Sri Lanka’da neden bombalar patladı?

Sri Lanka’da 21 Nisan’da ayin esnasında kiliselerde ve otellerde bombalar patladı, katliam esnasında 300’e yakın kişi ölürken, 500 civarında kişi yaralandı. Bombalı saldırılar sonraki günlerde de sürdü ve adeta ülke terör saldırıları tarafından felce uğratıldı.

Sri Lanka halkının %80’e yakını Budistlerden, %10’u Hindulardan, %8 kadarı Müslümanlardan oluşuyor. Bunların dışında kalan Hristiyanların bir azınlık olarak siyasi hırsı bulunmuyor. Böyle bir saldırının, ne kadar insanlık dışı ve canice olursa olsun, bir siyasi karşılığı yok. Ayrıca Müslüman azınlığın da bu saldırıların altına girecek bir siyasi geleneği ve motivasyonu olmadığı söyleniyor.

O zaman çoluk çocuk demeden bu katliamı kim ve neden işledi?

Bunu anlamak için Sri Lanka’nın emperyalist rekabetteki yerine göz atmak gerekiyor.

Genellikle Türkiye’de Sri Lanka’nın Latin Amerika’da mı, Afrika’da mı, yoksa Asya’da mı olduğu karıştırılır. Oysa 1950 öncesinde İngiliz sömürgesi olan bu ülkenin o zaman isminin Seylan olduğunu söylesek, bu Hint Okyanusundaki ada ülkesini en azından belli bir yaşın üzerindekiler hatırlayacaklardır. Çünkü en kaliteli kaçak çay bir zamanlar Seylan’dan geliyordu.

Bugün en az ulusal geliri kadar dış borcu olan bu ülke emperyalist rekabetin tam ortasında kalmış durumda.

Çin’in batıya doğru bütün deniz ve kara yolları üzerinden bir hegemonya geliştirme planı, deniz yolları üstünde bir uçak gemisi gibi stratejik önemi olan Sri Lanka’yı da kapsadı. Aşağıdaki haritada görülen Sri Lanka’nın güneyindeki Humbantota limanını yapmak için teklif getirdiler ve bunun için gerekli krediyi sağladılar. Liman Çinli şirketler tarafından çoğunlukla Çinli işçiler kullanılarak inşa edildi. Ancak limanın pek kâr getirmediği görüldü ve borcunu ödeyemeyen Sri Lanka hükümeti Çin’e bu limanı 99 yıllığına kiraladı.

Hindistan’ın hemen güneyinde kalan Sri Lanka’nın Çin tarafından yapılan ve Çin’e kiralanan Humbantota limanının yeri görülüyor.

Pakistan, Nepal, Kamboçya, Papua Yeni Gine vb. ülkelerde olduğu gibi, aslında ülkeye yarar getirmekten çok borçlandırma politikası ile Çin’in ekonomik-siyasi-askeri stratejisine Sri Lanka da bağlanmış oldu.

Aşağıdaki haritada Sri Lanka’nın Hindistan’ı kuşatan Yeni İpek Yolu’nun üzerindeki kritik yeri görülüyor.

Çin’i ekonomik olarak Afrika, Orta Doğu ve Avrupa’ya bağlayan Yeni İpek Yolu izleniyor. Sri Lanka deniz yolları üzerinde, Malakka boğazına yakınlığı ile sadece ekonomik değil, askeri bir öneme sahip.

Emperyalist hegemonya krizinin etkilediği birçok ülke gibi Sri Lanka burjuvazisi ve siyaseti de Çin ve Batı emperyalizmi arasında bölünmüş gözüküyor. Yarı başkanlık sistemine sahip ülkede Cumhurbaşkanı Çin yanlısıyken bürokrasinin bir kısmı Hindistan ve ABD yanlısı bir politika izliyor. Muhtemelen saldırının ön istihbarata rağmen önlenememesinde bu yarılmanın rolü var.

Son yıllarda Sri Lanka’nın ticari başkenti olan Kolombo’da ek limanları Çinli firmaların mı, yoksa Hindistan-Japon şirketlerinin mi inşa edeceğine ilişkin bir çekişme sürüyor.

İkinci Dünya Savaşının galibi olan ve donanması ile Pasifik egemenliği sürdüren ABD ise Çin’in bu önlenemeyen yükselişi karşısında ekonomik önlemler geliştirme, ülke burjuvazilerine alternatifler sunma konusunda yetersiz kalıyor. Daha ayrıntılı bilgi için bu köşede yayınlanmış şu yazıya bakılabilir.

O zaman ABD ne yapacak?

Bir kez bakın, Yeni Zelanda’da Camilere, Hindistan’da Hindu askerlere, Sri Lanka’da Hristiyanlara yapılan saldırılara.

Bu arada Çanakkale’de Anzaklara saldırı hazırlığı içinde olan bir IŞİD’linin yakalandığı haberi basına yansıdı.

IŞİD Sri Lanka saldırısını üstlendi ve ölüp ölmediği tartışmalı Bağdadi’ye ait olduğu söylenen bir videoda saldırının Suriye’de kaybettikleri bir şehrin karşılığı olduğu söylendi.

Bu saldırının aslında ABD tarafından yönetilme olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. ABD belli ki kaybetmeye başladığı bütün bu coğrafyada etnik-dini bir çatışma ve kargaşa yaratmaya çalışıyor.

Öte yandan Sri Lanka olayı bize Çin'in henüz ABD gibi kirli ve kanlı taktikler kullanmasa da oldukça sinsi bir politika izlediğini çok iyi gösteriyor.

Bütün bunların üzerinden gelecek tek şeyin emekçi sınıfların örgütlülüğü olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Aslında emperyalizmin hiçbir türü gözüktüğü kadar güçlü değil.