Hem öldürüyorlar, hem aptallaştırıyorlar!

ABD evvelsi akşam Suriye devletinin kimyasal silah kullanıldığını iddia ederek bir hava üssünü füzelerle vurdu. Avrupa Birliği yetkilileri, NATO komutanları, İsrail ve Türkiye gibi ülkelerin kötü emelli siyasetçileri tam teşvik verdiler, hatta ABD’nin sınırlı operasyonundan tatmin olmadılar. Türkiye’de ve Batı’da basın ise, arenada gladyatörün hasmına son darbeyi vurup öldürmesi için yaptığı gibi kana susamış teşvik edici bir tezahüratta bulundu.

Hem öldürüyorlar, hem aptallaştırıyorlar. Bu ikisi bir arada gitmek zorunda.

1991’de Körfez Savaşı öncesinde Ankara’da fakültenin pencerelerini içerden flasterle nasıl bantladığımızı unutmuyorum. Bana hep sonu olmayan aptallaştırmanın  bir göstergesi gibi gelmiştir bu olay.

Emperyalist çetenin paydaşı olan basın öyle bir yalan propaganda yapmıştı ki, Saddam’ın füzelere yerleştirdiği kitle imha silahlarını Ankara’ya göndereceği, camlar kırılınca zehirli maddelerin odalara doluşacağı tahmin ediliyordu.

Oysa zavallı Irak halkı, ABD ve müttefikleri kedinin fareyle oynadığı gibi oynadılar Irak’la. Irak halkına elimizi uzatacağımıza camları bantladık.

1991’den Irak’ın işgal edildiği yıl olan 2003’e kadar amansız bir ambargo uygulandı Irak’a. Farklı rakamlar var, bu ambargo nedeniyle 250 bin ile 750 bin arasındaki bir sayıda çocuğun öldüğü söyleniyor. Açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle.

O dönemde, ABD’nin Birleşmiş Milletler temsilcisi Madeleine Albright’a “Irak’ta Hiroşima’da ölenden daha fazla insan öldü, ambargo buna değdi mi?”, diye sormuşlar, “değdi” demiş.

Pislik katil!

Sonra 2003’e doğru bu ambargo koşullarındaki Irak’ın elindeki “kitle imha silahları” basın tarafından halkın üzerine boca edildi. Neyse ki biraz akıllanmıştık ve camları bantlamak yerine Irak halkıyla dayanışarak savaşa karşı çıktık.

Savaşta ABD buldozerleri çölde mevzilenmiş Irak askerlerini canlı canlı gömüp geçtiler. İşgal sonrası yaşanan şiddet, açlık, yoksullukta bugüne kadar 1 milyondan fazla Iraklının öldüğü söyleniyor. Her iki Iraklıdan birisi bir aile üyesini şiddet ve kaosun içinde yitirdiğini ifade ediyor.

Bu kadar tarifsiz acının Batı emperyalizminin temeli olan şirketlerin kârlarıyla bağlantılı olduğu gerçeği aptallaştırmadan nasıl saklanabilir?

Ve 2011’den bu yana kanlı çete Suriye’de. Bütün olan biten buraya sığmaz.

Tabi ki ne Irak halkı, ne Suriye halkı için Saddam ve Esat en iyi çözümdü, tabi ki bütün halklar gibi onlar da sosyalizmle gelecek eşitlik ve özgürlüğü hak ediyorlardı. Ama asla bu kanlı çetenin eline düşmeyi hak etmediler.

2013’te ABD emperyalizmi taşeronlarıyla değil, doğrudan saldırmak için Guta’da Suriye devletinin kimyasal silah kullandığını iddia etti. Tümüyle asılsız çıktı. Suriye devleti bunu bahane etmesinler diye kimyasal silah stokunu batılı gözlemcilerin eşliğinde imha etti veya teslim etti. Ama defalarca Batı emperyalizmi tarafından beslenen kanlı ve gerici çetelerin kimyasal silah kullandığı biliniyor. Hatta Türkiye’nin tedarikçi ülkelerin başlıcası olduğu söyleniyor.

Şimdi tekrar kimyasal silah kullanıldığı yalanı!

Ama bu silah ellerinde patlamıyor, çünkü sermayeye bağlı medyanın yalan ve aptallaştırma mekanizması işliyor.

Neden bu saldırı oldu? Kim bilir,  muhtemelen ABD’de devlet içi çekişmede Trump’ın iktidarını pekiştirmek için buna ihtiyacı vardı, belki rekabet içinde olduğu ülkelere, “Bakın vekalet savaşı bitti ve her türlü cinayeti doğrudan işleyecek kadar manyağız artık, ayağınızı denk alın” demek için yaptılar. Ne olduğunu tam olarak anlamak için biraz bekleyeceğiz.

Ve bütün bu çeteye en ağır lafları söylemek istiyorum ama kelimeler yetersiz kalıyor.

Bu yüzden, okuyucuya döneceğim.

Bu aptallık ve cinayetlerin böylece sürmesi, örgütsüz olduğumuz veya yeterince hırsla örgütlenmediğimiz için değil mi?