Panama sızıntısı: Nitelikli dolandırıcılık

Panama sızıntısı adı verilen ve yüzlerce insanın hayatı boyunca okuyamayacağı kadar devasa belgeler ortalığa saçıldı. İlk elden doğrudan adları geçmese de Putin’i, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i, Esad’ı manşetlere taşıdı.

Bu işi en iyisi en baştan ele almak:

Stratejik su yollarına sahip ülkelerin halkları emperyalizm çağında bir çeşit şansızlığa uğrarlar, egemenlikleri sürekli olarak emperyalist ülkeler tarafından tehdit edilir. Panama Kanalı 1914’te açıldıktan sonra bu ülke ABD tarafından asla kendi haline bırakılmamıştır, darbeler, CIA operasyonları, açık askeri işgaller, tam anlamıyla bir arka bahçe yaratılmıştır.

Panama’ya yerleşik ve sızıntının kaynağı olan Mossack Fonseca şirketinin geçmişinde ise çok karanlık bir bağlantı var. Şirketin kurucularından Mossack’ın babası  Nazi’lerin SS birliklerinden ve CIA tarafından Küba devrimine karşı savaşmak için Panama’ya yerleştirilmiş.

1977’de oğul Mossack tarafından kurulan ve 1986’da Fonsenca ile birleşen hukuk şirketi en başından kirli işler için yola çıkmıştı.

Gerçi kapitalizmin temizi mi olur diyeceksiniz. İnsanın insan tarafından sömürülmesi zaten kapitalizmi  kirli hale getirir. Ancak bu ve buna benzer şirketler dünyanın irinin biriktiği ve temizmiş gibi yapıldığı yerlerdir. Küçücük kızların kaçırılıp fuhuş şebekelerine satılmasından, kana susamış silah tüccarlarından, uyuşturucu baronlarından, ülkelerini soyan hırsızlardan gelen para buralarda işlenir.

Dünyanın emperyalizm tarafından nasıl rezil bir yere dönüştürüldüğünü anlamak istiyorsanız, vergi cenneti denilen bu minik alanlarda ne kadar paranın döndüğüne bir kez bakın. 30 trilyon dolar civarındaki bu para ABD ve Çin’in dahi GSYİH’sından büyüktür.

Neyse sızıntı hikayesine geri dönelim.

İsmi açıklanmayan bir kaynak şirketin 1970’lerden 2005’e kadar olan belgelerini Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’na (ICIJ) teslim ediyor.

Gazetecilere geleceğiz ama önce şu ismi açıklanmayan kaynak size elinde bir bavulla gezen Baransu’yu ve Taraf gazetesini hatırlatmıyor mu?

ICIJ ise merkezi Washington’da olan “Center for Public Integrity”nin bir projesi olarak 1997’de kurulmuş. Destekçileri arasında Soros’un Açık Toplum Vakfı, Rockefeller Vakfı ve ABD emperyalizminin sürdürülmesinde çeşitli işlevleri olan diğer vakıf ve örgütler bulunuyor.

ICIJ’ın gazetecileri belgeler üzerinde çalışıyorlar ve The Guardian, Suddeutschezeitung gibi gazetelere servis ediyorlar. Onlar da ilk ayıklamada başta Putin olmak üzere bazı seçilmiş kişileri manşete taşıyor.

Burada bir parantez açmakta yarar var:

Devrimlerden ve karşı devrimlerden sonra restorasyon döneminde genellikle otoriter bir figür belirir tarihte. Putin karşı devrimin restorasyonunun otoritesidir ve aramızda hiç bir şeyin örtemeyeceği bir sınıf düşmanlığı var. Ayrıca kapitalist hiçbir ülkenin yöneticilerine kefil olamayız, kapitalizmin kendisi kirlidir, kirletir de.

Ancak uzun süredir bu köşeden işaret ettiğimiz emperyalist hegemonya mücadelesini anlamadan bu son sızıntıyı kavramak mümkün gözükmüyor. Mücadelenin mali, ekonomik, askeri ve diplomatik cepheleri var. Cephelerin en önemlilerinden birisi ise ideolojik cephe. Rusya yayın organları ve batıdan devşirdiği yazar kadrosu ile büyük bir ideolojik atak yaptı.

Zaten bu çok da zor değildi, çünkü kısa kapitalist geçmişleri olan Rusya ve Çin’in ABD ve müttefikleri kadar kirli bir geçmişi olması mümkün değil. Bir süredir ABD’nin buna karşılık vereceği söyleniyordu. Buyurun size sızıntı, bir bavul değil, vagonlar dolusu.

Gerçek bir nitelikli dolandırıcılık.

ABD sadece dünyanın en kirli devleti değil, aynı zamanda en büyük nitelikli dolandırıcısı.

Ve bu operasyon ABD’nin Avrupa’da Rusya sınırına bir yıl içinde dört zırhlı tugay yerleştireceği bilgisi açıklandıktan hemen sonra patlıyor.