Merak etmeyin ne yemek tarifi vereceğim ne de yamyamlığa başladım! Sadece aşağıdaki fotoğrafı görünce emperyalist sistemde önemli gelişmeler olmasına rağmen araya tali bir konuyu sıkıştırmayı düşündüm.
Geçen hafta çekilen fotoğrafta İngiltere Başbakanı Theresa May’in Kraliyet ailesinin önünde diz kırıp önünü iliklediği görülüyor. Theresa May burjuva demokrasisi kriterleri içinde seçilmiş ve yürütme yetkisi olan bir siyasi figür olduğu halde “soylu” olduğu düşünülen insanların önünde kendini alçaltıyor.
İnsanlığın uzun geçmişinde yüz binlerce yıl boyunca insanın insana tapınması söz konusu olmadı. Toprak bir azınlığın eline geçince ve emekçi halkı sömürmeye başlayınca birilerinin soylu olduğuna, tanrıyı temsil ettiğine inandırmak gerekti. İnsanın insana tapınması sömürünün bir şeklinin yarattığı bir olaydı.
17. yüzyıla gelindiğinde dünyanın hemen tamamı soylu ailelerin hükümranlığında monarşilerle yönetiliyordu. Tam bu dönemde İngiltere’de burjuva devrimi patlak verdi, yeni yükselen sınıf mülkiyette değil ama hukuk önünde eşitlik istiyordu.
İngiltere’nin 17. yüzyılı boyunca süren sınıf mücadelesi bir uzlaşmayla sonlandı. Soylular hızlıca burjuvalaştılar, birlikte fetih savaşlarına çıktılar. Dünya halklarının gelişmelerinin iç dinamiklerini bozdular, onları ikinci sınıf uluslar haline getirerek sömürgeleştirdiler. Hindistan’dan Çin’e, Afrika’dan Amerika’ya akıl almaz cinayetler işlediler. Kaçırdıkları Afrikalıların milyonlarcasını Amerika’da köle olarak sattılar, onların ürettiklerine dayalı bir sanayi geliştirdiler.
Bunları yapabilmek ve kendi işçi sınıflarını düzene hapsedebilmek için sayısız hileye başvurdular. Birinci Dünya Savaşı’nda dünya halklarını birbirine kırdırdılar. En nihayet 2. Dünya Savaşı sonrasında henüz Sovyetler Birliği atom bombasına sahip değilken, nükleer silahların bu ilk sosyalist ülke üzerinde kullanılması için bir kampanya yürüttüler.
Bu bela sürüyor. İngiltere’nin egemen sınıfı Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da cinayet işlemeye devam ediyor.
Ve bu tarihsel gericiliğin ve uzlaşmanın ürünü olan Kraliçe ve ailesi 120 milyar lira civarındaki servetleri ile her gün basında gözüküyorlar, onlarla birlikte üzülmemiz, onların kaçamaklarına öfkelenmemiz, sevinçlerine ortak olmamız isteniyor.
Burjuvazinin dünyayı yağmalamasının yanında bu servetin ve pahalıya patlayan bu dekor ve kostümün, bu ikinci sınıf piyesin bir önemi yok.
Ama Türkiye’de ana akım medyada her gün çıkan fotoğraflarını görüyor ve onları magazin haberlerinin zararsız bir parçası olarak değerlendiriyorsanız, beyniniz salataya dönüşmüş, düşünme yeteneğini yitirmiş demektir.
Beyninizin salataya dönüşmesini engellemek için 1-tarihsel referanslarınız, 2-tarihsel kategorileriniz ve 3-ilkeleriniz olacak.
Örneğin, burjuva devrimini yapmış bir ülkede bu tarihsel referansı düşünürken değerli buluyorsanız, soylu sınıfın artıklarını sevmeyeceksiniz.
Emperyalizm karşıtı olmaya düşünce sisteminizde yer veriyorsanız, emperyalist bir devletten yayılan yönlendirmelere karşı hassas olacaksınız.
İngiliz emperyalizminin 19. yüzyılda Osmanlı sanayisini çökertmek için çalıştığını, Birinci Dünya Savaşı’nda sömürge halklardan devşirilmiş askerlerle Çanakkale’ye dayanıp on binlerce kişiyi katlettiğini, İstanbul’u işgal ettiğini, Meclis’i basıp üyelerini Malta’ya sürdüğünü, bir devrimle karşılaşan Padişah’ın İngilizlere sığındığını hatırlayacaksınız.
Neden beynimizi bir salataya çevirmek istiyorlar?
Çünkü Türkiye’de ve dünyada sermaye sınıfı o kadar gericileşti ki kendi yaptıkları devrime dahi sahip çıkamıyorlar. Yönetemedikleri dünyada yeni mutlakıyetlere gereksinim duyuyorlar.
Bugün Erdoğan’a hakaretten yargılanan binlerce insan var ama bir süre sonra sessiz kalmanız da yetmeyecek ve Theresa May gibi, kendinizi karşısında alçaltmadığınız zaman suçlu olacaksınız.
Ve eğer kafanız salataya dönüşmüşse bir kez, Erdoğan’dan kurtulmak için ruh ikizinden umutlanacaksınız.
Oysa bilim şunu söylüyor, yaşadığımız çağ bir sosyalist devrimler dalgasına tanıklık edecek ve bu dalga sadece sermaye sınıfını değil, sermayenin yarattığı ve beslediği bütün gericilikleri de süpürecek.