HDP ve sosyalist solda ‘fırsat maliyeti’ meselesi

Bazı sosyalist örgütlerle Kürt hareketinin bir araya geldiği Halkların Demokratik Partisi’ne sosyalist sol içerisinden yöneltilen eleştirilerde artış var. Örneğin Barış Yıldırım’ın “Sosyalistlerin HDP’de Ne İşi Var?” başlıklı yazısı bir tartışma yarattı, internette epeyi konuşuldu, cevaben yazılar yazıldı. Sungur Savran da HDP’nin Ankara’da düzenlediği “Yeni Siyaset Arayışları” konferansının kimi katılımcıları üzerinden HDP’nin son zamanlarda içine girdiği yönelimi eleştiren bir yazı yayınladı. HDP kısa bir süre önce de Kürt hareketinin çeşitli sözcülerinin Ermeni, Yahudi ve Rum karşıtı söylemlerine yeterince net bir tepki vermemesi nedeniyle eleştirilmişti.

Tüm bu eleştirilerde haklılık payı var elbette. Ancak eleştirilerin haklı olması, etkili olacakları anlamına gelmiyor.

Son yıllarda Türkiye sosyalist solunda çeşitli ayrışmalar, yaşandı. Bu ayrışmalar 2010 referandumunda olduğu gibi kamplaşmaya ve yarılmaya kadar varabildi. Bu ayrışmaların en önemlilerinden biri de Kürt hareketiyle olan ilişkiler üzerinden gerçekleşti. Kabaca Kürt hareketine yakın durmak ve onunla işbirliği yapmak ile Kürt hareketine mesafeli durmak olarak ikiye ayırabileceğimiz tercihlerin sosyalist sol üzerinde büyük etkisi oldu.

Sosyalist sol içinde Kürt hareketiyle çok uzun zamandır işbirliği yapan, politik tutumunu on yıllardır neredeyse tamamen Kürt hareketinin partilerine bakarak belirleyen örgütler olduğu gibi, HDK/HDP’yi özel bir imkan, bir umut olarak görerek Kürt hareketiyle son yıllarda yakınlaşan örgütler de var. Kürt hareketine mesafeli durmayı tercih eden sosyalistler, diğerlerini hem kuramsal hem siyasal düzeylerde eleştiriyor, yaptıklarında neyin yanlış olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Ancak eleştiriler işe yaramıyor eleştiri olarak kaldıkları sürece de işe yaramaları zor.

Daha çok anaakım iktisadın benimsediği ‘fırsat maliyeti’ kavramı durumu daha iyi anlatmak için bir metafor olarak kullanılabilir. Fırsat maliyeti, bir faaliyette çeşitli alternatifler varsa, o alternatiflerden biri seçildiğinde bir diğerini seçmemekten kaynaklanan kayba işaret ediyor. Yani bir aktör herhangi bir ekonomik faaliyette bulunduğunda, zamanını, enerjisini, parasını bir yere kanalize ettiğinde, bir başka alternatife yönlendirmesi durumunda elde edeceği potansiyel faydayı yitirmiş oluyor.

Kürt hareketiyle birlikte hareket eden sosyalistlere yöneltilen eleştirilerin etkisiz olmasının ana nedeni kanımca o sosyalistlerin ortada bir fırsat maliyeti görmemesi. Yani Kürt hareketiyle birlikte hareket etmediklerinde, bağımsız davrandıklarında, ya da başka sosyalistlerle ittifak yaptıklarında kazanacak çok şey olduğunu öngörmemeleri. Bir dönem sosyalist solun üç büyük örgütüne yakın duran ancak bir süredir HDP içinde yer alan Emek Partisi’ni ele alalım örneğin. Bu parti muhtemelen iki durumda da, yani Kürt hareketine yakın da dursa uzak da dursa büyük bir kazanç ya da kayıp elde etmiyor. İki durumda da ne büyük mevziler kazanıyor, ne eriyip gidiyor Türkiye siyasetini ya da en azından sosyalist siyaseti etkileme kapasitesi değişmiyor. Demek ki iki alternatifin de hatırı sayılır bir fırsat maliyeti yok. Bu durumda kısa vadeli konjonktür, ya da Kürt hareketinin gücünün yarattığı çekicilik belirleyici olabiliyor.

Öyleyse HDP dışında kalan sosyalistler için HDP’yi eleştirmekten daha önemlisi HDP içinde yer almanın fırsat maliyetini yaratabilmek. Bu, kimlik değil emek eksenli, amasız fakatsız sosyalist bir siyasetin güçlenmesiyle, büyümesiyle, ülke siyasetini etkileme kapasitesinin artmasıyla olur. Mesela Sol Cephe bunu yapmayı amaçlayan bir girişim. Eğer Sol Cephe bunda başarılı olursa işte o zaman Kürt hareketi ekseninde siyaset yapan sosyalistler için bir fırsat maliyeti doğar. Yoksa ne kadar sağlam ve haklı eleştiriler getirilirse getirilsin bu eleştiriler etkili olmayacaktır.

Hatırı sayılır bir fırsat maliyeti ortaya çıktığında bunun etkili olduğunu Haziran Direnişi esnasında gördük. Başlangıçta Gezi Parkı direnişiyle başlayan harekete çok mesafeli duran, hatta iler tutar tarafı olmayan yorumlar yapan Kürt hareketi sözcüleri zamanla pozisyonlarını değiştirdiler. Çünkü Haziran’da sosyalistler Kürt hareketinin tutumunda neyin yanlış olduğunu söylemek yerine bunu pratik olarak gösterdiler. Kitlelerle birlikte sokakta, meydanlarda, parklarda siyasetin öznesi oldular. Günden güne direniş sönümlenmek şöyle dursun büyüdükçe ve iktidarı sarstıkça direnişin dışında kalmanın ciddi bir maliyeti olduğu görüldü. Haziran günlerinde sosyalistler eleştirmek yerine ‘işlerine baktılar’ ve başarılı oldular. İşte şimdi de böyle yapmak, HDP’yi eleştirmek yerine alternatifinin daha iyi olduğunu somut olarak göstermek gerekiyor.