Zimbabve’de Ekim Devrimi!

Batı Cephesinde yeni bir şey yok! Birleşmiş Milletler’de yapılan Kudüs oylamasında bir kez daha ABD’nin ittifak sistemlerinin nasıl daraldığı ve yalnızlaştığı ortaya çıktı. ABD ve İsrail ile birlikte ret oyu veren birkaç ülkenin haritada yerini bir seferde bulana aşk olsun! Palau, Mikronezya, Togo… Belli ki oylarını, gereksinimleri varmış ve satmış bu minik devletler.

Çekimser oy verenler daha anlamlı bir ABD ittifak sistemi sunuyor: Kanada, Avustralya, Polonya, Kolombiya, Romanya, Macaristan…

Ama Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, Japonya gibi ülkelerin kabul oyu vermesi ayrıca değerlendirilmeye değer. Olaya özel olarak Ortadoğu’da kendi kısa vadeli çıkarlarını gözeten bir tutum mu, yoksa ABD emperyalizmiyle birlikte küme düşmek yerine yeni bir emperyalist sistemde orta halli yerlerini koruma kaygısı mı, göreceğiz.

Trump’ın açıkladığı ABD’nin Güvenlik Stratejisi belgesi de malum olanın ilanı oldu. Çin ve Rusya ABD’nin güvenliğini tehdit eden başlıca rakipler olarak açıklandı. Ne zamandır emperyalist hegemonya krizinde temel gerilimin ABD ve Çin arasında olduğunu söylüyoruz.

Çin’i bir yerde ABD yarattı ve bunu bir çeşit üretim anarşisi sayabiliriz. Başta ABD’ninki olmak üzere batı sermayesi krizini aşmak için sudan ucuz emek gücü ve yüksek sömürü oranlarının cazibesine kapılarak Çin’e yığıldı. Şimdi karşılarında baş edemedikleri bir stratejiye sahip Çin’i buldular.

Çin askeri olmayan yöntemlerle, yavaş yavaş ABD’nin altındaki halıyı çekip durdu ve hegemonyasını gerçekten sarstı. Örneğin eskiden Ortadoğu petrollerinin en büyük alıcısı ABD iken ve bu dev hacimli ticaretin dolar üzerinden yapılmasını garantilemişken, şimdi en büyük alıcı açık ara farkla Çin haline geldi ve bunun Yuan ile yapılması konusunu sürekli işliyor, bu konuda hatırı sayılır bir yol da aldı.

ABD’nin ölçüsüz ve kendine zarar veriyormuş gibi gözüken hamleleri aslında bu çaresizlikten kaynaklanıyor.

Son bir haber ise, Rusya’nın 1 milyar dolar civarında devlet tahvili satarak borçlanmasını Yuan üzerinden yapacak olması. Bu küçük miktarın bir deneme olduğu ve tutarsa uluslararası borçlanmanın yönünü Yuan’a çevirebileceği söyleniyor.

Bu noktada bir fikri takip yapalım ve bir kez daha Zimbabve’ye gözümüzü çevirelim. Zimbabve dünya dengelerini değiştirecek bir ülke değil, ancak Çin ve Rusya’nın rolünü anlamak için bir model sunuyor.

Birkaç hafta önce yayınlanan “Zimbabve’deki Darbede Çin Rol Oynadı mı?” başlıklı yazıda Batı medyasında darbede Çin’in rolünden bahsedildiğini belirtmiş ve bunu test etmek için Çin’i genellikle ideolojik olarak savunan Rus medyasına bakalım diye yazmıştım ve Rus medyasının sessizliğini korumasının manidar olduğunu söylemiştim.

Geçen günler içinde iki yazıya rastladım. Bunlardan biri Rusya’nın batıdan istihdam ettiği yazarlardan biri olan William Engdahl’ın 2 Aralıkta yayınlanan yazısıydı. Yazı çok kısa bir süre gözüküp sonra kayboldu.

Engdahl öncelikle Zimbabve’nin stratejik maden yataklarının bir dökümünü yapıyordu. Silah üretiminde de kullanılan platinum ve cromit açısından büyük rezervlere sahip olduğunu vurguluyordu. Dünyanın en büyük elmas üreticisi olduğunu ayrıca belirtiyordu. Daha sonra Çinli iki şirket olan Jinan Madencilik ve Anjin Yatırım’ın madencilik lisanslarının Zimbabve hükümeti tarafından geçen sene iptal edildiğini yazıyordu. Darbeyi yapan Genel Kurmay başkanının hemen öncesinde, Çin’e “rutin bir gezi” yaptığını söylüyor ve Mugabe’nin yerine geçen Mnangagwa’nın daha önce Çin’de eğitim aldığını ve Çin’in yabancısı olmadığını belirtiyordu.

Engdahl’ın Rus sermayesiyle nasıl bir ilişkisi var, bunu bilmem mümkün değil, fakat darbe sonrası Zimbabve’den Rusya’nın payını ister gibi bir hali vardı.

Bu yazı bir kez gösterilip sonra sumen altı edildikten sonra beklenen yazı geçen gün geldi. Seth Ferris tarafından yazılan yazı Zimbabve’de ne olduğunu anlamak istiyorsanız, Ekim Devrimi’ne bakın diyordu. Mugabe’yi görevden alan askeri darbeyi Bolşevik devrimle özleştiren bu skandal yazının Rus burjuvazisinin utanmadan Ekim’i istismar etme eğiliminde yeni bir evre olduğunu söyleyebiliriz.

Sanırım iki yazı arasında Çin Zimbabve’nin zenginliklerinden gerekli payı Rusya’ya vermiş olmalı.