Libya’da yeniden paylaşım savaşı

Libya’da yıllardır devam eden iç savaşın yükseldiği görülüyor. Türkiye’den bakınca ne olduğunu, neden savaşıldığını anlamak çok kolay değil. Bu yazıda savaşın nedenlerini biraz olsun anlaşılır kılmaya çalışacağız.

Libya’nın ikinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar İtalya’nın –bir dönemi Mussolini’nin faşist İtalya’sı olmak üzere- sömürge yönetimi altında kaldığını biliyoruz. Savaşta İngiliz ve ABD kuvvetlerini eline geçen Libya 1951’de güya bağımsız bir ülke olur ve emperyalistlerce atanan bir kral tarafından yönetilmeye başlar.

Petrol bulunmuştur, petrol arama ve işletme ruhsatı ABD, İngiliz ve Fransız tekellerine dağıtılır. Ayrıca ABD Hava üssü kalıcı bir statü kazanır.

Özellikle Mısır’daki gelişmelerin etkisiyle bağımsızlıkçı öğrenci gösterileri başlar. Günümüzden 50 yıl önce “Birlikçi Hür Subaylar” iktidarı ele geçirir, Muammer Kaddafi Devrim Konseyi’nin başına geçer.

Henüz modern sınıfların tam anlamıyla kendini göstermediği ülkede burjuva devrimi radikal subaylar tarafından gerçekleştirilir. Emperyalist ülkelerle askeri anlaşmalar bozulur, petrol şirketleri ve bankalar devletin kontrolüne girecek şekilde kamulaştırılır.

Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi bu şekilde kurulur. Libya sosyalist bir ülke olmaz, ama halkçı, aydınlanmacı, anti-emperyalist özellikler gösterir. Cumhuriyetin ismindeki “sosyalist” kavramı, Sovyetler Birliği’nin saygınlığı ve dünyadaki anti-emperyalist hareketleri desteklemesinin işaretidir. Yoksa Libya’da bağımsız bir işçi sınıfı siyasetinin doğuşuna hiçbir zaman izin verilmez.

Bugün Libya’nın bölünmüşlüğüne bakınca, o dönemde başarısız da olsa Mısır ve Suriye ile birlikte Birleşik Sosyalist Arap Cumhuriyeti’ni kurma girişimini insanlığın ilericilik hanesine yazmak gerekiyor.

Burada Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra Libya’nın nasıl daha fazla piyasalaşmaya açıldığından bahsetmeyeceğiz. Ama Libya’nın batı emperyalizmi tarafından yutulması ve paylaşılmasının koşulları oluşmuştu. Kendi medyalarının  “Arap Baharı” diye adlandırdığı, kışkırtılmış ayaklanmaya NATO 2011’de müdahale etti. İtalya’nın açtığı hava koridorundan geçen ABD, İngiliz ve Fransız uçakları Libya halkına ölüm saçtı. Kaddafi’nin nasıl linç edildiğini yine aynı medyadan izledik.

Böylece geçen yüzyılda elde edilen bütün kazanımlar kaybedildi. Emperyalizm için Libya’da insanlar yaşamıyor, petrol kuyuları var. Aşağıdaki harita üzerinden Libya’da 2011’den bu yana süren yeniden paylaşım savaşına bakabiliriz şimdi.

Libya 2011’den beri fiilen ikiye bölünmüş olarak bulunuyor. Batıda Trablus’a yerleşen Ulusal Mutabakat Hükümeti ve merkezi Mısır sınırındaki Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi.

Kaddafi zamanında imtiyazlar elde eden İtalyan petrol tekeli “Eni” batıdaki petrol yataklarını kontrol ediyor ve haritada görüldüğü gibi petrolü İtalya’ya petrol hatlarıyla doğrudan yönlendiriyor. Avrupa Birliği de batıdaki cihatçı partiler ve Müslüman Kardeşler koalisyonunu destekliyor. Türkiye devletinin ve şirketlerinin nerede olduğunu tahmin edin! Bir ipucu olarak, Müslüman Kardeşler’in partisinin isminin Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu söyleyelim.

Libya saldırısı başlar başlamaz Fransız petrol tekeli “Total” ve gaz tekeli “GDF-Suez”in hisse senetlerinin değeri yükseliyor. İnsanları katleder ve geleceklerini karartırlarken şirketlerin hisse senetlerinin yükselmesi kapitalizmin en iğrenç yüzlerinden biri olarak alınmalı.

Fransa ülkenin doğusundaki petrol yataklarına oynuyor ve Tobruk’u destekliyor. Tobruk’un arkasında ayrıca Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olduğu şaşırtmamalı insanı.

Peki, ABD hangi tarafta?

Tobruk merkezli ordunun ve siyasetin lideri General Halife Hafter’in kim olduğuna bakmak bu soruyu yanıtlamamızı kolaylaştıracak. Şimdi kimse Libya çölündeki iç savaşın taraflarından birinin başındaki kişinin Sovyetler Birliği’nde Frunze Askeri Akademisi’nde okuduğunu ve iyi bir Rusçası olduğunu aklına getirmez.

Hafter, Kaddafi zamanında güney komşuları Çad ile yapılan bir savaşta yenilir ve 1987’de Çad’a esir düşer. Esaretten ABD’nin girişimi ile kurtulur ve 20 yıl boyunca ABD’de yaşar. Emperyalizmin müdahalesi başlayınca Libya’ya döner ve Kaddafi’ye karşı başlatılan operasyona katılır.

ABD doğrudan tarafını belli etmese de Hafter ile ilişkili olduğu ve genel olarak Afrika’da sürdürdükleri hegemonya savaşında ona önemli bir rol biçtikleri biliniyor. Hafter’in ordusu Trablus’u kuşatınca küçük bir ABD birliğinin kaçarcasına neden çekildiğini anlayabiliriz şimdi.

Rusya ise basında birçok haber çıkmasına rağmen, batı emperyalizminin bu tepişmesinde henüz istediği mevzileri elde edebilmiş değil.

Ama Libya’nın her seferinde kaybeden bir tarafı varsa o da Türkiyeli şirketler. AKP için her şey mi bu kadar üst üste gelir?