Dış kapının mandalı...

Ümmet Tiyatro Compani’de on yıldır kapalı gişe oynayan “Hayata Cihad” temsili aslında görmeyen-duymayan-konuşmayan bir halkın dramını anlatıyor. Adı “yaşama müdahale” olan farkındalık katsayısı yüksek, bir tutsaklık bu. Temelinde yalan var. Yaşama müdahalenin tek yolu yalanı kurumsallaştırmaktan geçiyor. Ortadoğu kökenli siyasal İslam dünyanın her yerinde yüzyıllardır köşe bucak “yalanı yalanla örterek” mutlak iktidar arıyor.

akepe’nin yaşama müdahale programının ortak paydasında aydın ve sanatçılara, bilime ve bilim insanlarına, kadına ve cinselliğe , yargıya ve orduya ve de elbette solculara ve alevilere karşı oluşturduğu nefret söyleminin önemli yeri var. Yalan ve nefret yalnız değil. Korku var. Korkunun da yaşama müdahalenin olmazsa olmazları arasında özel bir yeri var.

Başta faşizm olmak üzere, otoriter/totaliter tüm baskı rejimlerinin can simidi olan yaşama müdahale korku ve kuşku ile tetiklendi. Zorun gücü ile yaratıldı. Hakaret, aşağılama, küfürle güçlendi.

Yaşama müdahalenin “sanatın içine tükürülmesi, balenin fuhuş sayılması, türbanla donun aynılaştırılması, dansa ayakta sevişme denilmesi, nü resimlerin parçalanması, heykellerin kırılması, afişlerin yırtılması, klasik batı müziği konseri basılması, oyun yasaklanması, tiyatro kapatılması, orotoryo sansürlelenmesi, sanatçı ihalesi yapılması, devlet tiyatrolarının kendi oyunlarını sansürlemesi, kokteylde zemzem suyu içilmesi, kutsal emanet pazarlaması” gibi konuların konuşulup tartışılmayan sonuçları oldu. Türkiye yeniden dış kapının mandalı oldu, küme düştü.

FAŞİZMİN KİTLE RUHU
Yaşama müdahalenin dökümünden önce Bay Tayyip’in “yaşama müdahale etmedik” müdahalesindeki saptırmayı sergilemek daha doğru. Müdahale yok demek için görme ve duyma özürlü olmak gerek.

Müdahale yok diyorsa ya attığı imzaları görmüyor ya da ağzından çıkanları duymuyor. Hem görüyor, hem duyuyorsan nasıl inkar ediyor?
Zurnanın zırt dediği yer burası. Aklı başında sağlığı yerinde bir Başbakan herhalde “imzalarıma bakmayın, konuştuklarıma aldımayın, duyduklarınıza inanmayın” demiyor. O zaman ya müflis tüccar yaklaşımıyla borçlarını inkar ediyor. Ya da faşizmin kitle ruhunun toplumun en donanımlı insanlarını bile etkilediğini bilerek destursuz atıyor. Yalan diyenin, karşı olanın, eleştirenin icabına bakıp “ müdahale yok” yalanını sürdürüyor.

CİNAYET VAR
Doğru müdahale yok, tasarlanmış planlanmış ince elenip sık dokunmuş bir cinayet var. Hem de on yıl süren seri cinayet. Sanıkları belli, kanıtları somut, tanıklar ortada.

İktidarın ilk iki yılında Milli Eğitim Bakanlığı 50 bin 033 atama yapacaksın, 1800 okul müdürünün görev yeri değiştireceksin, eğitim kurumlarının 9 bin noktasına din öğretmenlerini getireceksin, Talim Terbiye Kurulu’nu dağıtacaksın, din kültürü öğretmenlerini okullara yönetici yapacaksın, sözleşmeli yandaşlar için sadece 2005 yılında AKP 33 bin 92 kadro ayıracaksın, dahası son on yıl içinde 5 bin 360 imamı öğretmen olarak atayıp rejime müdahaleyle işe başlayacaksın.

Değneksiz köyde dolaşmanın verdiği güvenle acaip şeyler yapıldı. Örneğin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders programında yapılan değişiklikle “derslerde Kuran okunmasına, camiye gidip abdest alma uygulamasına” olanak sağlandı.

İnanç ayrımı gözetilmese de din dersi, herkes için zorunluydu.

FELSEFE KULÜBÜ
Örneğin öğrenci sıralarının üstünde namaz kıldırıldı, oruç tutturuldu, Cuma namazları için servis kaldırıldı, kız öğrencilere için belediye otobüsü verildi. Eken gelişen kız çocuklarının okulla ilişkisi kesildi. Denize giren Kuran kursu öğrenci beş kız erkek eline dokunmayı günah sayan kurs hocası imama inandıkları için Ege’de boğuldu. Kuran kursları ile vakıf yurtlarının denetlenmesinden vazgeçildi. Bunların yaşandığı yıllarda özel okullara hazineden teşvik verilmeye başlamıştı ama devlet okullarının 574’ünde su, 2 bin 600’ünde tuvalet, 3631’inin tuvaletlerinde sabun yoktu.

Milli Eğitim Bakanlığı okullarda felsefe klubü kurulmasını yasakladı.

O yıllarda bütün okulları imam hatip lisesi yapma düşüyle yanıp tutuşan çiceği burnunda taze başbakan Bay Tayyip 2013 yılında Türkiye İslam Cumhuriyeti başkanı olmanın hayaliyle yaşıyacaktı.