Çocukları delirttik, şimdi ne yapalım?

Taliban militanları merkeze telefon ediyor: “Konferans salonundaki bütün çocukları öldürdük, şimdi ne yapalım?”

Yanıt; “Gelen askerleri de öldürün ve sonra kendinizi havaya uçurun.”

133 çocuk, insanın aklı almıyor. Okul anısı diye bir şey vardır ya, normalde onları bir kutunun içinde inci taneleri gibi saklarız, kurtulanlar bir daha normal bir hayat sürebilirler mi, emin değilim.

İnsan televizyonu açmaya korkuyor, kafası kesilen birisini göreceğim diye. Sokaklarda kurban kesilmesin, çocukların ruh sağlığı bozuluyor deniyordu, şimdi her gün evin içinde, kafası kesilen insan görüntüleri, güya görüntüleri bulandırıyorlar.

Emperyalizmin insanlığa sahte de olsa vaat edeceği hiçbir şeyin kalmadığı bir döneme girdiğimizi söylüyorduk. Haklı çıkmanın insanı rahatsız eden burukluğu…

Mahallenizin Pakistan’a, Suriye sınırına olan mesafesi sizi koruyor mu? Ne dersiniz, güven içinde misiniz?

Ankara’da bir ilköğretim okulunda şöyle bir şey yaşanıyor: Veliler okul müdürünü ziyaret ediyorlar, ortaokul çağındaki çocuklarının korku içinde yaşadıklarını, geceleri karanlıktan korktukları için ışıklar açık yattıklarını, gündüz evde yalnız bırakamadıklarını söylüyorlar.

Din öğretmenleri, başlarını örtmezlerse, cehennemde yanacaklarını, çimdik çimdik etlerinin kopartılacağını söylemiş.

Sonra merkeze dönüp, “Çocukları delirttik, şimdi ne yapalım?” diye sormuş mu, bilmiyoruz.

Ama bunun bir “cihat” mantığı olduğunu biliyoruz.

Bu bir çocuk istismarı değil mi? En acımasız, en haincesinden bir istismarla karşı karşıya değil miyiz?

Şimdi bir de zorunlu din eğitimini anaokuluna ve ilkokula koyacaklarını düşünün. Çocuk ruh sağlığında bir bozulma salgını bizi bekliyor.

Çocuklar, en kıymetli varlığımız, geleceğimiz. Niye gönderiyoruz okula onları?

İyi konuşmayı öğrensinler, okumayı sevsinler, dillerini geliştirsinler diye.

Düşünmeyi öğrensinler, sorgulamayı öğrensinler, bilimin doğasını kavrasınlar diye.

Bedenlerini ve akıllarını geliştirsinler diye.

Arkadaşlığı, paylaşmayı öğrensinler diye.

Deneyler yaparak doğayı kavrasınlar, sorgulamadan denemeden bir şeye inanmasınlar diye.

Yüzlerce yıllık aydınlanma mücadelesinde alınan yolu çocukluklarında deneyerek, kavrayarak büyüsünler diye.

Cihatçıların çocuklarımızı korkuyla esir alması için değil, onların akıl sağlığını bozması, küçücük beyinleri istismar etmesi için değil.

Bunun bir lümpen çetenin hırsı, komisyonculuğu ve iktidar tutkusu için yapıldığını düşünmek insanı isyan ettiriyor. Ha gelip çocuklarımızı okulda vurmuşlar ha beyinlerini karanlığa gömmüşler, küçük dünyalarını temelsiz korkularla doldurmuşlar.

Buna izin vermeyeceğiz.

Bu ancak kendi iç bağı olan, dayanışma duygusu olan, evine kapanıp başını kuma gömmeyen ama evini komşularına açan, başı dik, tüm çocukların geleceğine karşı sorumlu bir halk hareketi tarafından püskürtülebilir.

O zaman çetenin kafasına bir ayakkabı kutusu düşecek, ama en sevdikleri şeyle dolu değil.

Halkımız dolduracak içini uygun gördüğü şekilde.