Melo yazısına tepkiler 
üzerine değerlendirme

Geçen hafta bu köşede futbolcu Felipe Melo’yu konu edinmem, başta Tekyumruk taraftar grubu olmak üzere Galatasaraylı taraftarlarca öfkeyle karşılandı. Sosyal medyada bana ve konunun yakından muhatabı olmamasına rağmen spor sayfası editörü Cenk Alaçam’a hakaretler edildi. Hiç beklemediğimiz kulvardan gol yedik... Hazmedilemeyen sadece Melo’nun odağında olduğu yazı değil, endüstriyel futbolun karşısında durma cesaretiydi. Aşağıda bana ileti olarak gönderilen bir eleştiri için kaleme aldığım yazıyı cevap niyetine paylaşıyorum:

“Türkiye’de Felipe Melo ile ilgili bir karalama kampanyası var mıdır, bilmiyorum. Bizler soL gazetesi olarak, eşitlikçi ve adil bir düzen için halkı kandırmadan haber yapıyoruz. Her alanda... Spor birkaç senedir gündemimizde ve ben bizzat inisiyatif alarak sosyalist bir yayında spor haberleri yaparak, yazı ve röportajlara ağırlık vererek alan açmaya çalışıyorum. soL gazetesi spor sayfası çıkartarak külfetli bir işe girişti. Başta Cenk Alaçam tek başına her gün spor sayfasının sorumluluğunu üstleniyor. Ben ve benim gibi diğer soL yazarları ve sporseverler ona destek veriyoruz. Zaman zaman köşemde, Melo yazısında olduğu gibi, futbola yer veriyorum. Brezilya ile ilgili bir durumla kesiştiği anda özellikle değiniyorum. Daha önce Alex ile ilgili yazdım. Türkiye’de düzenlenmesi istenen ve fiyaskoyla sonuçlanan olimpiyatlar ve Brezilya’daki Dünya Kupası gündemiyle ilgili birçok yazı yazdım, yazıyorum. Melo konusu bu yazıların içinde en çok dikkat çekeni oldu. Birçok nedeni var bunun... Türkiye’deki futbol piyasasına öfkelenip futbolu hiçe sayanlara cevap vermeye çalışırken, şimdi bizzat futbolumuzun çürümüş tarafından bana hakaretler yükseliyor. Melo bunun bir parçasıydı. Taraftarlık adına endüstriyel futbolun tüm kirini bünyesinde barındıran bir futbolcunun peşinden gözü kara biçimde giden bir oluşum solculuk değerlerini bir kenara itmiş, amacı Türkiye’de futbol adına sol ve insani değerleri yükseltmeye çalışan bir futbolsever ve yazara saldırıyor. Bunun tek bir açıklaması var: Futbol piyasasında çürümeye karşı mücadele etmeyen, bu çürümeden payını alır. Bu, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve diğer taraftarlar için de geçerlidir.

Son dönemde Gezi Parkı eylemleri futbol taraftarlığının bir platformu oldu. Futbolun olumlu yanlarını taşıyanlar, haksızlığa, hukuksuzluğa hem futbol hem de gündelik hayatta değer biçenler direnişte en öndeydiler. Devamında isyanlarını tribünde sürdürdüler. Şimdi görüyoruz ki endüstriyel futbol karşıtlığı, futbola hayatın ilerici değerlerini, aydın ve sosyalist sorumluluğu dahil etmeyenleri kusuyor. Tekyumruk’un “Felipe Melo taraftarlığı” ile yaptığı tam da budur. Bu, ‘‘piyasaya dahil oluş’’ diye de okunabilir.

Diğer bir ilginç durum ise Tekyumruk gibi solcu olduğunu bildiğim ve destek verdiğim bir oluşumdan bana hakaret ve küfürlerin gelmesi. Solcu tribün gruplarının varlıklarını somutlaştırdığı bir eylem ve tutum olarak gördüğüm UPS işçilerine destek eylemleri sonrasında Tekyumruk’la röportaj yaptım. Sadece Tekyumruk’la değil diğer taraftar gruplarıyla da röportajlar gerçekleştirdim. Bu röportajlar çok ilgi gördü. Taraftar gruplarıyla Brezilya’dan görüştüm ve röportajları bizzat gerçekleştirdim. Daha sonra yolumuz, Galatasaraylı taraftarların TT Arena’da AKP’li yöneticileri protesto etmesi sonrasında, özellikle Tekyumruk’un iktidar ve polis tarafından hedef gösterildiği dönemde, Metin Kurt ve Devrimci Spor Emekçileri Sendikası’nın bizzat destek verdiği eylemlerde kesişti. Melo o zaman yoktu piyasada...

Aradan zaman geçti. AKP’nin Suriye’ye yönelik savaş çığırtkanlığı ile kirli çıkarları gündemdeyken Galatasaray-Fenerbahçe derbisi geldi çattı. Beni Melo ile ilgili yazmaya iten sarı kartın doğru yanlış tartışması ve tartışma boyunca gösterilen tavırlardı. Bir arkadaşımın, “Sarı kart kadar sarin gazı konuşulmadı.” dediği gibi, ülkede cidden Melo üzerinden yapılan taraftarlığın Türkiye’de futbolu çürütttüğünü düşünerek Melo’yu konu ettim yazıda. Melo üzerine yazmaya devam edeceğim, şart oldu. Ancak Tekyumruk’u da yazacağım. Yolumuz tekrar kesişti ancak hiç beklemediğim bir şekilde hakaret ve küfürler edilerek...

Son olarak, gazetemizde futbola dair daha çok yazıp çizeceğiz. Gazetemiz soL, Dünya Kupası’na akreditasyon kazanan ve Dünya Kupası’nı yakından takip etmek isteyen bir sosyalist yayındır. Maddi ve manevi tüm koşulları göz önüne alarak Dünya Kupası gündeminde özellikle halkın protestolarını ve maçlardaki atmosferi sayfalarına taşımak istemektedir. Bu açıdan soL’un hacmi ve kapasitesi bilindiğinden daha büyüktür. Yakında tüm sporseverler soL’u spor gündemi için de takip edecek.”