Köpek adamı ıssırdı

Fırat Tanış'ın "Köpek adamı ıssırdı" başlıklı köşe yazısı 22 Aralık 2012 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yataktan fırladım. Ses Hadise’nin (kimlikte Halil İbrahim idi ismi) sesiydi. Bağırıyordu: “Fıraaatttt...koooşşş... bu polis i...leriii.... bizi s...mek istedileeeeerrr... Vermeyince de...” arada kesiliyordu sesi. “...vermeyince deee...tutuklamayaağğ...” böyle kesiliyordu işte mesela... “tutuklamaya.... kalktılaaarrr... kooşş...kooooşşş...” (sonuncusu çığlıktı) haber veer... kanallaraaa... televizyoncularaaa... kooşşş... Fıraaaatttt”...

Üç sivil vardı aşağıda. Biri Hadise’yi kaldırımla bir arabanın arasına sıkıştırmış, saçından ve kolundan tutup bastırıyor diğeri evden çıkan diğer travestileri kontrol ediyor, diğeri sokağın biraz ilerisinde açıkta telsizle bir şeyler konuşuyordu.

Bütün mahalleli gecenin o vakti camlara çıkmış olayı izliyorlar, kimi memnun, kimi şikayetçi.

En alt katta oturuyordu Hadise komşum. Tanışmamız kavga ile olmuştu, ben ona köpeğini (Berfi adında koccaman bir rodriveri vardı) apartmandan çıkartırken bağlaması gerektiğini söylemiştim, o da bana “sana ne lan, devlet memuru musun sen?” demişti...İşte böyle kanka olmuştuk.

Sivil polis Hadise’yi yerden kaldırıp, arabaya yasladı, Hadise tüm gücüyle direndi, diğer sivil travestileri bir kenara ayırdı, eli telsizli olan Hadise’nin dayandırıldığı arabaya doğru ilerlerken dört nala koşan bir at sesi duydum... Sanki...

Sokağın karanlık ucundan Berfi destan gibi koştu, koştu, koştu, ağzını açtı ve uçtu.

Eli telsizli sivilin tamm gırtlağına.

ADAM ADAMI ISSIRDI
Her pazar olduğu gibi Rusty’yi (köpeğim) evimin karşısındaki parka götürdüm. Parkın içinde, tüm köpeklerin rahatça oynadığı, koklaştığı ve çiftleştirilmediği bir büyükçe kafes var. İşte... Köpek kafesi... Köpekler ve sahipleri...Sosyalleşiyor... Aman da herkes ne kadar da köpeğine benziyor...Aman da herkes ne kadar da köpeklere fısıldıyor... Herkes uzman...Herkes veteriner... Şu bu...

Derken kafese orta yaşlı bir adam, kocaman zincirinde bir pittbullla (hayvanın dövüştürülüğü her halinden belli idi) gayet rahat geldi, kafestekilerin şaşkın ve korku dolu bakışları arasında hayvanın zincirini çözdü ve kafese bıraktı. Köpeğin içeri girer girmez yaptığı ilk ve son şey gidip benim köpeği (benimki bir beagle) tamm gırtlağından ve var gücü ile ıssırmak oldu.

Çığlık kıyamet koptu parkta...Bağıranlar, çağıranlar... (Benim köpeğin çaresiz bana bakışı hâlâ gözümün önündedir.) Derken bir an fark ettim içimizde en sakini pittbullun sahibi olan arkadaş. Sonra biri su sıktı hayvanların üstüne. Ayrıldılar.

Pittbullun sahibine yaklaştım ve çenemi tamm boynuna, etine kilitledim.

ADAM KÖPEĞİ ISSIRDI
Telefona gelen mesaj çok kısa ve anlamlı: “Haluk, seni çakarım! gönderen: Çetin.”

Telefonu avucunda çevirirken düşündü Haluk: “Kemal kontrolden çıktı artık.”

Kemal, Haluk’un köpeği idi. Kuduz köpeği. Bu şirketin kötü polisi idi Kemal. Öfkenin paravanı... Dört tarafları rakiplerle çevrili idi. Başka türlü hayatta kalmaları, işleri çevirmeleri imkansızdı. Haluk, hedefi tesbit eder, Kemal’e tutturur, Kemal de iştahla icabına bakardı mevzunun, hem de hiçbir çabaya gereksinmeden, yağmurda yürür gibi... Kolay ve zahmetsizce... Kemal hep açtı. Doyması gerekirdi. Ancak ıssırığı Kemal’in haddini aşmış, ucu gelmiş Haluk’a dayanmıştı.

Haluk her sabah olduğu gibi Kemal ile kahvaltıya oturdu. Tabağının dibinde duran çatalı aniden sokuverdi Kemal’in tamm gırtlağına. Hiçbir çabaya gereksinmeden yaptı bunu, yağmurda yürür gibi.

Bu üç hikayecikte en çok köpeklere ağlıyorum.

Çok ağlıyorum köpeklere. Çok ağlıyorum.