Savaşı hangi tarafta alırdınız?

Rusya’yı izole etmeyi ve sıkıştırmayı amaçlayan İngiliz-ABD komplosuna bir de beklenen ticaret savaşı eklendi. Çok büyük hacimdeki dünya ticaretinde ABD’nin Çin ve AB ürünlerine gümrük duvarı getirmesi ve karşı tarafın da bunu ABD malları için yapmasıyla ortam çok gerildi.

Savaşmak için ne bekliyorlar diye soracağımız bir döneme girdik. Gerçekten ne bekliyorlar?

Pentagon, Çin ve Rus genelkurmaylarının sürekli savaş simülasyonları yaptığını biliyoruz. Bütün verileri yüklüyorlar, askeri kapasiteler, yıllara göre silah gelişim katsayıları, asker nüfusu (burada bizden bahsediyorlar işte, ölecek olan her iki taraftan emekçiler çünkü), askeri üslerin yaygınlığı, müttefiklerin olanakları, ilk vuruş avantajı, uzayan savaş olasılıkları, iktisadi çöküntü ve sürdürülebilirlik (hah bir kez daha bizden bahsettiler, açlıktan ölen de biz olacağız), bu esnada devrimci kalkışma olabilecek coğrafyalar (bunu da biz yapıyoruz) vb..

Ama yok bir türlü olmuyor, hesaplar tutmuyor, en yetkin bilgisayarlar bozuluyor, genelkurmayın en iyi zekâları hastalanıp rapor alıyor.

Savaşabilmek için dört ülkenin sermaye sınıfını kendi yanlarında savaşa katılması için ikna etmeleri gerekiyor. Bunlar; Almanya, Türkiye, Hindistan ve Brezilya.

Hindistan ve Brezilya analizini başka bir yazıya bırakıp Almanya ve Türkiye’ye kısa yazının elverdiği kadar bakalım.

İki ülkeyi bu konuda ayırmak doğru değil. Bir kere her iki emperyalist paylaşım savaşına Almanya ve Türkiye müttefik olarak girdiler. İkinci Dünya Savaşına Türkiye girmedi ama diyeceksiniz, ancak bu, savaşın başında müttefik olmalarını değiştirmiyor (Alman savaş makinesinin krom gereksinimini Türkiye’nin karşılaması gibi).

Ayrıca geçen yüzyılın ikinci yarısında oluşan emperyalist hiyerarşide Almanya, Türkiye kapitalizminin sisteme uyumundan başlıca sorumlu devletti.

Bu iki ülkenin önümüzdeki iki yıl içinde nasıl davranacağı belli olmadığı için doğal olarak bırakın savaşı, savaş simülasyonu bile yapılamıyor.

Almanya 2003’teki Irak işgaline katılmadı, dolayısıyla işgal NATO değil “istekli ülkeler koalisyonu” tarafından gerçekleştirildi. 2011’de Almanya ABD’nin Libya operasyonuna da katılmadı. Buna karşılık 2014’te Almanya’da büyük bir casusluk skandalı patladı. Alman istihbaratından birçok kişinin ABD adına çalıştığı ve bilgileri ABD’ye transfer ettiği ortaya çıktı. Almanya istihbaratını nasıl “temiz” hale getireceğini bilemedi.

ABD sürekli olarak Almanya karşısında ticari açık veriyordu. Halen bu açık yılda 60 milyar dolar civarında seyrediyor. Kendi otomobil sanayisi krizde olan ABD, Volkswagen otomobillerinin çıkardığı egzoz gazında hile yapıldığını açık etti. Aşağıdaki fotoğraf kapitalizmin akıl dışılığını çok iyi belgeliyor. Volkswagen 7 milyar dolar ödeyerek ABD’de sattığı 350 bin aracı toplayıp fotoğrafta görüldüğü gibi depolara yerleştirmek zorunda kaldı.

Fotoğraf, Volkswagen’ın emisyon krizi sonrası geri çağırmak zorunda kaldığı otomobillerin toplandığı ABD’deki depolardan birini gösteriyor.

Ve şimdi gümrük savaşı patladı, ABD AB’den ithal edilen çeliğe yüksek bir gümrük vergisi uygulamaya başladı. AB buna ABD’den ithal ettiği bazı mallara vergiyi yükselterek yanıt verdi.

Almanya, İngiltere’de kimyasal saldırı komplosunda dört Rus diplomatı istenmeyen kişi ilan etti ama Rusya ile diplomatik bağı korumak gerekir diyerek durumu idare etmeye çalıştı.

Şimdi Alman sermayesi zor bir kararın arifesinde. Bir yanda AB liderliğini sürdürmesi gerekiyor ve Ukrayna’ya dönük tarihsel bir emperyalist iştahı var. Öte yandan ABD’nin savaşına girip ön cephede yer almak istemiyor. Kendi alanını korumak ve yeni oluşan dünyada bir arka bahçeye sahip olmayı amaçlıyor. Çin ile gelişen karşılıklı yatırım ve Rus doğal gazına bağımlılık da var.

Türkiye’ye gelince, Almanların %95’i Türkiye’ye güvenmiyormuş.

Ama Türkiye sermayesi zaten güvenilmesi gereken bir özne değil. Emperyalist dünyada ilke diye bir şey en son akla geliyor. Emperyalist devletlerin elleri güçlüyse operasyon yaparlar, siyasi restorasyonu denerler, yoksa pazarlık ve tehdit işe karışır.

Bir yanda Erdoğan’ın korumaları ve Halk Bank eski müdürü ABD’de hapis cezasına çarptırılır, öte yanda ucuza kelepir Patriot teklif edilir.

Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye sermayesinin tarafı belli olacaktır.

Bizim içinse böyle bir dünyada tek güvenilir yer var. Ne banka cüzdanı, ne kariyer, ne yurtdışı, varsa yoksa işçi sınıfının siyasi partisi.

Bu akıldışılığa son verecek ve bütün dünyada insanlığa bir gelecek vaat edebilecek tek programın altında buluşma zamanı.