Neden Emekçilerin 'Hayır'ı?

Yaklaşan referandumda emekçi sınıfların “Hayır”ı olağanüstü önem kazanıyor ve diğer “Hayır”lardan farkı ortaya konulmak zorunda.

Türkiye, sermaye sınıfının egemenliği altında olduğu sürece, doğası gereği emperyalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda şekilleniyor.

Emekçi sınıfların “Hayır”ı neden farklı olmalıya gelmeden önce emperyalizmin Türkiye’ye müdahalesinin yakın tarihine hızlıca göz atalım.

Emperyalist merkezler gelişmelere bağlı olarak yeni stratejiler benimserler ve bazen bunlar aynı doğrultudayken bazen birbiriyle çatışır.

Yeni stratejiye göre hegemonya altındaki Türkiye gibi ülkelerde siyasetin yeniden yapılandırılması gerekir ve bunu makas değişimi olarak tanımlayalım. Terzi makasını değil, trenlerin hat değiştirmesi için kullanılan makasları benzetme için kullanıyoruz!

Birinci Makas

1990 sonrası Sovyetler Birliği’nin bir karşı devrim ile çözülmesinden sonra “soğuk savaş” döneminin kapitalist ülkelerdeki emekçilere biraz olsun nefes aldıran denge politikaları hızla değişti. ABD emperyalizminin mutlak öncülüğünde ve AB emperyalizminin mutlak işbirlikçiliğiyle ülkelerin çoğunda siyaset yeniden yapılandırıldı.

Makas değişiminden sonra yeni hat, sermayenin önündeki bütün engellerin temizlenmesini ve emekçi sınıfların elde ettiği kazanımların geri alınmasını öngörüyordu.

Türkiye’de 24 Ocak Kararları ve Derviş’in “15 Günde 15 Yasa”sı ile netleşen emekçi düşmanı ve akıl dışı programı uygulayacak bir siyasete ihtiyaç vardı. Mili Görüş, Gülen Cemaati ve liberallerin oluşturduğu koalisyon ABD, AB emperyalizmi ve Türkiye sermayesinin ortak kurgusuydu.

Toplumsal olanın sermayeye devri o kadar büyük bir yağmaydı ki bu ancak gerici ve otoriter bir rejimde başarılabilirdi, bu nedenle Türkiye’nin piyasa ile barışık gericilerini tercih ettiler.

Ve AKP bu programın yürütücüsü olarak sınıfına müthiş bir hizmet sundu.

İkinci Makas

İşler tam rayına girmişken Çin ve Rusya’daki sermaye birikimi, bu ülkelerin ABD hegemonyası dışında davranması ve rekabet etmeye başlaması emperyalist hegemonya krizini doğurdu. Türkiye gibi orta büyüklükteki kapitalist ülkelerin sermaye sınıflarında bu krizi bir fırsata çevirme uyanıklığı kendini gösterdi. Türkiye sermayesi bir alt emperyalist olma –Yeni Osmanlıcılık- şansını kendince denedi.

ABD ve AB emperyalizmi küçük nüanslarla ama ortaklaşa bu uyanıklığa son verme ve Türkiye’yi ait olduğu yere, Batı emperyalizmine sıkıca bağlamak için siyaseti yeniden yapılandırmak üzere harekete geçti.

Gülen tarikatı ve liberaller AKP’de cisimleşen koalisyonu 2011 sonrası terk etmeye başladı. Yeniden yapılandırmada CHP, MHP ve HDP kendine düşen rolü oynadı.

Olanlar çok yeni, ayrıntıya gerek yok. Yaşanan yolsuzluklarla ilgili ses kayıtlarının basına verilmesi, Ekmeleddin’in muhalefetin ortak adayı olarak saptanması, HDP’nin kendi adıyla seçimlere girmeye karar vermesi, vekalet almış ekiplerin patlattıkları bombalar ve en nihayet 15 Temmuz darbe girişimi bu makas değişimi olasılığının ürünüydü.

Üçüncü Makas

İngiltere’nin halk oyuyla AB’den çıkmaya karar vermesi ve Trump’ın seçilmesiyle, batı emperyalizmine yön veren tekellerin çıkarları ve stratejileri ayrıştı.

Trump ve Avrupa’da yükselen sağ popülizm; Rusya’yı tarafsızlaştırmayı veya ittifaka almayı ve Çin’e topyekun bir sefer başlatmayı amaçlıyor.

Buna karşılık merkezinde Almanya’nın durduğu AB’nin merkez siyaseti, Rusya ile bir gerilim yaşayarak bölgesel genişlemeyi amaçlıyor ama Çin seferine katılmak istemiyor.

Türkiye treninin hangi hattı izleyeceği uluslararası bir gerilim haline geldi.

Trump önceki dönemde siyasi yeniden yapılandıranın araçlarından olan savcı Bharara’yı görevden aldı, buna karşılık Almanya açıkça Gülen tarikatına ve liberallere sahip çıktı.

Almanya Türkiye’nin battığını söylüyor, ABD ise sessiz kalıyor, hatta daha önce kıyamet koparacak Rus S-400’lerinin satın alınmasına bile ses etmiyor.

Bütün milliyetçi söylemine rağmen emperyalizmin doğrudan araçlarından olan MHP iki emperyalist merkez arasında bölündü.

Buyurun hangi beladan istersiniz?

Bu yüzden emekçi sınıflar emperyalizmin tren(ler)ini devirip, kendi hatlarını inşa etmek zorundalar.

İllaki emekçi sınıfların örgütlü “Hayır”ı!