Küba'da Demokrasi, Seçimler ve Siyasi Partiler ERNESTO GOMEZ ABASCAL

Her ikibuçuk yılda bir belediye ve eyalet yetkililerini seçmek ve her beş yılda bir de, Halk İktidarı Ulusal Meclisi'ni oluşturacak milletvekillerini seçmek üzere seçimlerin yapılmasını öngören Anayasamızın gereği olarak, 21 Ekim'de Küba'da genel seçimler gerçekleştirilecektir.

Amerikan propogandası, insanlar üzerinde Küba'da seçimlerin yapılmadığı kanısını yaratmaya çalışmaktadır. Sahip oldukları büyük basın organlarını kullanarak, seçim haberinin duyulmasını önlemek için sansür uygulamakta ya da yapılan seçimlerin demokratik olmadığından, çok partili sistemin yokluğundan bahsederek bu konuda fazlaca konuşmaktadırlar.

Gelin biraz tarihimize bakalım:

XIX. yüzyılda, 30 yıl İspanyol sömürgeciliğine karşı verilen ulusal bağımsızlık mücadelesinin akabinde elde edilen gerçek bağımsızlık, 1898 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin askeri müdahalesiyle, tam olarak başarıya ulaşamamıştır ve 1902 yılında, Washington'un denetimi altına, sağlıksız dünyaya gelen bir Cumhuriyetin kurulmasına izin verilmiştir. Halk ayaklanmalarının kendi çıkarlarına tehdit oluşturduklarını düşündükleri vakit Amerika Birleşik Devletleri'nin desteklediği darbelerle hükümetlerin değiştiği, yolsuz siyasilerin ve oligarşi temsilcisi elit sınıfın egemen olduğu, siyasi yolsuzlukla özdeşleşen, sözde demokratik ve çok partili sistem, 60 yıl boyunca, Küba'da var oldu. Daima nihai kararlar, Amerikan büyükelçiliğinde alınırdı ve hatta bu da hiç çekinmeden, böylece halka duyurulurdu.

Özellikle Jose Marti'nin bağımsızlıkçı ve devrimci düşüncesinden ilham alan ve güçlü vatansever kökene sahip halk, başlarında Fidel Castro'yla bu adaletsiz ve yolsuz sisteme karşı ayaklanıp, örnek bir mücadele sonucunda Amerikan yanlısı diktatör Batista'yı devirince, bu sisteme elli yıl önce son verildi. Bununla birlikte Devrim, bir hükümeti devirmekle kalmadı, sistemi değiştirdi ve anlamı çarpıtılıp başka yöne çekilmeye çalışılsa da, aslında "halk için ve halkın iktidarı" anlamına gelen, gerçek demokrasiye ulaşmak üzere iktidara geldi.

Oligarşi ve mafya mensupları, yolsuz siyasi sınıf ve diktatör rejimin canileri, güçlü komşularından kendilerini savunmasını, Küba'ya saldırmaları ve iktidarı geri kazanmaları için yardım etmesini istemek üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne koşup sığındılar. 50 yıldır da bu işin peşindeler. Geleneksel siyasi partiler ise kendi kendileri yok ettiler ve bu haksız sistemi yıkmak için savaşan üç örgüt diktatörlüğün bozguna uğratılmasında en etkili örgüt olan, halkçı ve anti-emperyalist bir çizgideki ve Fidel Castro'nun önderliğindeki 26 Temmuz Hareketi, özellikle üniversite gençliğinin oluşturduğı Devrim İdaresi ve Halkçı Sosyalist Parti (komünist), ülkeyi değiştirmek ve halkın gerçekten iktidarda yer aldığı gerçek bir devrimi geliştirebilmek ve ülkeyi değiştirmek için birleştiler.

Küba'daki demokrasiyi anlamak için tarihin bilinmesi elzemdir. Çok partili sistem başarız oldu, tükendi. Çünkü var olduğu süre içersinde siyasi yolsuzluk, bölünme hakimdi partiler satın alınmışlardı ve Amerikan çıkarlarına bağlıydı mafya, adaletsizlik ve suç egemendi. Gayet kaba bir demokratik cumhuriyet karikatüründen başka bir şey değildik. Bu nedenle, çürümüş rejime karşı mücadele eden üç örgüt, sistemi yıkmaya ve tüm halkın çıkarlarını temsil eden tek bir partinin altında, bugünkü Küba Komünist Partisi'nde birleşmeye karar verdiler. Bu parti, Küba'nın ve Porto Riko'nun bağımsızlığı için savaşmak üzere XIX. yüzyılın sonlarında Jose Marti'nin kurduğu Devrimci Küba Partisi'nin mirasçısıdır. Tek bir programla, tek partiydi, ama tüm Vatanı temsil ediyordu.

Küba, Amerika Birleşik Devletleri sahillerinin çok yakınında, küçük bir ülkedir. Tarihi belgelerle kanıtlandığı üzere, Ada'yı ele geçirme isteğini asla gizlemeyen bu güçlü komşumuzdan gelen askeri ve siyasi müdahalelerin uzun geçmişi bilinmektedir. BİRLİK, BAŞARIYLA DİRENMEK VE ULUSAL BAĞIMSIZLIĞI SAVUNMAK İÇİN TEMELDİR. İmparatorluk, sürekli olarak bu birliği kırmaya uğraştı ve bu amaç uğruna, vatanını satan hainlere ödemek ve Küba karşıtı propoganda yapmak için milyon dolarlık bütçeler ayırmakta, muhalif diye adlandırdıkları küçük grupları, cömertçe finanse etmeyi sürdürmekteler. İşgallerden ve terörizmden, uzun ve zalim bir ekonomik ablukaya kadar her türlü saldırıyı uyguladılar.

Küba'da, gerçek katılımcı demokrasi uygulanmaktadır. Yarın Küba'da bir yenisi gerçekleştirilecek olan seçimlerde, geleceğin Belediye Meclisi üyeleri, mahallelerde gerçekleştirilen toplantılarda seçilmektedir. Mahalle sakinleri, öne çıkan ve kendi çıkarlarını savunmak üzere çalışmaya hazır vatadaşları aday göstermekte ve seçmektedirler. Komünist Partisi, bir seçim partisi değildir, halkın öncülüğünde oluşturulmuş bir siyasi güç olarak, toplumun rehberi ve yönlendiricisidir. Ne aday önermelerine ne de seçimlere müdahale etmektedir, tüm bunları doğrudan halk yapmaktadır. Belediye ve Eyalet Meclisi üyeleri aday gösterildikten ve seçildikten sonra, bu meclisler Ulusal Meclis üyeleri seçmektedirler. Her düzeyden tüm delegelerin, oyların yarıdan fazlasıyla seçilmiş olması gerekmektedir ve Ulusal Meclis'in, temeldeki mahalle komitelerinin de delegeleri olan, delegelerin çoğunluk entegrasyonunu sağlaması gerekmektedir. Gizli ve doğrudan oy kullanılmakta ve oy kullanma işlemi zorunlu tutulmamaktadır. 16 yaşın üzerinde her vatandaş oy kullanabilmektedir. Seçim öncesinde seçmen listeleri ve adayların biyografileri yayınlanmaktadır. Kanunlar, seçim propogandası yapılması yasaklamaktadır. Parlamenterler işçi, çiftçi, entellektüel, bilim adamı, sanatçı, genç, öğrenci ve asker saflarından gelmektedir. Bugün, meclisin yüzde 36'sı kadınlardan oluşmaktadır.

Küba'da demokrasi kitlesel bir şekilde işlemektedir. Temsilciler genelde halkın çıkarlarına cevap vermeyen bir sınıfı temsil eden, elit siyasi sınıf arasından, herhangi bir parti tarafından seçilmezler. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri'nde, herhangi bir düzeyde aday olabilmek için çok zengin olmak gerekmektedir. Seçim kampanyalarına, sadece paralı insanların sağlayabildiği, milyon dolarlık bütçeler gerekmektedir. Bir Başkan, yüzde 30'dan daha az bir seçmenin oyuyla bile seçilebilmektedir. Güçlülerin çıkarlarına cevap veren, büyük "özgür basın", çoğu zaman seçimleri kararlı bir şekilde etkileyebilmektedir. Yapılan çalışmalar, çoğu durumda, genellikle büyük tekellerin elindeki basının seçimleri yüzde 20 oranına kadar etkilemekte olduğu göstermektedir. Bu durum Latin Amerika'da da tecrübe edilmiştir. Kıtamızdaki birçok ülkede, Küba'da da daha önce olduğu gibi, "temsili demokrasi" diye adlandırılan yolsuz siyasi sistem tükenmiş durumdadır ve halklar, önemli değişimler yaratmaktadır.

Hâlâ daha da mükemmelleştirilmeye çalışılan Küba'nın demokratik sistemi, seçilmiş bir adayın, görevlerini yerine getirmediği takdirde yine aynı seçmenler tarafından görevinden alınabilmesini sağlamaktadır. Ayrıca, seçilmiş temsilciler, yaptıklarının hesabını seçmenlerin önünde periyodik olarak vermek zorundadır.

Küba'nın halkçı demokrasisi, her vatandaşın açıkca kendisi ifade etmesini, seçmenin kendisi de dahil olmak üzere, kimi uygun görüyorsa, aday göstermesini ve seçmesini mümkün kılmaktadır. Bunun için parasının olması gerekmemektedir ve toplumun çıkarlarına en iyi şekilde hizmet edeceği düşünülüyorsa da seçilecektir. Milletvekilleri hiç bir imtiyaza sahip değildir, daha önce çalıştıkları yerden ne kadar maaş alıyorlarsa aynı miktarı almaya devam etmektedirler. Ödülü, halkın takdiri ve görevini en iyi şekilde yerine getirmekle elde edilebilecek prestijdir.

Küba halkı, 49 yıl önce iktidara gelmiştir ve cumhuriyeti yağmalayan, içini rezaletle dolduran ve yabancı çıkarların emrine sunan sınıfların yolunu açmaya niyetli değildir. Yalan ve baskı kampanyalarına direnerek ilerleyeceğiz, gerçek daima kendi yolunu açacaktır. Che'nin de dediği gibi: "Daima zafere doğru".