Analar çocuklarını 'Bombaların Anası'ndan nasıl koruyacak?

Medya kuruluşları Afganistan’da birkaç gün önce kullanılan ve yıkıcılıkta nükleer silahlardan hemen önce gelen “Bombaların Anası” diye anılan silahın tam da ABD’nin hedeflediği gibi reklamını yapıyorlar. Ancak aynı medya sadece Ortadoğu’da ABD bombalarıyla ölen binlerce sivil kaybı göz ardı ediyor.

Öte yandan sivil-asker ayrımının da bir önemi kalmıyor. Afganistan’da IŞİD’e karşı kullanılmış Bombaların Anası. IŞİD’in tamamen ABD kontrolü altında olduğunu söylemek imkansız belki ama ABD desteği ile oluştuğunu ve diğer ülkelere ABD müdahalesini kolaylaştıran bir bahane olduğunu iyi biliyoruz.

Muhtemelen bombanın kullanılma nedeni, yer altında askeri tesisi olan Kuzey Kore ve İran gibi ülkeleri tehdit etmek. Dolayısıyla Afganistan bir vitrin, IŞİD ise konu mankeni olarak karşımıza çıkıyor.

Emperyalist hegemonya krizinde geçen on yıl içinde ABD bir çok cephede Çin ve Rusya karşısında geriledi veya üstünlük elde edemedi. Trump dönemini, bariz bir şekilde ABD’nin üstün olduğu askeri alanı kullanma kararı olarak kodlamak mümkün.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne dönük saldırı niyeti, Suriye’nin açık işgaline yönelme, İran’ın kuşatılması, Venezuela’daki karşı devrimci sürecin yükseltilmesi bu çerçevede okunmalı.

Suriye’deki kimyasal silah komplosuna dayalı ABD saldırganlığına karşı Rusya ve İran’dan gelen rest ile nasıl bir topyekun savaşın etrafında dolaştığımız ise daha iyi anlaşıldı.

Ve dünyadaki bütün emekçi halklarının başında böyle bir bela dolanırken, AKP’nin Türkiye adına oynamaya çalıştığı role geçen haftalarda tanıklık ettik. Halkımızı korumak yerine savaşı kışkırtmak, komplonun parçası haline gelmek, hemen bir tarafa yamanmak …

Bu çok iyi not edilmelidir.

Şu genel çok güçlüdür çünkü. Emperyalizm döneminde herhangi bir ülkede egemen olan sermaye sınıfı kendi halkını emperyalist paylaşım savaşından koruyamaz. Doğası gereği paylaşıma giren emperyalist taraflardan birine yamanarak halkını ateşe atar.

Birinci Dünya Savaşı’na Türkiye’nin nasıl katıldığı çok acı bir deneyim olarak tarihte yerini aldı. Kaldı ki 1908’te iktidara gelen sermaye sınıfı, bugünün karanlığıyla karşılaştırıldığında ilerici yanlar barındırıyordu.

Ama İsmet İnönü bizi 2. Dünya Savaşı’na sokmadı!

Bu bir efsane ve yaptığımız genellemeyi bozmuyor. Çünkü 2. Dünya Savaşı, en azından bizim bölgemizde, bir paylaşım savaşından çok, dünyanın ilk sosyalist ülkesi olan Sovyetler Birliği’ni yok etmeyi amaçlıyordu. Eğer Sovyetler Birliği değil de, yerinde saldırgan ve yayılmacı bir yol izleyen bir Rusya olsaydı, asla Türkiye savaşın dışında kalamazdı.

Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’nın esaret getiren koşularının dağıtılmasında Sovyetler Birliği’nin katkısının unutulmaz olduğunu biliyoruz. Bu anlamda Birinci Savaş’tan bir bakiye kalmaması da Türkiye’yi savaştan koruyan bir unsurdu.

Gelelim, başlıktaki soruya, analar çocuklarını “Bombaların Anası”ndan nasıl koruyacak?

Tarihsel açıdan sorunun yanıtı yalın ve sınanmış: Eğer bir paylaşım savaşı ufukta gözüküyorsa, emekçi sınıflar derhal sermaye sınıfından, onun siyasilerinden ve kurumlarından kurtulmak zorundadırlar. Başka türlü hiçbir şekilde kendilerini koruyamazlar.

Bu yalınlık, tabi ki, ilmek ilmek örülmeyi, örgütlenmeyi, direnci, aklı ve cesareti gerektiriyor.

Dünyanın her yerinde, ama özellikle Türkiye’de.