'Bilim ve Aydınlanma Akademisi' yola çıkıyor

Feodalizmin dar kafalılığına, zorbalığına ve insan aklını teslim almaya ve hiçleştirmeye dönük ısrarlı çabasına karşı gelişen aydınlanma mücadelesi yüzlerce yıl sürdü. Burjuva devrimleri süreciyle hızlandı, devrimci, cumhuriyetçi ve laik bir özellik kazandı.

Bilim insanları bu uzun ve zorlu mücadelede önemli bir rol oynadılar: Bruno’dan Galileo’ya, Kepler’den Newton’a, Darwin’den Seçenov’a … Bütün bulguları dünya merkezli dogmayı çürütüyor, evrenin maddi birliğine ve sürekli değişimine işaret ediyordu.

İnsan aklının açılması burjuvazinin krallar, rahipler ve padişahlardan iktidarı alma sürecini hızlandırdı. Evlilik, doğum kaydı, yargı, yasama ve eğitim dinsel kurumların elinden alındı, üretici güçlerde büyük bir sıçrama oldu, kent kıra galip geldi.

Buraya kadar iyiydi, ama insan aklının açılmasının burjuvazi için bir sınırı olmalıydı. Ya kentlere yığılan emekçiler eşitsizliğin kaynağını da sorgulamaya başlarlarsa, sömürünün mekanizmasını keşfederlerse, ya düzeni değiştirmek isterlerse …

O zaman kiliseye, papazlara, imamlara ve dine bir yer açılmalıydı. Eskisi gibi sofuluk olmazdı ama dünyanın maddi birliğini kavrama ve sorgulamayı sonuna kadar götürmek fazlaydı emekçiler için.

Bilimcilerin emekleri düzen için çok kıymetliydi ancak onlarında gereksiz düşüncelere kapılması bir formülle engellenmeli, aydınlanma mücadelesindeki devrimci duruşları sonlandırılmalıydı. Sonunda yeni din, pozitivizm keşfedildi. Herkes kendi alanında çalışacak, kendi laboratuvarından çıkmayacak, bol bol terleyip çalışacak, maaşını hak edecek, bölünüp küçülecek. Kendi alanı dışında bütün alanlarda saçmalama özgürlüğü olacak. Kimse maddenin ve toplumun tümü üzerine saçmalama özgürlüğü nedeniyle eleştirilmeyecek.

Bu bir yere kadar işe yaradı ama aydınlanma şişede durduğu gibi durmuyordu ve işçi sınıfının felsefesi pozitivizmin dar kalıplarını yırttı. Maddenin ve toplumun değişiminin yasaları ve devrimci olan bütün üzerinde bir kavrayış geliştirdi.

Buna bir yanıt verilmeliydi, burjuvazi pozitivistlerin doğal saçmalama yeteneğinden yararlanmaya karar verdi, en yeteneklilerini özellikle emekçi kitlelerin kafasını karıştırmak için finanse etti. Bilimin her yeni sıçraması ve sınırlardaki araştırma gerçeğin çarpık bir algısı için fırsat bilindi. Ortalık insanlığın eşitlik ve özgürlük mücadelesine karşı sorumsuzca konuşan, konuştukça gericiliği besleyen “senyör” bilim insanları ile doldu.

Ancak günümüze geldiğimizde bu da yetmeyecekti. Artık burjuvazinin insanlığa katabileceği, ilerletebileceği en küçük bir enerjisi kalmamıştı, aksine insanlığın ileri atılmak üzere kurulduğu büyük sıçramanın önünde bir tıkaç oluşturuyorlardı.

Artık din utangaçça kenarda durmamalı, feodalizmin üst yapı kurumları olduğu gibi topluma dayatılmalıydı. Laiklik, cumhuriyet, aydınlanma tükenmişti sermaye için. Çocuklar daha küçük yaşlarda imamlara, papazlara teslim edilmeliydi. Bilim insanları sadece diğer alanlarda değil kendi alanlarında da saçmalama özgürlüğüne kavuşmalıydı. Biyologlar evrim kuramı karşıtı, fizikçiler maddenin birliğine düşman, tıpçılar üfürükçü, hacamatçı, toplum bilimciler sosyal Darwinci, kimyacılar bilinemezci, sinir bilimciler ruhun sinirleri nasıl mıncıkladığına inanabilirlerdi.

Sayıları çok artmış, emeklerinden ucuza yararlanmanın yolları bulunmuş, emeklerinin anlamını yitirmiş, küçük ve dar olanda boğulmuş bilim emekçileri için bir bunalım çağının içindeyiz.

Tam bu koşullarda önümüzdeki hafta Ankara’da “Bilim ve Aydınlanma Akademisi”nin kuruluşu gerçekleşecek.

Bilimle uğraşmak isteyen herkesin tekrar bütün olanla bağını kurmak için,

Güya bilimden kökenlenen hurafelere karşı mücadele etmek için,

Bu bunalım çağında bilim emekçilerinin yaşamlarının anlamını tekrar yakalamaları için,

Evrenin maddi birliğini ve diyalektiğini bilimin yeni verileri ışığında ele almak ve

Tüm topluma dayatılan karanlığa karşı koymak için bir araya geliyoruz.