“Bana Taraf Sol Düşmanı Bir Gazetedir Dedirtemezsiniz”

“Operasyonlar genişleyerek devam ediyor” bir medya klişesidir medyanın ve iktidarın söyleminde operasyonlar hep genişleyerek devam eder, aksini düşünmek mümkün bile değildir. Son dört beş yılda ise bu klişeye yeni bir sözcük daha dâhil edilmiştir: “Dalga!”

Günümüz Türkiye’sinde, davalarla ve iddianamelerle mahkeme salonlarında yeni bir rejim inşa edildiği için “operasyon” istisnai ve polisiye bir durum olmaktan çıkmış içinde bulunduğumuz dönemi belirleyen esas siyasi faaliyet halini almıştır. “Savaş siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir” sözünü biraz değiştirerek “operasyon siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir” diyebiliriz.

Süreklileşmiş operasyonlar devrinde dalgalar birbirini takip etmektedir: Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh, Balyoz vs. hepsinde şimdi sayısını çoktan unuttuğumuz dalgalara tanıklık ettik hepimiz, bu açıdan bakıldığında klişenin gerçekliği tam olarak tarif eder hale geldiğini söyleyebiliriz: Operasyonlar her dalgada genişleyerek sürmüştür.

Operasyonun esas siyasi faaliyet halini alması sürecinde operasyonel bir gazete ihtiyacı kaçınılmazdır: Operasyonların psikolojik boyutunu düzenleyecek, söylemsel zeminini oluşturacak ve bunları yaparken zihinleri iğdiş edecek bir aygıt.

Taraf’ın tam da bu sözünü ettiğimiz aygıta tekabül ettiğini söylememizde hiçbir sakınca bulunmuyor. Taraf, süreklileşmiş operasyonlar devrinde operasyonun bir parçası olarak çıkarılmış, operasyonel bir gazete olarak kurgulanmıştır.

En baştan beri Taraf’ın esas misyonu yeni rejim inşasına soldan verilecek bir desteği yaratmak, bir tür Taraf solcusu yaratmak oldu. Bunun için işe tarihin yeniden yazımıyla başlandı. Bu tarih yazımına göre Türkiye’de ceberut bir devlet, karşısında ise mazlum ve mütedeyyin halk kitleleri vardı. Sol, bu ceberut devletin resmi ideolojisi olan Kemalizm’le her daim flört etmiş, hatta Kemalizm’in de mirasçılığını üstlendiği İttihatçı geleneği devralmıştı. Bu ittihatçı-Kemalist gelenek, solu darbeci-vesayetçi-jakoben yapmış bu nedenle de sol, mütedeyyin halkımıza ve onun değerlerine hep yabancı olmuştu. AKP, mütedeyyin halkımızın da verdiği destekle vesayet rejimiyle mücadele ediyordu ve hakiki solun biricik varoluş nedeni bu mücadeleye destek vermekti.

Taraf’ın sola yönelik operasyonda yaptığı son hamle 1 Mayıs 1977’ye ilişkindi. Ümit Kıvanç ve Nabi Yağcı, iki genç sivil Halil Berktay’la Yıldıray Oğur’un 1 Mayıs 1977 katliamının sorumluluğunu solun sırtına yıkma gayretlerine daha fazla tahammül edemeyip Taraf’tan ayrıladursunlar, aslında ortada hiç de yeni bir şey yoktu. Çünkü Taraf, yukarıda sözünü ettiğim tarih yazımına çıktığı ilk günden itibaren başlamıştı. Bunu görmek için ahir zaman cahili Rasim Ozan Kütahyalı’nın Taraf’a yazar oluş macerasına bakmak yeterli olacaktır.

Kütahyalı, gazetenin ilk çıktığı dönemde Taraf’ın Her Taraf isimli forum sayfasına ardı ardına yazılar gönderdi ve bu yazılarda Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan başta olmak üzere Türkiye solunun bütün figürlerinin İttihatçı-Kemalist geleneğe bağlı olduklarını, bu nedenle de darbelerden medet umduklarını ve hatta Hrant Dink’i öldürenlerle ulusalcılık ortak paydasında buluştuklarını iddia etti. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar, Kütahyalı’daki cevheri gördüklerinde kendisine bir köşe bahşetmeleri kaçınılmaz hale gelmişti.

Kuşkusuz Taraf’ın hedefinde sadece sol yoktu. Davalar döneminde, Taraf bütün kritik davaların ideolojik ön hazırlığının yapıldığı ve operasyonların ideolojik düzleminin kotarıldığı yer haline geldi. Türkiye’nin “askeri vesayetten kurtarılması” sürecindeki davalarda gazetenin iki sivil/polis yazarı, Emre Uslu ve Önder Aytaç iddia makamı gibi çalıştı, Mehmet Baransu ve Alper Görmüş de eklendiğinde “vesayete karşı savaşan dört silahşorlar” tablosu tamamlanmış oldu.

Taraf, yeni rejimin ortak düşman kategorisine yerleştirdiklerini, yani ulusalcıları, sosyalistleri ve Kürt hareketini hedef tahtasına yerleştirdi. Ergenekon, KCK, Devrimci Karargâh, Balyoz, Odatv gibi davaların hepsinde operasyonun arkasındaki güçlerle ortak bir zeminde hareket etti, derin manipülasyonlar yaptı, dosyalar, kasetler, görüntüler sızdırdı. Taraf’ı operasyonel bir gazete yapan da bu oldu.

Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 solun iç hesaplaşmasının bir ürünüdür açıklaması ve Berktay’ın kuyruğu Oğur’un bu açıklamayı doğrulamaya çalışan haberleri Taraf’ın operasyonel karakterini ve sol düşmanlığının derinliğini göstermekle birlikte, başka şeyleri de daha görünür kıldı.

Birincisi, Berktay’ın sol düşmanlığını meczupluk derecesine vardırması, Ömer Laçiner, Murat Belge ve Doğan Tarkan gibi bu işi “akli sınırlar” içerisinde yapan isimleri kızdırdı çünkü Berktay sol düşmanlığının bir tür patolojiye işaret ettiğini varlığıyla ispatladı ve bu ispata verilen sert tepki, Laçiner ve diğerlerinin işini zorlaştırdı, o yüzden de bu isimler Berktay’la aynı yerde görünmek istemediler.

İkincisi, Ümit Kıvanç ve Nabi Yağcı’nın Taraf’tan ayrılırken yazdıkları, her iki ismin de Taraf’la özsel olarak bir problemleri olmadığını gösterdi, Berktay ve Oğur, sol düşmanlığının makul sınırlarının dışına çıkmışlardı hepsi bu. Örneğin Kıvanç son yazısında şöyle dedi: “Taraf gazetesi bence Türkiye basın tarihinde, hattâ siyasî tarihinde çok önemli bir rol oynadı. Bunu kimse inkâr edemez. Ben de, bu gazetede yazıyor olmanın getirdiği, maddî-manevî her türlü yüke katlanarak bu işe destek olmaya çalışanlardan biriyim ve bundan hiç pişman değilim. Taraf’a uzun ömür ve başarılar dilerim.”

Kıvanç aynı yazıda “başka bir sol”dan “Kemalist değil sosyalist olan, hareketlerine din ve dindar düşmanlığıyla yön vermeyen, sosyalizmi demokrasinin çok derinleşmiş ve yayılmış bir hali olarak anlayan, kendi katillerinin tarafında saf tutmuş sözde solcular tarafından uğradıkları her türlü hakarete rağmen adalet ve demokrasi mücadelesinden vazgeçmeyen solcular”dan bahsetti. Yani nicedir Taraf’ın, Birikim’in ve Radikal 2’nin “hakiki sol” olarak lanse ettiği, “yetmez ama evet” solundan. Dolayısıyla Kıvanç da, Yağcı da, bir aydınlanma, bir katharsis yaşayarak veda etmediler Taraf’a, “bana Taraf sol düşmanıdır” dedirtemezsiniz diyerek gittiler gazeteden.

Gelecekte, 2000’ler Türkiye’sinin tarihi yazılırken, Taraf’tan da bahsedilecek kuşkusuz fakat bir gazete olarak değil, bir operasyonel aygıt olarak. Ümit Kıvanç ve Nabi Yağcı’nın istifaları ise onların da bu operasyonun bir parçası oldukları gerçeğini değiştirmeyecek.