Brezilya medyası ve Suriye

Küreselleşme kavramı ya da olgusu ile ilgili tartışmaların önemli dayanaklarından biri bilginin yayımının ve bilgiye erişimin sınır tanımamasıdır. Evet, öyle ama bilgiyi kim ve nasıl düzenliyor, onun iletişim araçlarıyla yeniden üretilmesi nasıl gerçekleşiyor bunun önemi yok mudur? Ya da küreselleşme diyerek aslında emperyalist yayılmanın bir ideolojik adlandırma olarak tartışılmasına dair ne gibi bir argümanımız olabilir? Bu anlamda Brezilya hâkim medyası, kendi sınıfsal konumu ve üstlendiği görev dikkate alınırsa uluslararası güçlerin nasıl örgütlendiğini görmek açısından önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Bazen yaşadığımız yerden bakarken gerçeğin bazı noktalarını es geçme hatasına düşebiliriz. Yaşadığımız ortamla ilişkimizden kaynaklı ve çevredeki değişkenlerin de etkisiyle dikkatimizi belli noktalara yoğunlaştırırken, gerçeğin kimi can alıcı noktalarının farkına varmayabiliriz.

Son zamanlarda dikkatimi çeken önemli bir nokta, medya organlarının içeriğinin düzenlenirken kıstas alınanın ne olduğuydu. Daha doğrusu Brezilya hâkim medyası sağ olsun bildiklerimi yeniden sorgulamama yol açtı. Brezilya ana akım medyasına güvenim daha da azalırken faklı bir ülkeden kendi ülkenize ve coğrafyaya dair haberlerde nasıl dezenformasyona uğradığını, basının kendi halkına ne kadar güçlü bir şekilde yalan söylediğini fark edince ürperdim.

Brezilya’da hatırı sayılır Arap kökenli nüfus bulunduğunu sık sık yazdım. Hıristiyan Arapların Brezilya’nın entelektüel birikimine, sanat ve edebiyat dünyasına katkılarının öneminden bahsettim. Özellikle Suriye ve Lübnan kökenli Hıristiyan Brezilyalılar ülkenin birleştirici özneleridirler. Önemli kültürel, popüler ve siyasi figürler çıkarabilmişlerdir. Suriye’deki savaşla birlikte fakına varıldı ki bu ülkede, Brezilya’da Araplar unutulmuş, Ortadoğu’ya ilişkin tersine bir bilinç kaybı yaşanmış. Bu trajik bilinç kaybı durumunda en önemli pay medyanın… Kendi sınıfsal konumları nedeniyle bir çok iklimde yaşayan Brezilyalıları “Arap baharına” inandıran Brezilya medyası Suriye’de emperyalist ülkelerin, Arap monarklarının ve Türkiye’nin desteklediği İslamcı ve koalisyon muhaliflerle Suriye ordusu arasındaki savaşı da “bahar havasında” ele aldı. Esad diktatör, terörist eylemler gerçekleştiren, Hıristiyan, Ermeni, alevi katleden “muhalifler” ise isyancı idi ve özgürlük istiyorlardı.

Günler geçti, devran döndü, siyaset biliminin kitabı adeta yeniden yazıldı, Suriye konusunda uluslararası ilişkiler yeniden düzenleniyor derken Brezilya’da cihatçı bir grubun ideolojik faaliyetine bile tanık olduk. Yine Lübnan’dan ve Suriye’den az da olsa Müslüman Arapların savaşla birlikte Brezilya’ya göç ettiğini yine bu köşede değerlendirmiş, göçmenlerin cihatçı bağlantıları hakkında yazıştım. Sao Paulo’da eylemler de gerçekleştiren bu İslamcılar, Brezilya hükümetinin Suriye yönetimine karşı açık tavır alması gerektiğini belirtiyor, daha çok Suriyelinin Brezilya’ya yerleşmesi için bürokratik işlemlerde kolaylık tanınması gerektiğini belirtiyorlardı. Burada bir noktaya kadar sakınca yok. Eminim ki federal polis, cihatçılar konusunda yeterli donanıma sahiptir ve Brezilya hükümeti de cihatçılar konusunda yeteri kadar tedirgin (!) oluyordur. Brezilya medyasının boy boy röportajlarla, haber ve görüşlerle İslamcıların “davasına” ideolojik destek vermesi asıl dikkat çekici olan. Brezilya medyası Arap alevilerini tanımıyor, Brezilya halkının bir nevi akrabası olan Hristiyan halkın Suriye’de katledildiğini, zorla Müslümanlaştırıldığını bilmiyor olabilir miydi?

Dengeler değişti dedim ya Brezilya ana akım medyası, hani o halk sokaktayken onlara “çapulcu, vandal” diyen medya, şimdi Suriye konusunda suskun. Kurt dumanlı havayı sever misali yanıltma haber yapan medya şimdi ikircikli olsa gerek sadece Esad’a diktatör demekle yetiniyor. Yakın da ondan da vazgeçerler, yeter ki ABD bir karara varsın…