Müslüman Kardeşler bilmecesi!

ABD’nin Müslüman Kardeşleri (MK) terör örgütleri listesine almak için hazırlık yaptığı söyleniyor. Rusya 2003’te birçok cihatçı örgütle birlikte MK’yı terör örgütü listesine almıştı. 2013-14 dönemecinde ise Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından terör listesine alındı.

Bunun neden bir dönemeç olduğunu anlamak için AKP’nin 30 Eylül 2012’deki Kongresini hatırlamamız gerekir. 2010 Referandumu ve 2011 Genel Seçimlerinden zaferle çıkan ve devleti büyük ölçüde ele geçiren AKP bu kongreyle zaferini kutluyordu. Öte yandan yabancı konuklara bakılınca, bu kongre bir MK kongresi gibiydi.

Mübarek’in devrilmesinden sonra MK Mısır’da yönetime gelmiş ve Mursi bir süre önce Mısır Cumhurbaşkanı seçilmişti. İlk yurtdışı ziyaretiydi ve Kongrenin baş konuğu olarak ağırlanıyordu.

MK üyesi veya ilişkili çok sayıda siyasi ayrıca konuk olarak katılmıştı.

Sudan Devlet Başkan Yardımcısı Muhammed Taha, Tunus’tan Al-Gannuşi, HAMAS’tan Halit Meşal, Libya’dan Sovan Elmkriş, Endonezya’dan Hasan Ishaaq. Muhtemelen bu uzun listede başkaları da vardır, örneğin Bosna’dan gelenler gibi, ama bu ayrı bir araştırma konusu.

2012 AKP kongresi MK’nın bu olağanüstü yükselişinin en üst noktası oldu. Sonra büyük bir hızla MK siyasi olarak gerilemeye başladı ve halen bu gerileyiş sürüyor.

Başlıktaki bilmece bu dönemece ilişkin. O zaman Arap ülkelerine yapılan emperyalist müdahalenin MK aracılığıyla sürdürüleceği konusunda bir fikir oluşmuştu. Ama böyle olmadı, bugüne kadar süren sert bir çöküşü beraberinde getirdi.

MK 1928 yılında Mısır’da şeriata göre bir düzen isteyen El Banna tarafından kuruldu ve sonrasında Mısır yakın tarihi içinde her zaman bir rolü oldu.

Hareket kesinlikle laiklik karşıtıydı. Nasır’ın laik cumhuriyetini doğrudan karşısına almıştı. Kadınların bir forma gibi tek tip giyinmesini ilk icat eden örgüttü.

Ayrıca MK başından itibaren anti-komünistti. İşçi sınıfı siyasetinin her türüne karşı düşmanlık besledi.

MK bir burjuva hareketi olarak doğmuştu, bu zamanla çok daha perçinlendi. Özellikle Nasır sonrası liberalleşme döneminde büyük sermayenin bir örgütü haline geldi.

Bütün burjuva siyasetler gibi ilkesizdi ve emperyalist güçlerle işbirliği yapmaya hazırdı. Ancak IŞİD gibi tamamen araçsal bir örgüt olmadı, yeri gelince İngiliz emperyalizmine karşı savaştı, yeri gelince işbirliği yaptı. Sermayenin çıkarlarını gözeten bir pragmatizme sahipti.

Aynı zamanda uluslararası bir şebekeye dönüşmüştü, Malezya’dan Tunus’a, Bosna’dan Suriye’ye hatırı sayılır bir ağa sahipti.

2013’e gelindiğinde çöküş başladı.

Bir kere emekçi sınıflar ve siyasi özneleri MK iktidarına karşıydı ve güçleri yettiğince mücadele ettiler.

Burjuvazinin bir kesimi çıkarları doğrultusunda MK iktidarına cephe aldı. Bu her ülkenin dinamiğine göre değişik şekiller gösterdi.

Son olarak ABD emperyalizmi, kendisine doğrudan bağlı olmayan ve emperyalist hegemonya krizinde uluslararası bir güç olarak davranan bu yapıyı benimsemedi. Bu şebekenin Çin ve Rusya’ya yanaşma ve pazarlık gücünü yükseltme eğiliminden rahatsız oldu. Ayrıca ABD emperyalizmi, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail arasındaki bir bloklaşmayı tercih ediyordu. Bu blokun MK ittifakı ile oluşturulması imkânsız gözüküyordu.

Ve çöküş başladı.

Mursi 2013’te askeri darbeyle görevden alındı, çok sayıda MK üyesi öldürüldü, tutuklandı, yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Suriye’de emperyalist komplonun parçasıydılar, kısa bir süre sonra adları silindi, yerlerini emperyalizm güdümlü cihatçı çetelere bıraktılar. Tunus’da yönetimde tutunamadılar. Libya’da Trablus’daki MK’nın ortak olduğu iktidar, ABD ve Fransa tarafından desteklenen Bingazi kuvvetleri tarafından kuşatılmış durumda bulunuyor.

Sudan’da ise 1989’da askeri darbe ile yönetime gelen MK kısa bir süre önce bir halk ayaklanmasının sonucunda iktidardan indirildi. Bu uzun iktidar dönemi boyunca batı emperyalizmiyle ciddi gerilimler yaşayan Sudan; Çin, Malezya ve Türkiye sermayesine açılmıştı.

2012 Kongresinde bulunanlar içinde bir tek yönetimde kalan Türkiye’de AKP oldu. Ancak bütün işaretler AKP’nin 17 yıllık iktidarında en zor dönemece girdiğine ve işinin çok zor olduğuna işaret ediyor.

Bütün bu hikâye, emekçi sınıf ve siyasetlerinin çok değerli olan karşıtlığının sermayeden bağımsız bir hat izlemesi gerektiğini söylüyor. Çünkü MK’nın alaşağı edildiği her yerde emperyalizmin ve sermayenin bir kesimi yönetime geldi.

Oysa emekçi sınıfların programında laiklik, cumhuriyetçilik, anti-emperyalizm, sömürü karşıtlığı ve eşitlik yazıyor.