Zamanımızın Bir Kahramanı: Erhan Tuncel

Tarih: 24 Ekim 2004, yer: Trabzon. Adı kamuoyunda sonradan Hrant Dink cinayetinin azmettiricilerinden biri olarak duyulacak olan Yasin Hayal, Ramazan ayında yiyecek içecek sattığı gerekçesiyle McDonald’s’a bombalı bir saldırı düzenledi.

Saldırıda kullanılan bombayı yapan ve Yasin Hayal’e veren kişi, yine adı Dink cinayetiyle birlikte duyulacak olan Erhan Tuncel’di. Tuncel, saldırı esnasında gözcülük yaptı ve bomba patladıktan sonra evine döndü. Bombalı saldırı esnasında ayağından yaralanan Hayal, eylemden sonra Tuncel’in yanına gitti ve Tuncel, Hayal’in kanlı pantolonunu sakladı, daha sonra bu pantolonu delil olarak polise verecekti.

Bombalı saldırıdan üç gün sonra, Yasin Hayal’in annesinin verdiği bilgiler doğrultusunda Tuncel gözaltına alındı. Gözaltında konuşmayan Tuncel’i, serbest bırakılmasının ertesi günü Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden hocası olan Hüseyin Tan aradı ve kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Buluştuklarında Tan’ın yanında Emniyet istihbaratında görevli polisler vardı ve Tuncel’e “çok büyük ceza yatarsın, her şeyden haberimiz var, Yasin Hayal’in yerini bize söyle” dediler.

Tuncel, bombayı kendisinin hazırladığını, Yasin Hayal’in ise saldırıyı gerçekleştirdiğini polislere anlattı ve Hayal’in kanlı pantolonunu da polislere teslim etti. Tuncel’in ifadesine göre, polisler Tuncel’in “samimiyetinden dolayı çok memnun”dular ve ona bir hata yaptığını, bundan sonra kendisine yardımcı olacaklarını söylediler.

30 Ekim 2004’te Yasin Hayal yakalandı ve tutuklanarak cezaevine konuldu. Verdiği ifadede Tuncel’den bahsetmemişti. Hayal tutuklandıktan sonra Tuncel Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli Muhittin Zenit isimli bir polisle buluştu. Zenit Tuncel’e şöyle dedi:

“Bundan sonra sen bir devlet görevlisisin, kontrolümüz altındasın, aileni araştırdık. Temiz bir Türk genci olduğunu tespit ettik, bundan sonra da seni illegal olan hiçbir yerde görmek istemiyoruz, sadece gözlemci olarak kal, her konuda bize haber vereceksin, okulu bitirsen de bizimle olacaksın, sürekli kitap okuyacaksın, Yasin Hayal gibi gençlerin olmaması için mücadele edeceksin.”

Erhan Tuncel McDonald’s dosyasının dışında bırakılmış ve Muhittin Zenit’in ve İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç’in önerileri, Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in teklifi ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un onayıyla, Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) yapılmıştı. Kod adı ise Mehmet Kurt’tu.

30 Ekim 2004’te yakalanan Yasin Hayal, 13 Eylül 2005’te serbest bırakıldı. Çıktığında, “6 yıl yatacağıma adam gibi bir eylem yaparım 40 yıl yatarım” diyerek, Tuncel’e Hrant Dink’i öldüreceğini söyledi. Sonrasında ise Dink’i öldürecek başka bir isim aradı. Önce Zeynel Abidin Yavuz’u tetikçi olarak kullanmak istedi ancak bunda başarılı olamadı, Ogün Samast ise doğru tercih olacaktı.

Tuncel, tıpkı Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin jandarma istihbarata ilettiği gibi, Hayal’in Dink’i öldüreceğini ya da öldürteceğini irtibatta olduğu istihbaratçı polislere defalarca iletti, ancak jandarma gibi polis de bu bilgiyi sümenaltı etmeyi tercih etti. Tuncel’in istihbarat dairesi ile ilişiği ise 23 Kasım 2006 tarihinde, yani Dink suikastından birkaç ay önce kesildi. Cinayetin işlendiği gün polis Muhittin Zenit, Tuncel’i cinayetle bir bağlantısı olup olmadığını kontrol etmek ve Yasin Hayal’in yerini sormak için telefonla aradı. Tuncel, Zenit’e olaydan haberinin olmadığını, Hayal’in de cinayetle alakasının olduğunu sanmadığını söyledikten sonra ekledi: “Bizimle alakalı olmadığını zannetmiyorum da. Ama yapanın da eline koluna sağlık.” Zenit ise Tuncel’i şöyle yanıtladı: “Öyle tabii canım, orası öyle.”

Erhan Tuncel, Dink’in öldürülmesinin beşinci yıldönümünden iki gün önce ortada örgütlü bir suç bulunmadığına hükmeden mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

Tuncel memleketi olan Elazığ’da Gülen cemaatine ait ışık evlerinde kalmış, Trabzon’da ise Büyük Birlik Partisi’nin gençlik örgütü Alperen Ocakları’na üye olmuştu. Muhsin Yazıcıoğlu’na, Trabzon ziyaretinde birlikte fotoğraf çektirecek kadar yakındı. Öyle ki, Yazıcıoğlu Dink suikastından sonra, bir akşam yemeği esnasında Reha Muhtar’a “bizim tarlaları sürmüşler…haberimiz olmadan” demişti.

Tuncel’in tahliyesinden bir gün sonra, Zaman gazetesinde “Erhan Tuncel, Karar Duruşmasından Önce Mektup Yazdı: Cinayetin Arkasında Ergenekon var” başlıklı bir haber yayınlandı. Habere göre, Tuncel karar duruşmasından önce avukatı aracılığıyla Zaman gazetesine bir mektup göndermişti ve mektupta şöyle diyordu:

"O dönemde (2007) Ergenekon'a dokunan yanıyordu. Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, Türkiye'nin en karanlık noktasına projektörü tuttu. Bu iki isim Dink cinayetinin mağdurudur. Israrla bu iki şahsın ismi zikrediliyor. İstihbarat iç mantığına göre en son sorumlu tutulacak kişiler. Akyürek'in, Trabzon'da görev yapmasına bağlıyorlar. Görevini hassasiyetle yapan biri. Ancak cinayetin işlendiği dönemde daire başkanı olması onu bu paydaya dâhil etti."

Mektubu ilginç kılan şuydu: İlk gençlik yıllarında cemaat evlerinde kalan Tuncel, kendisini istihbarat elemanı yapan ve isimleri Emniyet’in geçmişte hazırladığı raporlarda cemaatçi olarak geçen Ramazan Akyürek ve Ali Fuat YIlmazer’i aklıyor, bu aklama mektubunu da yine cemaatin gazetesine gönderiyordu. Kuşkusuz bunun arkasında bir tür “vefa” duygusu da vardı. Çünkü Ramazan Akyürek de bir zamanlar Erhan Tuncel hakkında şöyle bir açıklama yapmıştı:

“Erhan Tuncel, Türkiye’de çok önem arz eden, bir seneden fazladır devletin başını ağrıtan, herkesi üzen ve ülkemizi de uluslararası arenada birazcık örseleyen bir olayı haber veren bir kişidir. Çalıştığım dönem için bu bilgi hayati önemdedir. Medyada fazlaca Erhan Tuncel’in örselenmesi, devletin bir görevlisi olarak beni üzmüştür.”

Ülkemizi “uluslararası arenada birazcık örseleyen” Dink suikastı zanlılarından olan ve “örselenmesiyle devletin bir görevlisi Ramazan Akyürek’i üzen” Erhan Tuncel şimdi serbest. Aftan yararlanıp okuluna dönecek. Hapse girmeden önce MİT elemanı olmak istiyordu. Belki olacak, belki de akademik kariyer yapıp “Türkiye’de Siyasi cinayetler” başlıklı bir tez yazacak. Zaman gazetesindeki mektup hariç Tuncel hakkındaki bilgileri edindiğim “Kırmızı Cuma” kitabının yazarı Nedim Şener ise halen cezaevinde. Dünkü duruşmada ek savunmasını yaparken söylediğine göre cezaevi kendisine iki şey öğretmiş: Hapishane duvarlarının aşkı öldürmeyeceğini ve gerçeklerin hapsedilemeyeceğini.