Postmodern secde üç..

DEVLET HACILARI: Siyasal İslam’a din devleti adresini veren, akepe’yi İslam cumhuriyeti düşüne çağıran Eylül cuntasının en Atatürkçü generalleri oldu. Görece demokratik rejimi din devletinin önüne onlar attı.

Bu savın konuşulmayan ve hatta unutturulan onlarca, yüzlerce kanıtı var:

Örneğin “Devlet Başkanı, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genelkurmay Başkanı” Orgeneral Evren Paşa, “Osmanlı’nın hacca giden ilk padişahının, Cumhuriyet’ten kaçan son padişah Vahdettin olduğunu” bile bile alay-ı vala ile hac seferine çıkmadı mı? Başbakan Oramiral Bülent Ulusu’yu, Turgut Özal’ı, Kaya Erdem’i devletin ilk resmi hacıları yapmadı mı?

Darbenin generalleri için öncelik toplumu depolitize etmekti. Din daha sonra politize edilecekti.

Örneğin Milli Eğitim Temel Yasası değiştirilerek imam hatiplilere yetiştirildikleri yönde değil, diledikleri alanda yüksek öğrenim kurumu seçme hakkı tanındı. (16 Haziran 1983)

O güne değin sadece Yüksek İslam Enstitüleri’ne, İlahiyat Fakülteleri’ne gidebilen imamlar kamu yönetimi, hukuk, ekonomi okuyup devlette görev alabilecekti.

Türkiye’nin en Atatürkçü devlet başkanı, bir önceki diktatör Evren Paşa’nın imam hatipli vali, kaymakam, savcı, yargıçtan yana olmasında bir tuhaflık yok muydu?

* * *

ZORUNLU DİN DERSİ: İlişkileri onu her darbenin din işlerinden sorumlu bakanı koltuğuna oturtuyordu. Eylül cuntasının da Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı olan Mehmet Özgüneş, Aramco’nun sağladığı fonlarla yaşayan El Emanet-ül Ammeli Rabıta-tül Alem-ül İslami’nin, yani kısaca Rabıta’nın temsilcisi gibiydi. Devlet Bakanı olarak “izinli sayılmalarını istediği bazı din görevlilerinin yurt dışındaki aylıklarının Rabıta örgütünce ödenmesini” öneren nüfuz ajanı Özgüneş’ti. ( 20 Nisan 1981) Evren ve Ulusu paşaların imzalarıyla 1980-85 yılları arasında 73 din görevlisine ayda 1.100 dolar maaş ödendi. (28 Nisan 1981) Yetmedi TBMM ve ODTÜ’ye yapılan camiler için Rabıta’dan milyonlarca Amerikan doları geldi.

Milli Güvenlik Konseyi’ne sunulan “Türkiye’de Din Eğitimi ve Din İstismarı Raporu” ile din derslerinin zorunlu olması konusunda ilk adımı atan yine Özgüneş’ti.

Kamu personelinin kılık kıyafet yönetmeliğinde yaptığı değişiklikle siyasal İslam için önemli bir kazanıma daha imzasını attı. Kendi bakanlığında dini eğitim gören erkeklerin ‘sakal bırakmalarına’ kadınlarınsa “iş yerinde başlarını bağlamalarına” olanak sağladı. (1 Temmuz 1982)

Uzman bir kurula hazırlattığı “Türkiye’de Din Eğitimi ve Din İstismarı” adlı 350 sayfalık raporda, Nurcular konusundaki saptamaların sadece tek bir sayfa toplaması her nedense kimsenin dikkatini çekmeyecekti.

Son yolculuğuna “İslamiyetin Vaşhington’dan Filipinler’e kadar yayılmasında büyük emek veren, bildiğimiz Müslümanlardan olmayan...” övgüsüyle uğurlanan Özgüneş, kim bilir belki de bilmediğimiz Nurculardandı.

* * *

MEZUNİYET KILIÇLARI: Darbenin ilk yıllarında “dini toplumu yapıştırıcı bir zamk olarak gören” en Atatürkçü Evren Paşa, masasına bırakılan rapordan ürkecekti:

“Askeri okullara sızan Nurcular, ders çalışmak maskesi altında Said-i Nursi’nin kitaplarını ve Kuran tefsirlerini okumaktadırlar.

Çalışmalarını özellikle astsubaylar üzerinde yoğunlaştıran Nakşibendiler ise çeşitli evlerde yaptıkları eğitim toplantılarının yanı sıra, Adıyaman Menzil köyünde bulunan tarikat lideri Şeyh Raşit Erol’u ziyaret etmektedirler”

Hoca çocuğu en Atatürkçü Evren Paşa görmüyor, duymuyor, anlamıyordu. Ankara’daki Jusmmat Komutanı Amerikalı General Pendlaton’un “Türkiye’de İslami tehdit bulunmadığını söylemek yanlış olur” saptamasına aldırmıyor, NATO Genel Sekreteri Joseph Luns’un “irticanın Evren’in yakın çevresine kadar sızdığı” uyarısını algılamıyordu.

Fethullah Gülen “1980’lerin ortalarından, 1997’ye kadar devlet tarafından desteklendi.” (20 Aralık 2003, Cumhuriyet)

Evren “askeri liselere 813 tarikatçı öğrencinin sızdırıldığını” açıkladı. (9 Ocak 1987)

Emekli vaiz cemaatinin “5-7 yıllık bir sürede Türk Silahlı Kuvvetleri’nde söz sahibi bir konuma yükseleceğini” söyledi. (15 Mart 1998)

Cemaatin genç teğmenleri mezuniyet kılıçlarını hoca efendiye armağan ediyordu. (3 Temmuz 2006, Kanaltürk, Merdan Yanardağ )

Nazlı Ilıcak’ın 1999’da okyanus ötesi ziyarette “askerin sivillere müdahalesi ne zaman bitecek hocam?” sorusunu “Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olursa, o zaman rahat edebiliriz” diye yanıtlayan Gülen, (23 Kasım 2005, Hürriyet, Emin Çölaşan) aslında rejimin dümen kıracağı yönü on beş yıl önce açıklamış oluyordu.

* * *

KÖKENİNDE ONLAR: İyi kötü yürüyen demokratik rejimi, zar zor yürüyen laikliği, ağır aksak işleyen hukuk devletini bölmek parçalamak yakmak yıkmak çalmak çırpmak için dinsel gericiliği pençesine bırakanlar onlar oldu.

El Kaide’nin, El Nusra’nın, Hizbullah’ın, Müslüman Kardeşler’in insanı savaşın alevine atan kanlı vahşetin kökeninde onlar vardı.