Farz...

Dört işlemle başlamalı. Söylemler bir kez daha dinlenmeli. Eylemlere bir kez daha bakmalı. Ne olduğunu anlamak, ne olacağını görmek isteniyorsa eğer güncel olandan başlamalı. Dumanı üstünde taze yorumlarla, yazı ve çizilerle yakın tarihin kapısı aralanmalı. Kısaca toplayıp çıkarmalı, çarpıp bölmeli. Sonucun dört sözcükle “nifak, fesat, taassup ve zulüm” olması kimseyi ürkütüp şaşırtmamalı.

Psikolojik savaş pususuna düşen “kubbesi yıkık mihrabı sağlam” birkaç hacı hanım teyzenin başına sardığı özgürlük bezi, emperyalizmin din ve etnik çatışma politikasının arkasına saklanan akepe’nin gizli ajandasını ayan beyan açığa çıkardı.

YENİ DİN Mİ?
Türban fetişizminin sağladığı zaferle leyleğin ömrünün aynı şeyleri söylemekle geçeceği şimdiden belli:

“Demokratik siyaset zeminini zayıflatmayı amaçlayan kavramlar belli çevrelerce son derece kasıtlı bir şekilde Türkiye gündemine taşınmak isteniyor. Diktatörlük, sivil diktatörlük, post modern otoriterlik, Müslüman vesayeti, kutuplaşma, çoğunluğun azınlığa hükmetmesi, mahalle baskısı, yaşam tarzlarına müdahale gibi kavramlar tedavüle sokulmak isteniyor.” (2 Kasım 2013, Kızılcahamam)

Meclis konuşması, basın açıklaması, Merve’nin tafrası, Sevilay’ın yazısı fark etmiyor. Camın önünde ekranda da, otobüsün üstünde meydanda da aynı tas aynı hamam. Yalanla dolanla, soygunla vurgunla el ve gönül birliğiyle sanki gökten yeni din iniyor ya da eski dinde reform yapılıyor:

“İmana küfür karışırsa ‘nifak’, hırs karışırsa ‘fesad’, cehalet karışırsa ‘taassub’, kibir karışırsa ‘zulüm’ ortaya çıkıyor.” (18 Ağustos 2013, Dücane Cündioğlu)

İster televizyonda, ister radyoda olsun yalan ve getirdiği tüm kötülükler kutsanıyor. Sanki yalanın, sahtenin, haramın, rüşvetin, iftiranın, ihanetin “farz” olduğu anlatılıyor.

Emperyalizmim pazarladığı yeni din, hidayete eren türbanlı tesettürlü örtülü Müslümanlarla, hidayete ermeyen türbansız tesettürsüz örtüsüz Müslümanları ayrıştırıyor.

İnanması güç ama Gül Bey ve Bay Tayyip Corp. dindar gençliğin çocuklarını ilkokuldan başlayarak, örneğin Adana, Şırnak ve Kütahya’da olduğu gibi türbanlı-türbansız karşıtlığının kör kuyusuna atıyor. (30 Ekim 2013, Posta)

AHTAPOTUN KOLLARI
Senaryonun sahnelenmesi uzun zaman aldı. Fukuyoma’nın, Huntington’un, Fuller’in, Perle’nin elinde oyuncak olan “tarihin sonu” tezi ile uyandırılan hücre -siz çete diyebilirsiniz- Kenan Evren’in “Kemalizm ile İslamı birleştirme” kavgasını, Turgut Özal’ın “Kemalizm’e biraz Müslümanlık katma” sevdasıyla birleştirip, Dolmabahçe önünde demirli Amerikan 6. Filosu’nu kıble yapanlar arasından seçtiği ekibe işbaşı yaptırdı. Ahtapotun kollarıyla kuşatılan rejim 116 gün gibi kısa sürede “genelde” Milli Türk Talebe Birliği militanlarının “özelde” Yeniden Milli Mücadeleci ırkçılarla dincilerin, siyasal İslam’ın eline –siz akepe diyebilirsiniz- geçti.

REJİMİN BAYRAĞI
Türkiye’nin kırk yıllık tarihinin büyük fotoğrafı bu. Küçük fotoğrafın altından “dikkate şayan şahsiyetler” çıkıyor.

Örneğin eski bir “Yeniden Milli Mücadeleci” olduğunu söyleyen Çiçek “bu teşkilatın devlet tarafından kurulduğunu ve devlet adına çalıştığını” söyleyerek kanlı bir dönemin günümüze uzanan gölgesinin irdelenmesini kolaylaştırıyor. (17 Haziran 2002, Yeni Şafak)

Cemil Çiçek’in “Milli Mücadeleci” arkadaşlarıyla birlikte ortaya çıkardığı enerji, birkaç hacı hanım teyzenin başına örttüğü bezi, özledikleri rejimin bayrağı yapacak..!

Türkiye emperyalizme teslimin bayrağını taşıyan evlatlarını asla unutmayacak..!

Yeniden Milli Mücadeleci “Taha Akyol, Aykut Edibali, Melih Gökçek, Ali Müfit Gürtuna, Burhan Özfatura, Ahmet Taşgetiren, Halil Şıvgın, Hüseyin Gülerce, Fehmi Koru ve Altan Tan’ın” kahramanlık menkıbeleri yıllarca anlatılacak..!

Oysa gemilerini dağların üstünden, trenlerini denizin altından yürüten bir neslin ahvadı olan iktidar sahipleri bir satır sonraki haberi her nedense hiç tartışmayacak/ tartıştırmayacak:

“Sakarya’da 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismar davasında sanık avukatı İsmail Gürses, duruşma sırasında, Hz. Muhammed’in evliliklerinden örnekler verdi. Gürses, ‘Peygamberimizin de benzer evlilikleri var. Müslüman ülkede yaşıyoruz’ dedi.” (10 Eylül 2013, T24)
Niye?