Birlikte yazdıkları son destan

17 Aralık ülkede kısa zamanda çok şey değiştirdi. AKP hükumeti uzun bir süre bir panik yaşadı. Erdoğan biraz ayak diredikten sonra dört bakanın ‘kellesini verdi’. Binlerce polisin, başka kurumlarda çalışan yüzlerce memurun görev yeri değiştirildi. Her gün yeni kayıtlar yayınlanmaya devam etti karşılıklı hakaretler, beddualar, suçlamalar bitmedi. İktidar bir yandan da en iyi bildiği şeyi yaparak, krize bir dizi anti-demokratik hamleyle cevap verdi: HSYK ve Internet yasaları çıkarıldı, MİT yasa teklifi gelen tepkiler üzerine geri çekildi.

Ortalık bu kadar karışmışken daha birkaç ay öncesine kadar iktidar cephesinde işlerin çok farklı olduğunu hatırlamak zor. Geçen yaz, AKP ve Gülen Cemaati ortak düşmana karşı birleşmişlerdi aynı gemide olduklarından kuşku duymaz halde karşı cepheye salvo yağdırıyorlardı. AKP’nin ve cemaatin yayın organları kim daha fantastik komplo teorileri üretecek ve Haziran direnişçilerini yaratıcı senaryolarla nasıl suçlayacak diye yarış halindeydi. Cemaat gazeteleri AKP basınının amiral gemisi Akit’in eline su dökemese de belirgin bir tavır ve ton farklılığı da yoktu ortada.

Haziran’da sokağa çıkan milyonlar ya ülkeyi bilerek batırmak isteyen hainlerdi, ya da 3.Havalimanı’na karşı Lufthansa’nın örgütlediği uluslararası komploya alet olan gafiller. ‘Geziciler’ yeri geliyor meşru bir hükumeti sokakta yıkmaya çalışan darbeciler oldular, yeri geldi sokağa çıkmak için yabancı istihbarat örgütlerinden para alan paralı askerler. Cemaat basını çığırından çıkan polis şiddetini meşrulaştırmakta AKP basınından geri kalmadı hayatını kaybedenlerden asgari bir saygıyı dahi esirgediler.

Haklarını teslim edelim iki taraf da kısa zamanda ters manevra yapmak konusunda son derece mahir olduğundan cemaatin dershane tartışması öncesindeki pozisyonunu neredeyse unutacağız. Unutmak istemeyenler mesela Zaman’ın 16 Kasım’da yaptığı “Berkin Elvan'ı bahane edip, Okmeydanı'nı savaş alanına çevirdiler” haberini hatırladılar. Oysa aynı Zaman 11 Mart’ta polisin aynı nedenle sokağa çıkan insanlara sert müdahalesinden bahsediyordu. Bir hafta önce İlker Başbuğ’un aslında mağdur edilmiş olduğunu kocaman manşetlerle keşfeden AKP gazeteleriyse Berkin Elvan’dan ve ölümünün yarattığı tepkiden bahsederken Haziran’da tutturdukları iğrenç dili tutarlı biçimde sürdürdüler.

Berkin’in ölümü sadece çok trajik olduğu ve kişi kültünü Erdoğan’a tapınma raddesine vardırmış bir güruh harici herkesi derinden üzdüğü için sembolik olarak önemli değil. Aynı zamanda bir dönemin kesin olarak bitişinin de simgesi. AKP ve cemaat yıllarca ülkeyi bir koalisyon olarak yönetti. Bu koalisyon en azından 2011’e kadar ciddi bir liberal ve sol liberal desteğinden de faydalandı. Siyasi davaları yürüten cemaat hem AKP’nin mevcut ve potansiyel muhaliflerini bir bir tasfiye ediyor, hem de askeri vesayetle mücadele goygoyu üzerinden liberal destek devşiriyordu. Koalisyon 12 Eylül’ün kurduğu neoliberal hegemonyayı tahkim etti seküler-dindar, ulusal-uluslararası tüm sermaye kesimleri için bir cennet, emekçiler için bir cehennem yarattı.

Tüm bu ‘başarılara’ karşın koalisyondaki ilk gerilimler ‘zinde güç’ cemaatin nerede duracağını bilememesi ve siyasi davalarda ipin ucunu kaçırmasıyla yaşandı. Bu anlamda bir bütün olarak OdaTV davasının ve özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasının liberallerin desteğindeki bir aşınmayı başlattığı söylenebilir. Cemaat-AKP gerginliğiyse ihale paylaşımıyla alakalı sorunlar üzerinden başladı, cemaatin 2012 başında MİT’e yaptığı hamleyle doruk noktasına ulaştı ve hükumetin dershaneleri kapatma projesiyle de açıktan savaşa dönüştü.

Malum, Erdoğan Haziran günlerinde polis şiddetini savunurken “Polisimiz destan yazdı” demişti. Aslında o destanı yazan polis değil, liberal destekli AKP-Cemaat koalisyonuydu. Berkin’in ölümü hakikaten bir dönemin sonudur artık karşımızda uluslararası desteği de olan, demokratikleşme ve sivilleşme demagojisi üzerinden meşruiyet devşiren bir koalisyon değil, akli melekelerini yitirmiş görünen bir adamın etrafında kümelenmiş bir soygun ve cinayet şebekesi var. Artık birlikte değiller, eski koalisyon ortakları ya düşman oldu, ya da kullanılıp bir kenara atıldı. Birlikte yazdıkları son destan kardeşimiz Berkin’i 14 yaşında öldürmek oldu.