Fetvayı 
kim verdi?

FETVAYI VEREN: Siyaset “yalan-dolan” arasında tıknefes. Herkes görüyor, duyuyor. Siyasetin pisliği çetenin pisliğiyle el ele. Yalanı bitmiyor dolanı, talanı tükenmiyor.

Son örnek futboldan. Milyonların gözü önünde meşin yuvarlağın arkasına saklanan “takkeli-tespihli mazlumun” futbolda olduğu gibi seçimleri de kirletme niyeti bu örnekle bir kez daha açığa çıktı:

Maç boyunca küfür ıslık alkış yok, sessiz kalınacak maç bitecek uzatma dakikaları oynanırken “ya Allah bismillah, Allahu ekber” sloganlarıyla sahaya inilecek, kırılıp dökülüp icabına bakılacak.

Bu senaryonun üstündeki imza belli. Ama önemli olan bu fetvayı veren kim?

Suriye’den sapık ilişki mucitleri Selefi Şeyhi Nasır el Ömer mi, yok artık. Fas’tan imam Zemzemi Abdul Bari mi, işim olmaz. Suudi Arabistan’dan Büyük Müftü Şeyh Abdülaziz El eş-Şeyh mi, hadi canım.

Elbette onlar değil. Peki, o zaman böyle bir rezaleti kim neden istesin?

Esed mi, Sisi mi, Birlemiş Milletler mi, İsrail mi, Nobel mi, Times mi, faiz lobisi mi, Kılıçdaroğlu mu?

Tam bu noktada Futbol Federasyonu’nu ve Futbol Federasyonu’nun siyasal İslam’a kurban giden Başkanı’nı düşünmek gerekiyor.

Para şımarığı Başkan, bugün yarın cezaları ve maçların seyircisiz oynanacağını açıklayacak. Çarşı’nın haykırışı birkaç hafta duyulmayacak. Bay Tayyip’in gönlü alınmış olacak, öyle mi?

Bu senaryonun sınır tanımaz bir ahmaklık ürünü olduğu buradan belli. İslam’ın kılıcını futbol sahasına taşıyan spor sevmezlerin görmediği şu:
Çarşı’yı Beşiktaş’la tanımlamak, Çarşı’yı bir stadyumla sınırlamak mümkün değil.

Değil, çünkü milyonlarca Fenerbahçeli ve Galatasaraylı futbolseverin Gezi Direnişi’nden bu yana yükseleni Çarşı.

* * *

TELAŞLANDIRAN SORU: İşin asıl düşündürücü yanı, bunların Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun dört savcısının gözetiminde yapılmış olması.

Savcılar maç izlemeye gelmediklerine göre kapılar/biletsizler/tribün liderleri/özel güvenlikler gibi konularda BJK ve GS yöneticilerinden bilgi almaları gerekmez mi?

Daha onlarca soru artarda sıralanabilir ama beni şimdiden telaşlandıran tek soru var:

2014 seçimleri de Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yargıçlarının gözetiminde yapılmayacak mı?

İçişleri Bakanlığı ile Yüksek Seçim Kurulu’nun katkılarıyla tartışmalı hale dönüşen verilere ilişkin, şimdilik sadece bir soru yanıt bekliyor:

4 milyon 8 bin 591 seçmenin kaybolması ya da 20 aylık dönemde 2 milyon 145 bin 71 yeni genç seçmenin listelere eklenmesi mümkün mü?

Merakım şu bu ve benzeri sorunlar da seçimlerin güvenliğini gözeten yargıçların ilgi alanı dışında mı kalacak?

* * *

YAKIN TANIĞI: Futbolun meşin top peşinden koşmanın çok ötesinde belleği diri tutma özelliği de var. Sivasspor, Kayserispor ne zaman sahaya çıksa vahşetin alevi uzanıyor belleğime. Futbol ile kavga sözcükleri ne zaman yan yana gelse Kara Afrika’nın, Latin Amerika’nın yoksul ülkelerinin futbol savaşlarını anımsıyorum.

Bir de elbette yakın tarihin, siyasal İslam’ın gözü karardığında neler yaptığının yakın tanığı olduğunu biliyorum.

Pakistan Peşaver’de, Kenya Nairobi’de, Irak Bağdat ve Sadr’da iki gün önce yaşanan vahşetin benzerleri Türkiye’de bir çok kez yaşanmadı mı?

11 Eylül New York’un arkasından mısır tanesi gibi patlayan Bali’yi, İspanya’yı, Londra’yı, Mısır’ı unutalım.

Pangaltı ve Neva Şalom sinagogları patlamaları ile İngiltere’nin İstanbul başkonsolosluğu ve HSBC Bank’ın alevleri daha dün gibi.

Onlar yok saysalar da şeriat yanlılarının faşist sürülere karıştığı yakmalı/yıkmalı/öldürmeli saldırıları var ülkenin.

TİP Kongreleri’nden (1968), Kanlı Pazar’a (1969) uzanan vahşetin TÖS Kayseri Kongresi’nden (1976) yükselen alevlerin, Sivas’tan (1976-1978-1993) Gaziantep’e, Amasya, Tokat, Elazığ’a Kahramanmaraş’tan (1979) Çorum’a (1980) sıçradığını anımsayalım.

Sonrası “ya Allah bismillah” ile başlayıp “Allahu ekber’le” biten otuz iki kısım tekmili birden vahşet dizisi. 99’luk tespih gibi. Susurluk iş kazası, Beykoz mezar evleri, Gonca Kuriş, Kartal Mason Locası, Gaffar Okan, Hrant Dink ve Rahip Santaro cinayetleri...

Beşiktaş-Galatasaray maçından geldiğimiz yere bakar mısınız?

Maçın sonucu mu?