Bir imam...

Kavgalı iki imamdan birinin eli yıllardır halkın ekmeğinde. Sopası halkın sırtında. Günün her saati onunlayız. Demokrasi tramvayına bir biniyor, bir iniyor. Bitirim dalgasını geçiyor. Yüzyıllık Batılılaşma serüvenini geride bırakan Türkiye’nin “hukuk devleti yürüyüşünden” kopmasının dahası rejimin bir “İslam Cumhuriyeti” olarak tescil edilmesinin baş mimarı o. Aslolan öteki, ötekinin gücü ve arkasındaki tartışmalı destek.

Adı emekli vaiz ama emrinde binlerce imamı var. Aslında bir “imam-ı azam” o.

Dört yaşında Kuran’ı hatmettiğini söyleyen yalancı çocuk büyüyor, kendisine “mehdi” diyenin “ahmak” olduğunu söyleyen doğrucu bir imam oluyor.

Siyasetin her renginde etkin biri. Örneğin “Süleyman Demirel’e atılacak bir kongre kazığını” kişisel gücüyle önlüyor. Ama Ecevit hayranı. Kenan Evren’e medyunu şükran. “Bir bakanın arabasına binip Ankara turu atarken siyasi teklif alıyordu” ama “reddediyor”. Yıllar sonra yine iş başa düşünce Demirel-Çiller kavgasının “umumi istek” üzerine arabulucusu olarak “köşke adam gönderip zirvede kavga olmamasını” istiyor. Demirel de “meseleyi tadil edip” yumuşatıyor. Az şey mi?

Gücünü anlatırken sık sık “asker hikayesi” anlatıyor. İskenderun’da askerliğini yaparken “onu himayesine alan ve vaazını can kulağıyla dinleyen bir komutanı vardı. Komutanının ismini tasrih etmek istemiyordu”. 12 Eylül darbesinden sonra hocaefendi yeraltındaydı, aranıyordu. Ama o, cuntanın başı Orgeneral Kenan Evren paşaya vaaz kasedini gönderebilecek kadar” örgütlüydü. Bir arkadaşı kasetleri alıp “irşat edeceğim” diye köşkün kapısına dayanıyordu. Demokrasiye geçildikten sonra asker içindeki gücünü, “ordudan muhtıra-darbe haberi verebilecek boyutta olduğunu göstererek” kanıtlıyor. Bir gün huzura çağrılan gazetecilere “yakında darbe var” haberini veriyor. Ne denir?

HOLLANDALI TAVUK
Susurluk iş kazasına kadar yazgısında “ yürü ya kulum “notu olanlardan biriydi. “İzbelerde bir hasır üstünde, bir bardak çayla çile doldurduğu günler” geride kalıyor, hoca efendinin seccadesi bulutlara doğru havalanıyordu. Kimine göre bir tarikatın başı, kimine göre cemaatin işadamıydı. “Din baronu” gibi suçlamalara kulağını tıkıyor, gazetelere günlece süren röportajlar ısmarlıyordu.

İç dünyası ilginçti. Örneğin yakın bir arkadaşının rüyasına giren peygamber “Ona selam söyle sakın evlenmesin, eğer evlenirse cenazesine gelmem” diye haber yolladı. O da mutluluğu bir rüyaya kurban edip yaşam boyu bekar kalacaktı.

Nedir denmez, doktor gerekir.

“Sokak kadını, zevk kadını, ev ve hizmet kadını” diye üçe ayırdığı kadınları yok sayıyordu. “Çamura düşmüş cevhere benzeyen sokak kadınlarından, göz bağcı iblisleri anımsatan zevk kadınlarından, her biri sonsuzluk soluyan cennet hurileri olan ev-hizmet kadınlarından” uzak bir yaşamı yeğliyordu.

Kadının hası cevabını verir.

Kendi söylediğine göre “gençliğinde minarelerin şerefelerinde akrobatik gösterilerle, parendelerle” halkı heyecanlandırıyordu.

Atma denmez, atlama denir.

Kendi söylediğine göre, “bir başka Hac ziyaretinde tavuk yemek için lokantaya gidiyor. Ama burnuna hiç kimsenin duymadığı pis kokular geliyor. Lokmalar ağzında büyüyor, yutamıyor. Tavuğun “Hollandalı” olduğunu anlıyordu.” Kesiminin İslami kurallara göre yapılmadığını sonradan öğrenip şükrediyordu.

Kesin tavuk söylemiştir.

GORİL GİBİ
Kendi söylediğine göre “bir Hac ziyaretinde namaz kılarken ikinci kat mahfilde uğursuz şeytanı gördü. Ama kendini aşağı at diyen şeytanı dinlemedi” onu mat etti. Anlaşılan o ki “şeytan onunla onu olduğundan fazla gördüğü için” uğraşıyordu. Doğrudur görmüştür.

İnanması güç ama “meyhaneye şöyle bir girip çıksa insanların alkole olan teveccühlerini” yıkıyordu. Doğrudur yıkmıştır.

“Nefis kırma meselelerinde de” üstün başarılar elde ediyordu. “Tasavvuf büyüklerinin tesiriyle zaman zaman nefsini goril gibi, ayı gibi gördüğü” oluyordu. Doğrudur kırmıştır.

AYIP VE GÜNAH
Hesaplaşmanın nasıl sonuçlanacağı merakını bir yana bırakıp kavganın iki yanına bakar mısınız?

Bir yanda “Türkiye Federe İslam Cumhuriyeti’nde tüm okulları imam hatiplere dönüştüren başkan olmak” düşüyle ayağı yerden kesilen Bay Tayyip var bir yanda “okullarından ve dershanelerinde ele geçirdiği genç beyinlerle sürekli iktidarı ortağı olmak “hayaliyle avunan Bay Fethullah.
Bize göre ayıp, size göre günah. Tavuğa, gorile, ayıya ayıp ediyorsunuz namazında niyazında halkın günahına giriyorsunuz.