Masum olmayan kabahat!

Dünya komünist ve işçi partilerinin 19. toplantısının hazırlıkları için Moskova’da buluşuldu.  Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra uzun süre toplanamayan partiler, ilk kez 1999’da Yunanistan Komünist Partisi’nin öncülüğünde Atina’da bir araya gelmişti. Dünyanın her yerine yayılmış, küçük ya da büyük, etkili ya da zayıf çok sayıda parti bir aile oluşturuyor ve bütün derin görüş ayrılıklarına rağmen bir arada durmaya devam ediyorlar.

Hazırlık toplantısı bu biraradalığı bir kez daha teyit etti ve toplantının Ekim Devrimi’nin 100. Yıl dönümünde Leningrad(Petersburg)’da Kasım başında yapılmasına karar verildi.

19. toplantının konusu ise; “Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yıldönümü: Komünist hareketin idealleri, barış ve sosyalizm için emperyalist savaşa karşı mücadelenin canlandırılması” olarak belirlendi.

Öte yandan hazırlık toplantısı çok önemli bir tarihe, 22 Nisan 1870’de dünyaya gelen Lenin’in 147. doğum gününe denk gelmişti. Bu vesile ile uluslararası delegasyon Kızıl Meydan’da kalabalık bir kortejin arasına katılarak Lenin’in mozolesini ziyaret etme fırsatı buldu.

Lenin’in naaşının mozoleye yerleştirilmesinden sonra çözülüşe kadar yıllarca Sovyet insanları onu görmek için iki kilometre kuyruk oluşturdular. Ziyaret anılarından öğrendiğimize göre, hiç tükenmeyen bu insan dizisinin iki kilometreyi geçmesine izin verilmiyormuş.

Severek çektiğim ve kortejin küçük bir parçasını gösteren aşağıdaki fotoğraftan Lenin’e ve sosyalizme duyulan özlemi hissetmek mümkün.

  Resim: 22 Nisan’da Lenin’in 147. Doğum yıl dönümünde Kızıl Meydan’da yapılan törenden bir an.

Bütün bu sempatiye rağmen, bugün Rusya işçi sınıfının Lenin’in işçi sınıfı adına iktidarı ele geçirme iradesine yaklaştığını söyleyemeyiz.

Fırsattan yararlanarak, Sovyetler Birliği zamanında Devrim Müzesi olan, ama şimdi Modern Tarih Müzesi adıyla bir karşı-devrim müzesine dönüşen sergiyi de gezdik. Ayrıntıya girmeden şunu kaydedeyim, karşı-devrimle birlikte iktidara gelen Rus burjuvazisi diğer eski sosyalist ülkelere göre kurnaz bir yol izliyor.

Bulgaristan, Çekya, Polonya gibi ülkelerde, 40 yıl kadar süren sosyalist deneyim karşı-devrim sonrası yok sayılır ve tarihlerinden tamamen çıkartılıp atılırken Rusya’nın böyle bir şansı yok. Sosyalizmle geçen 70 yıl ülkenin dokusuna ve insanların içine öylesine işlemiş ki, bu yılları yok saymak imkânsız. Geriye kapatılamayacak kadar büyük bir boşluk kalıyor.

Bu nedenle Rusya’nın yeni egemenleri, oligarklar, bu tarihi yok saymak yerine, sınıfsal içeriğinden boşaltmayı deniyorlar ve “Büyük Rus Tarihi”ni milliyetçi nitelikte bir bütün olarak ideolojik çerçeveye yerleştiriyorlar. Bu çerçevede; 1. Petro’dan, Katerina’ya, Lenin’den Stalin’e, Brejnev’den Putin’e kadar herkese yer var. İnsanlığın eşitliği ve özgürlüğü mücadelesinde olağanüstü bir adım olan Sovyet deneyimi, böylece Rus burjuva devletinin ideolojik mekanizmaları içinde eritilmeye çalışılıyor.

Ekim Devrimi’nin 100. Yılındaki 19. Dünya Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı bu çerçevenin dışına çıktığı ve işçi sınıfı tarihinin ancak bizim tarafımızdan yazılacağına işaret ettiği kadar başarılı olacak.

Bugün dünyanın en tehlikeli ve masum olmayan kabahati, burjuvaziyle uzlaşmak! İster siyasette, ister savaşta, ister tarihte.