Emperyalist krizin bir göstergesi: Karşılıksız askeri harcama

ABD yeni inşa edilen son model uçak gemisi USS Gerald Ford'u denize indiriyor. Bunun için geçen seneden bu yana bir güçlülük propagandası yürütülüyor. Tedirgin olmamak elde değil, geminin çok ölümcül bir silah olduğu tartışma götürmez.

Ama daha yakından bakınca aslında emperyalizmin hegemonya krizinde bir dinamiğe işaret ettiği anlaşılıyor: Karşılıksız askeri harcama

Konunun anlaşılması için Lenin’in kaynak olarak kullandığı Hobson’un “Emperyalizm: Bir Çalışma” kitabından bazı verileri kısaltarak aşağıda bir tabloya yerleştirdim.

Tablo 1: İngiliz emperyalizminin askeri harcamaları ve kolonilerle ticareti (Hobson’dan) (1)

Veriler İngiltere’nin emperyalist hegemonyanın en üst basamağında olduğu yıllara ait. Fark edeceğiniz gibi İngiltere’nin kolonileriyle ticareti artıyor ama ticaret yollarını ve kolonileri korumak için yapmak zorunda kaldığı askeri harcamalar çok daha fazla artıyor.

Adeta Malthus’un zamanında nüfus ve gıdaların artışı için saçmaladığı laf burada doğrulanıyor. Başat emperyalist ülkenin ticari geliri aritmetik olarak, askeri harcamaları geometrik olarak artıyor.

Bir kere sömürge ülkelerin halkları ayaklanıyorlar, sonra hegemonyayı tehdit eden güçlü kapitalist devletler ortaya çıkıyor.

Şimdi bu olgu günümüz emperyalist siteminin başat ülkesi olan ABD için doğru mu bir kez bakalım. Bunun için iki grafik kullanacağız:

Şekil 1: Soldaki grafik ABD’nin bir yıldaki milyar dolar olarak askeri harcamalarının zaman içinde değişimini gösteriyor. Sağdaki grafikte ise mavi çizgi Obama döneminde hedef olarak konan ihracatı, kırmızı çizgi ise gerçekleşeni ifade ediyor. (2)

Grafiklerden anlaşılacağı gibi ABD’nin askeri harcamaları Sovyetler Birliği çözüldükten sonra azalıyor, fakat 2000 başlarında Çin ve ittifakları hegemonyayı tehdit eden bir unsur olarak belirdikten sonra hızla artıyor. Bugün yıllık 600 milyar dolar civarındaki harcama hemen hemen bütün dünya ülkelerinin askeri harcamasının toplamına eşit hale gelmiş durumda.

Bu harcamanın karşılığını alıyor mu peki? Sağdaki grafik ise planlanan ihracat artışının çok gerisinde kaldıklarını, askeri harcamaların artışının işe yaramadığını ve yerini bir durgunluğa bıraktığını gösteriyor.

Bu sürecin sürdürülebilir olması mümkün değil. Askeri harcama bütçeye büyük bir yük bindiriyor, ABD’nin toplumsal yapısının korunmasını güçleştiriyor. ABD işçi sınıfının tekellerin uğruna savaşmak için bütün ideolojik girdilere rağmen (örneğin son dönem ABD filmlerine bakın) motivasyon duymadığı biliniyor.

Brezilya’da bugün olduğu gibi, ABD’nin karşı tarafın ittifak ilişkilerini bozmak için yaptığı bütün operasyonlar o ülkeleri sınıf mücadeleleri açısından çok daha kırılgan hale getiriyor.

İnsan ömrü için uzun olmayan bir süre içinde bunların ne anlama geldiğini göreceğiz.

Şimdi ise dikkatimizi 8-9 Temmuz tarihleri arasında Varşova’da yapılacak NATO zirvesine çevirelim. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg zirveyle ilgili bir ön ziyarette bulundu ve AKP hükümetiyle görüştü. Zirvenin Rusya’nın askeri olarak kuşatılmasında kritik bir toplantı olacağı ve NATO ülkeleri arasında askeri bir işbölümüne gidileceği biliniyor.

Emperyalist hegemonya krizi dünyanın bütün noktalarını içine alarak derinleşiyor.

1 Hobson J. A.: İmperialism: A study, Cosimo, 2005, say.65

2 http://citizen.typepad.com/eyesontrade/nafta/