Emperyalist dünyada gerilim hızla yükseliyor: Üç “yok artık”

Birkaç gün önce “yok artık” denecek bir gelişme yaşandı: Çin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi ve savaş uçağı alınca, ABD Çin’in Savunma Bakanlığı’na yaptırım uygulama kararı aldı.

Hadi Türkiye NATO üyesi ve sistemler arası uyum problemi olacak diye Türkiye’nin S-400 almasına karşı çıkıyorlar. Ya Çin, bırakın NATO üyeliğini, açıkça karşı blokta bulunuyor ve blok içi bir askeri/ticari anlaşma yapıyorlar, ABD’ye bundan ne!

Ancak yaşananları dünya hukuku veya ticari ilişkiler içinde anlamak mümkün değil. ABD imparatorluğunu korumak için, henüz askeri olarak kendi düzeyini yakalayamamışken Çin’i boğmaya çalışıyor.

Rusya ve Çin’in askeri işbirliği bu açığı kapatmaya adaydı, fakat iki ordunun yan yana gelmesi başka, birinin elindeki gelişmiş silahları diğerine aktarması başka.

ABD bu nedenle bu ticaretten paniklemiş gözüküyor. Askeri güç dengesi, hesapladığından çok daha hızlı kapanacak bu şekilde.

Rusya’nın Sibirya steplerinde düzenlediği askeri tatbikat da “yok artık” dedirtecek cinstendi. Normal koşullarda tatbikatlara birkaç bin, büyüklerine 10-20 bin asker katılır. Vostok tatbikatına Rusya’dan 300 bin asker, yani Rusya ordusunun üçte biri katıldı. Sadece Çin bu tatbikata üç bin asker gönderdi. On binlerce zırhlı araç, uçak ve gemi ile gerçek bir savaş provasıydı. Ayrıca Çin’in Rusya’nın en büyük tatbikatına bu çapta katılım göstermesi de bir mesaj veriyordu.

Bu bir yandan emperyalist bloklar arasındaki gerilimin nereye vardığını gösteriyor ama bir yandan da emperyalist devletlerin emekçi sınıfları nereye sürüklediğini anlatıyor. Sonuçta ne kadar devasa olursa olsun bu bir askeri tatbikattı. Eğer bir savaş çıkarsa Rusya ilk elden 3 milyon ve sonra devam ederse 30 milyon işçi ve köylüyü tekellerin çıkarı için bir savaşa sürecek anlamına geliyor. Karşı emperyalist blok da öyle.

Üçüncü “yok artık” ise ABD’nin İran ile varılan uluslararası nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılması ve bu yılın 4 Kasım’ından itibaren İran’dan petrol alan bütün ülkelere yaptırım uygulama kararı alması oldu. 

ABD’nin emperyalist hegemonya savaşında en büyük korkusunun doların temel rezerv para olmaktan çıkması olduğunu bu köşede birçok kez yazmıştık. ABD’li şirketlerin yöneticileri de açıkça bu riski dile getirmeye başladılar. İran, sahip olduğu büyük petrol üretimini uluslararası piyasalara dolar dışında satmaya en eğilimli ülkeydi.

Şimdi dünyada emperyalist bunalım 4 Kasım olayının etrafında yaşanacak ve ittifak ilişkileri yeniden şekillenecek.

Bir kere İran petrolünün arz edilememesi nedeniyle zaten artma eğiliminde olan petrol fiyatları çok daha fazla artarak bir ekonomik krizi tetikleyebilir.

Körfez etrafında bölgesel bir savaşa yol açabilir.

İttifak ilişkilerine gelince, Türkiye de dâhil İran petrolünü alan çeşitli ülkeler emperyalist sistemdeki yerlerini bir kez daha belirleyecekler. ABD yaptırımlarına aldırmayıp yerel para birimleriyle İran’dan petrol almaya devam edecekler mi, yoksa piyasalarda dolar üzerinden alternatifler mi arayacaklar?

Bu gerilimde en kritik ülkelerden biri Hindistan haline geliyor. Son 20 yıldır ABD’nin müttefiki ve Çin’in büyümesinden ürken ve kendisi de ciddi bir ekonomik büyümeye imza atan Hindistan 4 Kasım düğümünde ne yapacak?

Şu anda ekonomisi artan petrol fiyatları nedeniyle sıkışmış ve önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesi iktidardaki sağcı partiyi kontrolü elinden kaçırmakla tehdit ediyor. Hindistan halihazırda İran’dan piyasa fiyatının altında petrol alabiliyor ve bunu kendi para birimiyle ödeyebiliyor. Bu avantajı ABD aşkına yitirmeyi göze alabilecekler mi? Bu arada Hindistan da S-400 alımı için kuyruğa girenlerden.

Bu hızla yükselen gerilimi izleyelim, ama bize ait olmayan bu mantıksız ve akılsız gerilimi nasıl emekçi sınıflar kendi lehine çevirebilir diye düşünelim. Rüyamıza girecekse bu girsin sadece.