Bir bir 
daha biz...

ÜÇ KEZ TAHTAYA: Sayfalarca yazılıyor kitap oluyor. Metrelerce çekiliyor film. Kitaplar cilt cilt okunuyor, filmler saatlerce izleniyor. Fotoğrafın yeri albüm. Tablonun yeri duvar. Şiirin sözüne, müziğin sesine kim, ne diyebilir ki? Ama hiçbiri ne kitap, ne film, ne fotoğraf, ne de diğerleri onun gibi. Onun gibi, o anın unutulmazlığını karakalemin gücüyle yakalayıp, üç-beş sözcükle süsleyerek tarihe taşıyamıyor.

İllaki çizgi. Mutlaka mizah. O ne güzel beraberlik, o ne güçlü ittifak.

İşte tam burada, Taksim’de “parktakiler”, Esenler’de “stattakiler” için üç kez tahtaya vurulsun. Çocuklarımızın, dostlarımızın, arkadaşlarımızın “artık yeter isyanı” kem gözlerin nazarından korunsun.

Kitap, film, fotoğraf, resim, şiir, müzik hiçbiri “kahrolsun bazı şeyler...” pankartı kadar özgürlüğü ve isyanı anlatmıyor. Faşizmi, diktatörü, yasağı, baskıyı vurgulamıyor.

Tarihin yükünü bence karikatür, afiş, pankart, duvar yazısı ve elbette slogandan oluşan o dev dayanışma, o güzel birliktelik, o anlamlı ortaklık taşıyor.

* * *

NE DERGİYDİ KARDEŞİM: Bugün salı ama pazarın keyfi bitmiş değil. “Özel çapulcu arşivi”nin tetiklediği “halet-i ruhiye” ile elbette sabırla öğlen ve ikindi “duraklarından” geçildi, tam zamanında “vakt-i kerahat”ta çilingir bey sofrasına ulaşıldı. Penguen Gezi’nin sayfaları arasından Beşiktaş-Trabzon maçına yelken açıldı.

Ne dergiydi kardeşim. Herkes hemen bir tane alsın. Önce satır satır okusun, Metin Üstündağ ile arkadaşlarına teşekkür yollasın. Sonra “yasak yayın sayılma ihtimaline binaen...” bir yerlere zulalasın:

“.Tarihi günler yaşıyoruz çünkü tarifi biz yapıyoruz.

.Git giit… Yine giiit... Ne olursan ol yine giiit! İmza Çapulcu Mevlana

.Kafama toma çarptı, göğsüme biber gazı kaçtı. Apolitikliğimi bir kaza sonucu kaybettim.

.Dar sokakta çift taraflı toma park ediyorlar anneciğim, devrim yapamıyoruz.

.Bakkala gidiyorum diye evden çıkıp Gezi Parkı’nda devrim yapan bir halk tanıyorum ben Çarşı’dan.

.Başbakan ulusa sesleniyor: ‘Uslu bir halk olursanız bir gün siz de şirinleri ve ileri demokrasiyi görebilirsiniz’ diyor!

.Anlıyorum ama konuşamıyorum. Konuşuyorum ama anlatamıyorum. Anlatıyorum ama dinletemiyorum. Aha burama gelince çapulcu oluyorum. Öfkemin %50’sini zor tutuyorum.”

* * *

İKTİDAR VALİ MEDYA: Çapulcu ya da futbolcu fark etmiyor. Ağzı bozuk iktidar çapulcuya da futbolcuya da öfkelense siyaseti yasaklamaya gücü yetmiyor:

“.Devlet bir elimizden tutsa, dünya çapında çapulcular olacağız ama.

.Bir kereden çok şey olabilir. Bir bir daha biz yapar.

.Alkol şarhoşluğu gelip geçer. İktidar sarhoşluğu delip geçer.

.Medya medya tırsak medya. Söyle senden daha tırsak medya var mı şu dünya da.

.Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluyorsa, orada yanlış medya da olabilir.

.Vali mutlu. Emniyet müdürü çapkın. Millete biber gazı, millete tazyikli su. Ee oldu mu şimdi bu!

. Bazen bu ülkede kendimi bir suç kadar hafif hissediyorum

.Seksten zevkli, aşktan güzel, sevgiden değerli: Taksim Gezi”

* * *

NE MAÇTI AMA: Futbola gelince Beşiktaş-Trabzonspor maçının görüntüsü televizyonun mavi ışıklı camından izlense de yarattığı korkuya teslim olan iktidarın “ses sansürü” nedeniyle onbinlerin gökyüzüne yükselen “Her yer Taksim, her yer direniş “ isyanı ekranlara ulaşmadı. Olimpiyat Stadı’nı dolduran onbinlerin haykırışına el koymaya kalkan örümcekli kafa, “belalısı..!” olan sosyal medyanın gücü karşısında bir kez daha diz çöktü.

Futbolun sadece futbol olmadığı gerçeği bir kez daha kanıtlandı.

Dindar gençliğin inancı ve itikadı tam, çağdaşlığı ve modernliği yarım spor bakanı “bedelini öder” kabadayılığını yaladı yuttu unuttu.

Gecenin ortasında parlayan “Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiye” pankartı, Türkiye’nin gelecek güzel günlerini müjdeledi.