Yetmediyse...

PROFESÖR YANİ: Küfür koleksiyoncusu eski bir dostum var. Geçenlerde aradı. Kimselere anlatamadığı büyük bir sorunla boğuşuyor. Pat diye “küfretmeyelim beddua edelim, küfretmesinler beddua etsinler” dedi. Anlayamadım. Uzman bir kolleksiyoner olarak küfrün değer yitirmesinden rahatsız olduğunu söyleyince anladım. En kıymetli malı küfürleri. Yerden göğe kadar haklı.

“Küfür uzmanı” dedim, “küfürbaz” demedim, aman ha karıştırılmasın. Küfrün siyasal ve toplumsal yaşamda yeri ve önemi üzerine doktorası var. Küfür profesörü yani. Sosyolog aromalı dil bilimci.

Kariyer eğitimine başladığı yıllarda “insan organlarının küfürle ilişkisini araştırdığını” kimselere söyleyemedi. Değerli bir bilim insanı olacağı o günlerden belliydi. Her tür toplantıda miting, direniş, işgal, boykot, forum, barikat ayırmadan elde kalem kağıt küfür toplardı. İlk çalışmasını, söylemesi ayıp ama “göt” sözcüğü üzerine yaptı.

* * *

ÜÇ HARFLİ SÖZCÜK: Dağı taşı dolaştı “gıç’çılara, popo’culara, anüs’cülere, mabat’cılara” inat “Anadolu yarımadasında beş bin yıldır göt’e göt dendiğini” kanıtladı. Ancak ulaştığı bilimsel gerçeği “medya korkusu” ile açıklayamadı. Fotoğrafının altına konacak üç harfli bir sözcükle gazetelere manşet olmak istemiyordu.

Küstü, içine kapandı ve ülkeyi terk etti. Uzaklara gitti. Can Baba’nın “göt” sözcüğünden yargılanıp aklandığını duyduğunda ise çok geçti. Soran olursa köşesine çekilmiş emekli bir “göt profesörü” olduğunu söylüyordu.

Son gelişmelerden etkilenip masasını toplamış, tezgahı dağıtmış var gücüyle küfür bereketinin nedenlerini aramaya başlamıştı. Küfür bolluğu tarih boyunca yaklaşmakta olan belanın işareti olmuştu.

* * *

SINIRSIZ AHLAKSIZLIK: Buluşup uzun uzun konuştuk. Soruna ekonominin temel kuramlarıyla yaklaştığını söyledi. Devalüasyon gibi düşün dedi. Meclis başkanından başbakana, bakanlardan milletvekillerine herkes durup dinlemeden küfür ediyor. Küfrün değerini düşürüyor.

“Şeyini şey etme” ile başlayıp “al ananı da git” ile yayılan, “şerefsiz, pezevenk, cibilliyetsiz, edepsiz, haysiyetsiz, terbiyesiz, oyarım, aşağılık, sütü bozuk, manyak, soysuz, ikiyüzlü, gerizekâlı, orta malı, ebleh, hırt, piç, hırsız, gaspçı, kalpazan” ile süren, akepe’nin “ana avratlı sinkaflı Zeyid”i ile tavan yapan dönemin analizini yaptı. “Ahlakın” sınırı olduğu gibi “ahlaksızlığın” da sınırı olduğunu anımsatıp faşizmlerin ortak paydasının sınırsız ahlaksızlık olduğunu söyledi.

Küfrü “kurtarmanın”, onu eski şanlı günlerine döndürmenin elbette bir çaresi vardı. Reçetesini yazdı, tedaviyi başlattı. Kısaca bundan böyle “küfür” edilemeyecek, “beddua” edilecekti.

* * *

NE İSTİYORSUNUZ: Bir siyasetçiye kızdıysanız, o küfretse de siz küfretmeyin “ağzı yumulu kalası, dili tutulası dili dependen çekilesi, sesi yerin dibinden gelesi dili lâl, gözü kör olası çenesi çekilesi” diye beddua edip, terbiyesize bulaşmayın ama beddua edip serinleyin.

Yetmediyse “geberesice, boynu altında kalasıca, boyu devrilesice karnı başına geçesice zıkkım yiyesice çaresiz derde düşecesice” gibi seçenekleriniz de var.
Kesmediyse “fırıldak gibi dönüp dursun oyum oyum oyulsun, sarımsak gibi soyulsun hanesi harab olsun, yurdu yuvası dağılsın ayağına kör mıh batsın hortum hortum hortlasın” gibi dileklerinizi iletebilirsiniz.

Mikrofona her uzandığında küfrediyorsa, hakaretin bini bir paraysa, susmuyorsa telaşlanmayın. Sorunu “okkalı beddua formülü” ile çözebilirsiniz.

Örneğin “dilin paslansın, ağzın yamulsun, çenen çıksın” diye başlayıp “dermansız dertlere düş ecel oklarına uğra iki gözün avucuna aksın, ışığın sönsün dumanın tütmesin ciğerin tahtalara doğransın ektiğin çıkmasın su verenin olmasın evin başına yıkılsın” diye noktalamak mümkün.

Örneğin birileri çıksa “can alıcılara denk gelesiceler, eve kanlı gömlekle dönesiceler, çaresiz derde düşecesiceler, anası babası başında meleyesiceler, damına baykuşlar tüneyesiceler” diye haykırsa, çocuklarımızdan ne istiyorsunuz diye sorsa…