Rio’da gecekondulara dair

Rio de Janeiro belki de dünyanın en pahalı kentidir. Emin olmama ya da inanarak söylememe rağmen dünyanın diğer şehirleri hakkında iddialı konuşmamak için “belki” diyorum. Yine de “hangi şehir?” tartışması da son tahlilde anlamsız. Çünkü yoksul için en pahalı kent, yaşadığı kenttir. Dünyada hangi şehrin daha pahalı olduğu tartışması da bir Google macerasından ibarettir.

Ülkenin hızlı büyümesinin simgesi haline gelen tüketim kültürü, Rio de Janeiro’da eşitsiz gelişimin adeta sembolü olmuş durumda. “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” aforizmasını andırır şekilde kentteki yoksulluğun gölgeleri favelalar (Brezilya kent kültüründe gecekondu) süslenip püslenip “satılıyor”. Satılan gecekondu evler değil, eğlence, yeme içme kültürü gibi faveladaki sembol popüler kültür ürünleri. Rio de Janeiro kent kıyısında ve tepelerin yatağına kurulmuş bir kent. Kent büyüdükçe bu irili ufaklı kayalık tepeler, yükseltiler kentin merkezinin ortasında kalmış ve zamanla yoksulların yuvası haline gelmiş. En zengin mahallelerden kent merkezine kadar her yükseklikte bir favela yer almakta.

Geçen yıllarla birlikte gecekondular, sahip oldukları eğlence kültürü ve panoramik kent görüntüsü üzerinden turistler ve tüketim alışkanlıkları için vitrin haline getiriliyor. Kentin zenginleri gecekondulardaki barlarda ve kulüplerde eğleniyor, uyuşturucusunu orada bulup, hoyratça “ucuz” eğlencenin sahibi oluyor. Diğer yandan gazetelerde küçük bir gecekondu terasındaki mütevazı restorana giden gurmelerin önerileri ve yemekler hakkındaki görüşleri yer alıyor. Geçmişi ve üretimi favelalara dayanan seksist dans ve müzik (?)çeşidi Funk, bir müzik ve yaşam tarzı olarak elitize ediliyor, funk şarkıcıları reklam yıldızı ve sanatçı olarak pazarlanarak başarı öyküleri dillendiriliyor. Yani yoksulluğun suç mekanizması ve sömürü döngüsü olarak düzenlendiği favelalar egemen sınıfların birikim ve sömürü mekanizmasının bir çarkı olmuş durumda.

Complexo da Alemão, Rcinha, Cidade de Deus, Formiga, Santa Marta gibi favelalar turistik bir merkez haline gelmiş durumda. Bir de Metro-Mangueira gibi küçük ve Maracanã Stadyumu”na çok yakın gecekondu mahalleleri var. Metro halkı çoktan gözden çıkarılmış durumda… Yani yaşamları egzotik turizm ve futbol endüstrisi için paraya dönüştürmeye dahi değmeyen bir halktan bahsediyoruz. Metro favelasında yaşayan yoksullar ocak ayı başından beri eyalet yönetimi ve belediye tarafından evlerini terk etmeye zorlanıyorlar. 40 ailenin yaşadığı Metro favelası sakinleri sadece 300 metre uzaklıktaki Maracanã Stadyumu çevresindeki kentsel dönüşüme kurban gidecek. Gecekondu sakinleri insanca bir yaşam için yeni yerleşim alanlarına taşınmak istiyorlar. Ancak belediyenin ve eyalet yönetimin onlarca yalan ve oyalama ile evlerini terk etmeye zorladığı Metro halkı mahallelerinde yaşamları için direniyorlar. Bu direniş ülkedeki Haziran İsyanından beri emekçi kent yoksullarıyla kolluk güçlerinin yaşam hakkı için karşı karşıya geldiği ve devamında açık bir saldırının yaşandığı bir direniş oldu.

Gecekondular direnişlerle birlikte kent yoksulları için cazibe merkez olmaya başladı bile. Dünya Kupası yaklaşıyor ve şu anda en çok dillendirilen slogan “Dünya Kupası oynanmayacak!” … Ne şarkıcılar ne besteciler buldu bu sloganı… Sonuçta Dünya’nın futbol mabedi Maracanã’ya 300 metre uzaklıktaki bir yükseltiden gelen slogandan bahsediyoruz…