Saat başı, günaşırı

Onlar suçlu. Onlar sorumlu. Onu onlar yarattı. Onu onlar büyüttü.

Onların hoşgörüleriyle beslendi. Onların aldırmazlıklarıyla serpildi. Onların destekleriyle gelişti. Küfründe keramet, hakaretinde selamet, bağnazlığında cesaret, soygununda marifet arayanlar onlar oldu.

Onu ardakalanlar yarattı.

* * *

Özgürlük, bağımsızlık, eşitlik gibi değerlerin çürütüldüğü hukuk, emek, örgüt gibi olguların çarpıtıldığı karanlık bir dönemde, onu değişimin dönüşümün simgesi yaptılar. “Referansım İslam” yaklaşımını tabu yıkıcılığı saydılar.

Onu onlar çıldırttı.

* * *

Üniversite hocasına “edepsiz”, muhalefet partisine “bereketsiz”, yargıca “satılmış”, savcıya “casus” gazeteciye “utanmaz” yazara “haddini bilmez...” diyen karşıtlarına “cibilliyetsiz, adi, kepaze, namussuz, terbiyesiz, ahlaksız, vampir, sülük” gibi küfürlerle saldıran durup dinlenmeden yalan söyleyen yüzü asla kızarmayan terbiye fukarası pişkin bir despotla aynı masaya oturdular. İşbirliği yaptılar.

Onu onlar delirtti.

* * *

Öfkesiyle kiniyle beslediği her daim canlı olan etnik ve dinsel düşmanlığının adını koyamadılar Kürt, Roman, Alevi açılımlarının tuzak olduğunu anlamadılar “Osmanlı Milletler Topluluğu” kurmak gibi boş bir düşle komşu topraklarına göz diken yayılmacı politikaya karşı durmadılar Devleti “Arap Vahabiliği+Türk Hanefiliği+Kürt Nakşiliği” ortak paydası üstüne yeniden kurmak için “yaşamın her alanına müdahaleyi öngören otoriter/totaliter bir rejimin ipuçlarını ondan sakladılar. “Nereye?” demediler.

Onu onlar yanılttı.

* * *

Daha milletvekili bile değilken Beyaz Saray’ın Oval ofisinde başkan Busch’la yaptığı görüşmede verilen sözlerin ardındaki tuzakları Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki pusuları açığa çıkarmadılar Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn krallarıyla gizli ilişkilerini CIA güdümündeki Müslüman Kardeşler, El Kaide, Hamas, Hizbullah, El Nusra ve Selefi’lerle açık işbirliğini açıklamadılar. Amerika’nın ve Avrupa’nın, güvencesi altında Türkiye’nin 21 yüzyılın başında dinin gücünü yeniden keşfeden emperyalizmin laboratuvarı olduğunu anladıklarında artık çok geçti.

Onu onlar bozdu.

* * *

Yönetim kadrolarına birbirini atayarak” hükümetin, güç ve otoritesini kullanan bir grup ahbap /dost /yakın çevre tarafından yönetilmesine karşı çıkmadılar bunun onları hesap vermekten koruduğunu anlamadılar. Hırsızlık, yolsuzluk, soygun, vurgun dalgasının büyümesini izlemekle yetindiler.

Onu onlar saptırdı.

* * *

Bir seçim öncesi yüz binlere “Müslümanlıkla yoğrulan yurdu Müslümansız bırakma Allah’ım. Bize güç ver... Cihad meydanını pehlivansız bırakma Allah’ım. Kahraman bekleyen yığınlarını kahramansız bırakma Allah’ım.” diye seslenen birini barış yanlısı göstererek asıl niyetini örttüler. İç savaş siparişi aldığını sakladılar.

Onu onlar yoldan çıkardı.

* * *

İslam faşizminin kurbanı bir zavallı olduğunu anladığında iş işten geçmiş, kuş uçmuş, maymun gözünü açmış, iktidar elden kaçmıştı. Esip gürlerken, sövüp döverken, atıp tutarken, dolar istiflerken, altın depolarken, tapu toplarken geldiği yeri unutmuş, gideceği yeri şaşırmıştı.

Son görenler “canım oğlum...” diye sayıkladığını, “geliyorlar kaçın...” diye dolaştığını, saat başı ağladığını, gün aşırı güldüğünü söyledi. Üzüldüm.