İran işgali başladı mı? GAMZE ERBİL

İran Özelleştirme Örgütü Başkanı Gulamrıza Kord-Zanganeh, İran'daki 230 devlet işletmesinin İran yılı sonunda (Mart 2009) özelleştirilmesinin planlandığını açıkladı. Yine aynı sürede 177 devlet işletmesinin de hisseleri Tahran Borsasına sunulacak.

Ülkenin dev telekomünikasyon şirketi İran Telekomünikasyon Şirketi de özelleştiriliyor. Fransız Alcatel, Güney Afrikalı MTN Group ve Alman Siemens şirketlerinin İran telekomu ile özel olarak ilgilendiği söyleniyor. Alüminyum, bakır, demir ve çelik sektörlerindeki devlet işletmelerinin hisselerinin Borsada satılması planlanıyor.

IMF açıklamalarında İran'ın bu kararını övgüyle karşılıyor.

***
İran'ın özelleştirme programı yeni değil. Ancak özel siyasi koşulları nedeniyle bir türlü "tam" olarak yürürlüğe konamıyor. Hatemi zamanında bir "demokratikleşme" dalgasına paralel olarak gündeme geliyor ve fakat iç ve dış dengelerin yeni bir denklem oluşturmasıyla askıya alınıyor. Tabii, İran da böylece demokratikleşememiş oluyor. (İran'ın da bir Ergenekonu varmış diyorlar ama...) Ancak, İran için koşullar böyle gelişmedi, daha kritik olan mevzuu, nükleer sorunuydu. Halen de diplomasi gündemini meşgul eden konu İran'ın nükleer silahlanması konusu, demokratikleşmesi değil...

***
İran'da devlet işletmelerinin tamamen yabancı sermayeye açılması için yapılan düzenlemelerle birlikte yeniden gündeme getirilen özelleştirme programı ne anlama geliyor? Bir yönüyle bir sıkışma ve bir yönüyle bir sıkıştırma olarak görülüyor. Sıkışmanın karşılığı ekonomik liberalleşme yönünde kendi tercihlerinden bağımsız olarak emperyalizmin uluslararası kurumu IMF'nin dayattığı bir programa tabi olmayı kabul etmektir. Sıkıştırma ise, ABD ve İsrail'in çıplak askeri saldırıları olasılığını elinden almak için atılmış bir adım.

Evet, iddiaya göre, İran kendisi üzerinde diplomatik baskı kurulması yönünde ısrarcı olan Avrupa ve Japonya'yı, bu güçlerin büyük tekellerine kendi devlet işletmelerini sunarak arkasına alacak. Pratik olaraksa yabancı sermaye İran'a girdiğinde ülkenin ABD ve İsrail uçakları tarafından bombalanması olasılığı daha da düşürülmüş olacak. Tabi bu tabloda Çin ve Rusya'nın varlığı da baki.

Birincisi, yani sıkışma meselesi gerçektir. Ancak, burada mollaların fazla gözyaşı döktüğünü düşünmemek gerekiyor. İran sermayesi de emperyalizmle bütünleşmeyi istiyor tabii biraz kendisinin de payının ihmal edilmemesi karşılığında. İran'ın özelleştirme ve yabancı sermaye girişine kapı açma programı İran halkı için büyük bir sıkışmadır ve artık buradan geri dönüş zordur... Hele ki, ensesinde bomba tehdidine karşı bir pazarlık kozu olarak bunu kullanabileceğini sanıyorsa İran yönetimi büyük bir sıkışmadır.

***
Sıkıştırma meselesi ise, İran'ın bugüne kadarki kozlarının iş görmüş olması, kolay yutulur lokma olmaması vs. gibi tüm verilere karşın büyük bir yanılsamadır. Emperyalist sisteme paçasını kaptırarak, sistem içi çelişkiler üzerinden yol alınabileceği yönündeki kurguların bugünkü sistemde hiçbir karşılığı bulunmuyor. Hele ki, "demokratik" Avrupa ile iş yapıp, savaşçı ABD'nin saldırısından korunmak gibi bir kurgu son derece tehlikeli kapılar açıyor. ABD'nin İran'a saldırısı 2003'ten beri bir "tehdit" olarak duruyor. İran buna "bağımsız" olarak direnebildiği ölçüde o tehdidi geriletebildi. Şimdi daha fazla bağımlı bir yola doğru ilerleniyor.

Emperyalistler arası çelişkiler, tekellerin kimi zaman farklılaşan çıkarları çok mu önemsiz?

İran daha önce emperyalist sistemden çok mu bağımsızdı?

ABD'nin İran'ı bombalamasıyla, bombalamaması arasındaki fark hiç önem taşımıyor mu?

Bu sorular üzerinde elbette durulmayı hakediyor.

Ancak, bugün emperyalist kuşatma ve hatta "işgal"den bahsederken emperyalizmin hedeflediği ve elde ettiği sonuçlar önem taşıyor. İran'ın bu hamlesiyle ABD-İsrail tehdidini belki ertelediği ama emperyalist kuşatma ve işgalden fazlaca uzaklaşmadığını söylemek gerek.