‘Arka bahçeyi yeniden kazanmak’

Gözde Kök'ün “'Arka bahçeyi yeniden kazanmak” başlıklı yazısı 07 Mayıs 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Latin Amerika’da son dönemde yaşanan bazı gelişmelere bakınca “ABD yine neyin peşinde” diye düşünmeden edemiyor insan. ABD’nin, kontrolünden çıkmakta olan bu kıta için dört başı mamur bir planı yürürlüğe koyduğunu iddia etmeyeceğim. Politika geliştirmekte zorlandığı onca başlık varken bunu söylemek zor. Ancak ABD’nin önümüzdeki dönem Latin Amerika vizyonuna ilişkin bir çerçeveye sahip olmak, olayların yönünü kavramak açısından önemli.

ABD kıtada yeni bir Pax Americana* peşinde midir? Büyük olasılıkla… Öngörülen yeni Pax Americana’nın geçmiş dönemden farklı, ABD’nin ve kıtadaki sağ güçlerin yıpranan imajını tazeler nitelikte olması gerekmektedir. Bunun içinse el atılması gereken belli meseleler var:

Şüphesiz ki bu meselelerin başında Venezuela’daki Bolivarcı Devrim geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, geçen haftalarda yaptığı bir konuşmada “eninde sonunda arka bahçeyi yeniden kazanmak”tan söz etti. Hemen ardından ekledi: “Venezuela yaralı bir geyik gibi, dağda sığınacak yer arıyor…”

Venezuela, bölge ülkelerini ABD hegemonyasına karşı çıkmak ve ABD’yi dışlayan bir birliktelik içinde yer almak için yüreklendiren temel güç. ABD, Chavez’in ölümünü Latin Amerika’da kaybettiği gücü geri kazanmak için iyi bir fırsat olarak görüyor olmalı. Bu nedenle de son aylarda Venezuela’da bir karşı devrimin altyapısını hazırlama çalışmalarına hız verdi. Venezuela’nın mevcut hükümetiyle şu ya da bu düzeyde bir uzlaşma yakalama gibi bir niyeti yok, köklü bir değişiklik öngörüyor. Bu değişikliğin kıtadaki diğer sol iktidarlar ve destekçileri üzerinde nasıl bir moral bozukluğuna yol açacağını ise hesap etmek zor değil.

ABD’nin el atmayı düşünebileceği bir başka ülke Arjantin. Kıtanın kaderini belirleyebilecek kadar büyük yapısal olarak ise bir o kadar kırılgan bir ülke. Kirchner hükümeti bir yandan korumacı tedbirlerle ekonomiyi kapitalist krizin etkilerinden kurtarmaya çalışıyor, diğer yandan medyadaki tekelleşme ve çıkar ilişkilerine gömülmüş yargı ile mücadele ediyor. Dolayısıyla, ülke sermayesinin ve ABD’nin şimşeklerini bol bol üzerine çekiyor. Arjantin üzerindeki baskılar son aylarda hissedilir ölçüde arttı. Kirchner ve hükümeti sık sık, Venezuela’yı örnek almakla, otoriterlikle ve hukuk tanımazlıkla itham ediliyor. ABD parlamentosunda tartışılmak üzere hazırlanan son rapora göre, Arjantin dibe vurduğu kriz yıllarına geri dönmek üzere. Raporda, yolsuzluktan, iş dünyası ile kirli ilişkilerden, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığına dönük saldırılardan söz ediliyor. Sonbaharda yapılacak Arjantin seçimleri öncesi her şey Kirchner’e ayar verilmeye çalışıldığını gösteriyor.

Kıtanın tartışmasız en büyük gücü konumundaki dengeci Brezilya’nın ABD’nin cazip teklifleri ile daha fazla ayartılmaya çalışılacağı, Arjantin üzerinde bir de Brezilya’yı kullanarak baskı kurulmak isteneceği bir döneme hazırlıklı olmak lazım.

ABD’nin kıtaya yönelik açılımının bir diğer halkası Meksika ve Kolombiya gibi işbirlikçi ülkelere yönelik olabilir. Yıllardır Amerikan yardımı ile Meksika’da uyuşturucu kartelleri ile mücadele, Kolombiya’da iç savaşın sona erdirilmesi gerekçeleriyle sürdürülen operasyonlar geriye kapitalist devletin üzerinde yük haline gelmiş büyük bir karşı devrimci birikim, meşruiyetinden çok şey yitirmiş burjuva siyaseti ve bıkkın ve güvensiz halkları bıraktı. ABD eğer kıtada güven tazeleyecekse, bu iki ülkeyi batağa saplanmış ülkeler olmaktan çıkarıp, “bakın aslında neoliberal demokrasi tıkır tıkır işliyor” dedirtecek bir cila ile ekonomilerini ve siyasal alanlarını parlatmak zorunda…

Obama’nın geçtiğimiz hafta Meksika’da gerçekleştirdiği temaslara damga vuran tam olarak buydu. Uyuşturucu kartelleriyle savaşı merkeze koyan militarist bir söylemin yerini, ülkeyi kalkındırarak uyuşturucu ticaretini ortadan kaldırma söylemi almıştı. Nieto, Obama’dan bunun için kocaman bir aferin aldı.

Kolombiya’da ise durum biraz daha karışık. Obama hükümeti Kolombiya kapitalizminin selameti için iç savaşın bitmesi, kontrgerillanın dağıtılması, tüm devlet mekanizmasını saran çürümenin biraz olsun törpülenmesi gerektiğini elbette görüyor. Buna rağmen, halen Havana’da devam eden FARC gerillaları ile Santos hükümeti arasındaki barış görüşmelerine iç rahatlığı ile destek veremiyor. Gerilla hareketi güçlü ve talepleri konusunda ısrarcı. Yine de ABD’nin önümüzdeki dönemde barış sürecinde belli bir rol oynamaya soyunacağı öngörülebilir.

Kısacası, ABD “Chavez ölmüşken ve Castro kardeşler de yolun sonuna gelmişken” diyor. Göreceğiz bakalım…

*Amerikan barışı