Obama soruları...

Obama soruları...

ABD'nin seçilmiş başkanının göreve başlamasıyla dünyada ne gibi değişiklikler olacağı herkesin gündemini meşgul ediyor. Özellikle İsrail'in Gazze'yi hedef alan insanlık dışı saldırıları sözkonusu olunca, ilk akla gelen ABD'nin bunu durdurup durduramayacağı şeklindeki yanlış-eksik akıl yürütme oluyor.

İsrail-ABD ilişkilerinin karmaşık ve değişken doğası bir veri, bunu kabul etmek gerek. Ancak, kronolojik olarak kimi adımları İsrail atmış olsa da, tarihsel olarak ABD ve emperyalizmin genel çıkarlarını yok sayan bir İsrail açılımının kalıcılığı olabileceğini düşünemeyiz. Son dönemdeki Ortadoğu tablosu ise, bunu her zamankinden daha fazla geçerli kılıyor: İsrail, ABD'nin onayı olmadan, onun önünü açmadığı herhangi bir adımı atamaz.

Peki o zaman İsrail'in son Gazze saldırısında ABD'nin konumu nedir?

Çok fazla neden ve çok fazla sonuç birbiriyle içiçe geçmiş bir şekilde ve ayrıştırılabilmek için savaşın sonlanmasını bekliyor. Çünkü hangi gerekçenin, hangi belirleyenin ne kadar önemli olduğu ve nereye oturduğu ancak böylesi bir sürecin sonunda -bir raund diye düşünülmesi mümkün- netlik kazanacak. Bugünden, farklı öznelerin farklı niyetleri ve beklentileri üzerine çeşitli kurgular ileri sürülebilir, ancak bu kurguların çarpıştırılması sonucu sağlıklı bir projeksiyon elde etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü, önümüzdeki günler ve aylarda bu kurguların da yenilenişine tanık olacağız.

Bu yazılanlar, mevcut tabloya ilişkin kimi yanlış-eksik kavrayışlar üzerine kimi soruların sorulamayacağı anlamına gelmiyor. Onların düzeltilmesi lazım.

- İsrail, ABD yönetimindeki boşluk (yeni başkanın görevine başlamamış olması ve eskisinin de aslında görevini bırakıp ayakkabı kaleciliğine başlamış olmasından kaynaklı) sayesinde rahat hareket etti, Obama göreve gelince durum değişecek mi?

Bir dizi fırsatçı ve "aşırı" konuma karşın, ki bunlar da birbirini dengelemek üzere konuşlanır, hem İsrail'in hem de ABD'nin yönetim kadroları birbirlerinin attıkları adımları kollayarak yol alır. Dolayısıyla bu "teknik olarak fırsat sayılan" dönemi, ABD ve İsrail'in birlikte değerlendirdiği, Obama geldikten sonra da yine birlikte adımlar atılacağını düşünmek gerekiyor. Obama'nın yıpranmayı en az önemsediği konu başlığının İsrail olduğunu hatırlayalım aylar yıllar sürebilecek ama reel karşılığı İsrail saldırılarının tüm vahşetiyle sürdüğü bir "barış diplomasisi" pekala mümkündür. "Zaten kocam da..." cümlelerini şimdiden kullanmaya başlamış olan Clinton hanım da bu keçiboynuzunu çiğnetmek için bulunmaz bir dışişleri bakanıdır.

- İsrail'in ve ABD'nin bu saldırıdan beklentileri nedir?

İsrail, öncelikle Hamas'ı etkisizleştirmek ve iç dengelerini yeniden sağlamlaştırmak istiyor. Daha ileriki adımlar, "çözüm" adına tümüyle teslim alınmış bir Filistin gettosu oluşturmak. Bunun biçimine dair rivayetler çeşitli olmakla birlikte, "direnişsiz" olması için her yol üzerinde duruluyor. ABD için de İsrail'in bu isteğinin yerine gelmesinin yanısıra bölgedeki direniş eksenini zayıflatmak önem taşıyor. Lübnan'da olduğu gibi, bölgeye uygulanan şiddeti yoğunlaştırarak halkların tam teslim alınması hedefleniyor.

- Daha önce de ters tepen bu yaklaşımdan dersler çıkarılmadı mı?

Çıkarılıyor, ancak bu dersler çoktan seçmeli olarak ve serbest bir akıl yürütmenin ürünü olarak çıkarılamıyor. Emperyalist ve siyonist öznelerin, kimi zorunlulukları ve mahkumiyetleri var. Direniş-şiddet-direniş döngüsünde herkes kendine düşen rolü oynuyor. Daha fazla asker, daha gelişkin silahlar, daha ağır bir kitle terörü... ile deneniyor. Bunun alternatifi bulunmuyor.

- İsrail'in saldırısının ABD'nin İran saldırısının önünü açacağı söyleniyor? Obama İran konusunda karar mı değiştiriyor?

Öncelikle, Obama'nın İran konusunda karar değiştirdiği yönündeki belirleme yanlış. ABD 2006'dan bu yana İran konusundaki saldırgan tercihlerine, diplomasi-müzakere seçeneğini zaten eklemişti. Bush'un "İran'la görüşürüm" demesi elbette mümkün olamazdı, ama bir süredir İran'la ihtiyaç duyulan görüşmeler yapılıyordu, yapılıyor. Obama da zaten "İran'la görüşürüm" derken, "askeri seçenek de masada" demeyi ihmal etmedi. Dolayısıyla İran'la ilgili bir politika değişikliğinden söz edemiyoruz, çünkü son iki yıldır, bu politika zaten tüm seçenekleri elinde tuttuğunu ilan eden bir politika.

İran ABD'ye saldırı planlarını güncelleyebilir mi? Bunu İsrail'in Gazze işgali planlarının gelişimine bağlı olarak düşünmek gerekiyor. Tabii ki, bütün seçenekler masada politikası, bölgede bir sıcak çatışma ve önemli hareketlenmeler olurken saldırı seçeneğini de günceller dolayısıyla burada da İran başlığında yeni bir durum değil, bölgedeki yeni durumun ortaya çıkardığı bir "yeniden değerlendirme" olduğunu söylemek gerekiyor.

Netleştirelim, ABD bir süredir İran'ı hedef alan topyekün bir saldırı kurgusunu geriye çekti. Ama bu seçenekten vazgeçtiğini hiç söylemedi ve bu yalnızca bir diplomatik manevra değil aynı zamanda bir kararlılık. Yukarıda bahsedilen mahkumiyet çerçevesinde de değerlendirilebilir.

Sorular elbette uzayabilir ve liste genişleyebilir. Şimdilik bu kadarla yetinelim.

[email protected]