Egemen sınıf içi çatışma her yerde

Dünyanın hemen bütün ülkelerinde aynı şey oluyor. Emperyalist sistem içindeki güç kaymaları ve şiddetli rekabet nedeniyle yönetici sınıflar kendi içlerinde kıyasıya bir kavgaya tutuşuyorlar. İşçi sınıfı siyasetinin şu an için yeterli güçte olmaması onlara kendi içlerinde tepişmek için yeterli bir güvenlik aralığı sunuyor. ABD hegemonyasına devam mı, yoksa yükselen Çin-Rus hegemonya alanına atlamanın zamanı mı?

Örtülü, örtüsüz darbeler, tasfiyeler, yargı süsü verilmiş müdahaleler, cinayetler alıp başını gidiyor. Brezilya’dan Kırgızistan’a, Türkiye’den Pakistan’a, Vietnam’dan Filipinler’e emperyalist hegemonya krizi dünyayı kavuruyor. Sermaye sınıfı sinirli bir şekilde yalpalıyor, kendini bir o duvara bir diğer duvara vuruyor. Emperyalist güçler pencereden elini uzatıp müdahale ediyor, siyasileri araçlaştırıyor.

Yargı kullanılarak yapılan örtülü darbe ve tasfiyeye furyasına Suudi Arabistan da katıldı. Önce İngiliz, sonra Amerikan emperyalizminin bir kabile aristokrasisini derin dondurucuda saklamayı ve tarih dışı bir iktidarı muhafaza etmeyi tercih ettiği bu gericiliğin kalesinde bir yönetici sınıf kliği diğerini tasfiye etti.

Veliaht Prensi Muhammed hanedanın çok sayıda üyesini ve onlarla bağlantılı yüksek devlet bürokrasisini yolsuzlukla suçlayarak iktidardan uzaklaştırdı veya şimdilik uzaklaştırmış gözüküyor. Kansız bir darbe de değil, operasyonların ilk günü ölenler oldu

Eğer emekçi sınıflar hanedanın tümünü yargılama fırsatı bulsa müebbet hapis istemiyle yargılanmayacak bir kişi bile yok içlerinde, yolsuzluk suçlaması egemen sınıf içi kavgada bir kılıftan başka bir şey değil.

Ne olup bittiğini anlamak için biraz tarihte geriye gitmek gerekecek.

1970’lerin başı emperyalizmin kaçınılmaz yapısal kriziyle yüzleştiği yıllar olarak biliniyor. Emperyalist hegemonyanın tartışılmaz lideri olan ABD ortaya çıkan krizi aşmak için iki yola başvurdu.

Otuz beş doların bir ons altına karşı gelecek şekilde sabitlenmiş paradan serbest kura geçildi. Bir karşılığı olmayan ve üzerinde dolar yazan kâğıda, bu ne diyen diğer kapitalist ülkelere şöyle dendi: “İyi bak bakalım, biraz yaklaş karşılığını göreceksin. Doların arkasında altın olmayabilir ama donanma, deniz piyadeleri, uçak gemileri ve her yerde kontr-gerilla örgütü var.” Emperyalist dünya o günden bu yana bu tehditle ve dolarla yaşadı.

İkinci olarak ise, İsrail’in 1973’te Arap ülkelerine saldırması ve toprak işgali üzerine petrol krizi patlak vermişti. Ancak ABD o zaman dünya petrolünün büyük bir çoğunluğu çıkartıp satan Suudi Arabistan ile bir uzlaşmaya vardı. Köpeğin ipinden tutup Suudi Arabistan’daki gerici iktidarın güvenliğini sağlamak karşılığında petrol sadece dolar karşılığında dünyaya satılacaktı. Bu şekilde karşılığı olmayan bu para zorunlu olarak emperyalist sistemin rezerv parası haline geldi.

Son on yıl içinde ise çok şey değişti.

Bir kere dünyada üretilen petrolün %20’si kadarını tüketen Çin, Suudi petrolünün baş alıcısı durumuna yükseldi. Hala çok tüketmesine rağmen kendisi de giderek daha çok petrol üreten ABD, Suudi Arabistan’ın ihracatında ikinci sıraya geriledi. Ayrıca Yuan’ın arkasında giderek güçlenen bir donanma var artık. Yuan rezerv paralardan biri haline geldiği için Çin ve Suudi Arabistan arasında alışverişin Yuan üzerinden yapılması fikri havada dolaşmaya başladı ve anlaşılan Hanedanda taraftar buldu.

Bu ABD için ipin koptuğu yerdir, petrol ticaretin hacmi düşünüldüğünde, doların sonu anlamına gelir ki ABD’nin iktisadi sistemini sürdürmesi imkânsızlaşır.

Bu yüzden ABD Suudi Arabistan’da hem muhalefeti etkisizleştirmeye çalışıyor hem de kaçınılmaz sonu engellemek için Suudi Arabistan’ı sadece petrol üreten bir ülke olmaktan çıkarmaya ve ekonomisini çeşitlendirmeye çalışıyor. Hanedana ait petrol tekelinin özelleştirilmesi ve doğrudan ABD kontrolüne girmesi de dâhil.

Ancak ne Suudi Arabistan’da ne başka ülkelerde egemen sınıf içindeki bu çelişki tükenmez, tekrar tekrar dışa vuracaktır.

Ta ki işçi sınıfı bu çürümüş sistemi bu çelişkinin yarattığı zaaflardan da yararlanarak tarihin çöplüğüne atana kadar.