan sonra öğrencilerin özgür eylemlerini kısıtlayıcı önlemler, öğrenci ve öğretmenlere yönelik “yıkıcılık, ulusal değerlere hakaret ve komünistlik” suçlamaları ve tasfiyeler başladı. Meksika egemen sınıfının bu okullara yönelik tahammülsüzlüğü arttığı oranda öğrenciler arası bir direniş kültürü de yavaş yavaş yeşerdi. 1935’te kurulan ve bugün hala yarı gizli olarak faaliyetlerini sürdüren Meksika Sosyalist Köylü Öğrenciler Federasyonu (FESCM) tüm okullarda neredeyse kurumsal hale gelmiş örgütlülüğü ile hem okulların bütünüyle ya da kısmen*** tasfiyesinin önünde en büyük engel oldu hem de okulların başlangıç ideallerinden uzaklaştırılmalarına karşı sosyalist bir perspektifle direnç geliştirdi. Bu örgütlenme sayesinde okulların duvarlarında Che resimleri, kitaplıklarının baş köşesinde Komünist Parti Manifestosu varlığını korumakta.

Yakın dönem Meksika tarihinde iz bırakan, aralarında gerilla ve gençlik örgütü liderlerinin de bulunduğu çok sayıda insan yetiştiren toplam 46 okuldan geriye bugün 17 okul kalmış durumda. İspanyolca “Normalistas” olarak geçen öğretmen okulu öğrencileri önemli bir toplumsal direnç odağı olarak kalan okulları savunmayı sürdürüyor.

Olayın yaşandığı güne gelelim… Öğrenciler, Meksika’da 2 Ekim 1968’de yaşanan büyük öğrenci katliamının yıl dönümünde eyalet başkentinde düzenlenen eyleme her yıl olduğu gibi katılmak üzere üç otobüsle harekete geçtiler. Bu sırada polis saldırısına uğradılar. Bir kısmı saldırı sırasında can verdi. Olayı takip eden günlerde bölgenin çeşitli noktalarında bulunan cansız bedenlerin o gün kaçırılan 43 öğrenciye ait olma olasılığının yüksek olduğu düşünülüyor.

Kaçırılan öğrencilerin bir kısmının katliamını üstlenen Guerreros Unidos adlı uyuşturucu karteli polisle iş birliği yapıyor. Bu kartelin belediye ve eyalet yönetimiyle yakın ilişkileri Meksikalılar için sıradan bir bilgi. Bu kartel yöneticilerin seçim kampanyalarını finanse ediyor, halka yönelik devlet saldırıları için görev bekliyor. Olayı mümkün olan en sağlıklı biçimde araştıracakları sözünü veren Meksika devlet başkanı Enrique Peña Nieto’ya kimse güvenmiyor. Hele söz konusu kartel ve kartele bağlı örgütlerle ilişkileri tüm detayları ile bilinen Iguala belediye başkanı ile sarmaş dolaş fotoğrafları ortaya döküldükten sonra hiç...

Olayın özeti: Öğrenciler, gerici, kokuşmuş, boğazına kadar uyuşturucu ticaretine ve yolsuzluğa batmış Meksika devletinin saldırılarından geçen yüzyılda Meksika Devrimi’nin ürünü olarak ortaya çıkan okullarını korudukları için katledildiler. Katliamın gerisinde Meksika egemen sınıfının, üzerinde yükseldiği burjuva devriminin bir türlü bitiremediği halkçı ve aydınlanmacı birikimine karşı duyduğu korku var.

Katliam karşısında ülkenin ayağa kalkması korkunun sebepsiz olmadığını gösterdi. Tüm eyaletlerde ve ülke dışında çok büyük kitlesel eylemler düzenleniyor. Meksikalı aydın ve sanatçılar da katliama karşı ortaya çıkan tepkinin önemli bir halkasını oluşturuyorlar.

Öğretmen okulu öğrencileri toplumsal mücadelelerin ayrı kanallardan aktığı, bütünleşmelerinin önünde ciddi bariyerlerin olduğu Meksika’da ortak bir zemin yaratmış görünüyor.


*Aşağı yukarı bir yıl önce aynı eyalette yaşanan komünist katliamını köşemize taşımıştık: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/gozde-kok/cakallarin-dansi-83217
** Tam adı: Ayotzinapa Raul Isıdro Burgos Köy Öğretmen Okulu
*** Okulların yurtlarının, yemekhanelerinin tasfiyesi, niteliklerinin ve müfredatlarının değiştirilmesi girişimleri