Estağfurullah

“Türkiye bir hırsızlar ülkesi” olabilir mi? Bir değil, iki kere estağfurullah. Türkiye asla ve kat’a “bir hırsızlar ülkesi” olamaz. Olamaz çünkü “esselâmün aleyküm” ile başlayıp “ve aleykümselam rahmetullah” ile devam eden rical-i devlet pazarlığından hırsız, arsız çıkmaz.

Türkiye olsa olsa koskoca devlet ve siyaset adamlarının, onların küçük çocuklarının genç işadamı ve sanayicilerinin, mütebbir tüccarlarının, fedakâr müteahhidlerinin, değerli bankacılarının paralel devlet çeteleri, taşeron örgütler, dış güçlerin piyonu hain ajanlar, haşhaşi virüslü alim müsveddeleri, yalancı peygamberler, kalbi ve zihni boş âlim müsveddeleri tarafından haksız ve insafsız suçlanan bir ülke olur.

17 Aralık operasyonunda öne sürülen gerekçeler soygunun vurgunun değil, tersine ülkeye hizmetin kanıtları olarak şimdiden tarihe geçse de suçlamalar sürüyor.

HAKSIZ VE İNSAFSIZ
Kendisini dinine ve ülkesine adayan, gece gündüz demeden ülke ve bölge halklarının refahı için çalışan genç bir siyaset adamına “Kısıklı’da 4, Çatalca’da 5, Urla’da 2 villa” iftirası atmak ayıp değil mi?

Onun da her baba gibi çoluk çocuğunun geleceğini düşünmesini onların gemilerine, vakıflarına, gazetelerine, televizyonlarına, hastanesine, kuyumcusuna, kebapçısına kısaca aldıklarına- sattıklarına yol göstermesini eleştirmek haksızlık değil mi?

Yönetiminde çocuklarının bulunduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’nın (TÜRGEV) banka hesaplarına kimliği belirsiz kişilerce milyon dolarlar yatırılmasını kaynağı belirsiz bu para transferlerinin MASAK’a bildirilmemesini, dahası değeri kamu arazilerinin vakfa tahsis edilmesini nüfuz istismarı saymak insafsızlık değil mi?

Yönetiminde başbakan damadının bulunduğu Sabah gazetesi ile ATV televizyonunu satın almak için kamu ihalesi alan iş adamlarından 500 milyon dolar toplama dayanışmasını suçlamak vicdansızlık değil mi?

DÖRT ADET BAKAN
Etiler’de Emniyet’ten alıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne verilen Polis Okulu arazisinin yarı fiyatına ihalesiz satılmasını Şişli Endüstri Meslek Lisesi arazisinin 9442 metrekarelik bölümünün 59.442 olarak değiştirilip özel proje alanı yapılmasını 237 bin metrekare olması gereken Zorlu Center inşaat alanının 628 bin metrekareye çıkarılmasını suç nedeni sayanların yanıtlaması gereken sorular var.

17 Aralık kurbanı 4 adet bakanı avaz avaz suçlayanların, yıllar önce fezlekeleri kesilen 1adet başbakan ile 5 adet bakan için sessiz kalmaları tuhaf değil mi?

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın mısır dışalımında gümrük vergisi ayarlamasıyla oğluna oturduğu yerde bir kalemde 366 milyar lira kazandırması Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğluna gemi alması için 200 bin Euro veren Santour GMBH şirketine Türkiye Denizcilik İşletmesi’ne ait bir geminin ihalesiz kiralanması İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlunun, babasının soruşturma açtırdığı Türkiye Jokey Kulübü’ne 7,5 milyar lira aylıkla danışman atanması karşısında dün susanların bugün gürültü çıkarmaları hileye/ sahteye suç ortaklığının kanıtı değil mi?

KANTARIN TOPUZU
Kimse kimseyi kandırmasın. TCDD’nin 10 istasyon yenileme ihalesini alan akepe kadın kolları üyesinin kuruluş sermayesi 25 milyar lira olan bir şirket sahibi olmasına karşın “yeşil kartı” ile soyguna katılma gerekçesini anlatmasın.Anlatamaz.

Kimse kimseyi kandırmasın. Deniz Feneri ve YİMPAŞ’ın gurbetçi soygunlarını hortumcudan pahalıya alıp, yandaşına ucuza satma numaralarını kentsel dönüşüm ve SİT alanı değişimi vurgunlarını, İstanbul Galata Rıhtımı, İzmir Liman İşletmesi yolsuzluklarını unutturmasın. Unutturamaz.

Cumhurbaşkanının son on bir yılda yaşananları hayretle karşılıyor görünmesi Başbakanın düğün armağanı olarak ihale sözü vermeye başlaması kantarın topuzunun kaçtığını göstermiyor mu?

Sonuçta Türkiye’nin “hırsızlar” ülkesi değil, “aldırmazlar” ülkesi olduğunu kanıtlamıyor mu?