Kaşıkçı cinayeti ve sosyalizme duyulan ihtiyaç

Kaşıkçı cinayetinin seyri dayanılmaz bir hal aldı. Olayın etrafında dolaşan devletlerin hiçbiri olayı nesnel bir cinayet soruşturması ve uluslararası ceza hukuku açısından değerlendirmiyor, her biri bu olaya kendi, daha doğrusu temsil ettikleri sınıfların çıkarlarını gözeterek yaklaşıyor.

Öldürülen kişinin kendisinin de emperyalizmin maşalarından biri olması durumu değiştirmiyor.

Türkiye, bir süredir Suudi Arabistan ile olan bozuk olan arasını bu kriz ortamında düzelterek kazanca çevirmeye çalışıyor.

Kısa bir süre sonra İran’a petrol ihracatı ambargosunu başlatacak olan ABD, Suudi Arabistan’ı petrol üretimini arttırmaya zorlamak için bunu fırsat olarak kullanıyor.

ABD içindeki iktidar mücadelesinde ise Trump’a karşı olanlara, ondan kurtulmak için bir koz veriyor.

Dolayısıyla cinayet soruşturmasının nasıl sonuçlanacağı; Suudi Arabistan’da bir ekibin üzerine bu işi yıkıp olayın kapatılmasıyla, Suudi Arabistan’da siyasi dengeleri değiştirecek müdahalelerin arasında gidip geliyor.

Geçen hafta bu köşede değinilmişti, bu olayın etrafında uçuşan bütün aktörlerin, petrolü ve dikkate değer bir pazarı olmayan Yemen’de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin işlediği bütün cinayetlere ve açlığa bağlı kitlesel ölümlere sırtlarını çevirdikleri görülüyor.

İsterseniz daha fazla içimizi karartmayıp, bu katillerin kirli dünyasını elimizle bir kenara itelim ve tarihimizin kısa ama unutulmaya yüz tutmuş bir parçasına dikkatimizi verelim.

Aşağıdaki haritayı, 1990 sonrası doğumlu gençlerin çoğu hatırlamıyor. Oysa 90 öncesi sosyalist ülkeleri (COMECON) gösteren bu harita bugün dünyanın geleceğine ilişkin bir perspektife işaret ediyor.

Kırmızıya boyalı olanlar COMECON ülkelerini, sarıya boyalı olanlar ise bir süre önce sosyalizm yolunda bir atılım yapmış ve COMECON’a gözlemci olarak kabul edilen ülkeleri gösteriyor. Eğer süreç bir karşı devrimle sonlanmasaydı, onlar da kırmızılaşacak ve haritaya başka sarılar eklenecekti.

Şimdi Arabistan Yarımadası’nı bulup alt kısmındaki sarı boyalı coğrafyaya bakalım. Burası Güney Yemen, yani Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti.

Haritada coğrafi konumuna bakınca bu yoksul ülkenin Kızıldeniz’in girişini, dolayısıyla Süveyş Kanalı’na açılan körfezi tuttuğunu ve stratejik önemi olduğunu fark edeceksiniz.  Emperyalist dünyada genellikle stratejik konum emekçi halkların başına bela olur.

Gerçekten Osmanlı’nın elinden çıkar çıkmaz Yemen İngiliz sömürgesi haline geliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurtuluş mücadeleleri yükseliyor. Kuzey Yemen’de o zaman için Mısır’da iktidarda olan ilerici Arap burjuvazisinin desteğiyle, güneyde ise yoksul halkın örgütlenmesine dayanan ve sosyalist unsurları barındıran Yemen Ulusal Cephesi ile mücadele veriliyor. 1960’ların sonunda bu sınıfsal ayrım kuzey ve güneyde iki ayrı bağımsız devletin kurulması ile sonuçlanıyor. Solun ağır basmasıyla güneyde işçi sınıfının iktidarı olarak tanımlanan Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti 1970’de kuruluyor.

Eğer bir emekçi halkın başına bir sürü bela geliyorsa ya devrimini yapamamış ya da devrimini koruyamamış demektir.

Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti de böyle, 1990’da Sovyetler Birliği’nin karşı devrime teslim olmasıyla çözülüyor, Kuzey ve Güney emperyalizmin bayrağı altında birleşiyor.

Bu 20 yılda başarılanlar ise Yemen tarihinin ve hatta Arap tarihinin doruğunu oluşturuyor.

Bu kısa yazıda her şeye bakamayız ama sosyalist devrimlerin en çarpıcı sonuçlarından olan kadınların toplumsal konumuna göz atalım.

Yukarıdaki fotoğraf, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde bir toplantı esnasında çekilmiş, dikkatli bakınca ne kadar çok şey anlatıyor.  1974 Anayasası ile çok sayıda hak elde eden kadınlar geleneksel kapalı çevreden kurtulup, eğitim eşitliğine kavuşuyorlar ve toplumsal yaşantının her bölmesinde görev alıyorlar. Arap Yarımadası’ndaki ilk kadın dışişleri bakanı, ilk fakülte dekanı, ilk gazete baş editörü, ilk sivil kadın pilot bu ülkeden çıkıyor.

90 sonrasında ise karşı devrim ülkenin üzerine kapaklanıyor.

Bugün bütün kadınlar çarşafla gezmek zorundalar ve büyük çoğunluk okuma ve çalışma hakkından yoksun. İronik olarak okumuş annelerin okuma yazma bilmeyen kızlarından bahsediliyor.

Emekçi halkımızın Yemen’in yoksul halkının acılarına duyarlı olması geleceğimiz için önemli.

Ve Yemen’in bu hali, bu kadar kirli ve insani acıdan dibe vurmuş dünyada sosyalizmin ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor.