Şimdi çizmeleri giyme zamanıdır

Günlerdir duygu fırtınaları esiyor bu ülkede. Analar, babalar, eşler, oğullar, kızlar, akrabalar, dostlar ve hemşehrilerin ardından dökülen gözyaşları... Ülkenin bambaşka köşelerinde, yitip giden işçi kardeşlerinin acısı ve her an başlarına gelebilecek böylesi bir kazanın düşüncesiyle irkilen, kömürün karasıyla gözleri sürmelenmiş binlerce maden işçisi... Ve üretimin her dalında inşaatlarda, tersanelerde, fabrikalarda iş cinayetleriyle burun buruna yaşadığını bilen milyonlarca başka işçi...

İnsanca duygular ve vicdan sahipleri bu fırtınayla sarsılırken birilerinin de kafaları çalışıyor vızır vızır! “Bu işten nasıl sıyrılırız”ı düşünenler... “Delilleri nasıl karartırız”ı kurgulayanlar... “Milleti nasıl sustururuz”un yalanlarını düzenler... “Susmayanları nasıl pıstırırız”ın hesaplarını yapanlar...

Bir bakan “artık normale dönelim” buyurmuş. Bu ülke normal değildi ki, normale dönülsün. Ve göz göre göre işlenen cinayetlere “normaldir”, “takdir-i ilâhidir” diyen bu talancı, yalancı, ellerine ve kasalarındaki paralara kan bulaşmışlar, bu ülkede hakim oldukça hiçbir şey normal olmayacak!

Şimdi, bunların kafası vızır vızır çalışıyorsa, bu ülkedeki işçilerin, emekçilerin, namuslu tüm yurttaşların da kafalarının vızır vızır çalışmaya başlaması gerekiyor.

Çünkü, karşımızda öfkeden kudurarak vatandaşını tokatlamaktan bile geri durmayan bir başbakan var. Ve bu kişi, kimilerin yakıştırdığı gibi, ne yaptığını bilmeyen, psikopatalojik bir vakıa değildir. Aksine, ne yaptığını bilen ve attığı her adımı, ülke halkını kabalıklarına, sinir nöbetlerine, saldırganlıklarına alıştırmak üzere, hesaplı olarak atan, gerektiğinde ağlayan, gerektiğinde esip gürleyen bir faşist diktatör heveslisidir.

“Ananı al, git”ten “İsrail tohumu” hakaretine, kapalı odada bakanını tokatladığı dedikodusundan, bir yurttaşa uluorta tokat atmaya varan akıl ve hayal gücünü aşan davranışları, artık herkesin alışarak normal karşılaması için düzenlediği senaryolardır. Danıştay töreninden bağıra çağıra çıkması, çıkarken devlet erkânının en tepesini de peşinde sürüklerken yaptığı “şov” da bu senaryolardan biriydi. Bu iddiama katılmayanlar, Erdoğan’ın yaptıklarını, İtalya’da Mussolini’nin ve Almanya’da Hitler’in iktidara yürüyüş öyküleriyle, bu “yaratık”ların davranış ve konuşma tarzlarıyla, çevrelerini azarlayışlarıyla karşılaştırmalıdırlar.

Bunlar, hemen her toplumda anormal olan davranışları normal hale getirirken, bir yandan da kendilerinin dışındaki herkesin siyasetle uğraşmasını anormal hale getirmeye çalışıyorlar. “Burada siyaset konuşulmaz”larla, “siyaset yapacaksan önce cüppeni çıkar”a dek, her yere, herkese yasaklar koymaya, sınırlar çizmeye çalışıyorlar. Bunun için de kafaları vızır vızır çalışıyor.

Öyleyse, bu ülkede yaşamak için işgücünü kiralamak zorunda olan, alınteriyle yaşam mücadelesi veren, işçilerden başlayarak her kim varsa, kafasını vızır vızır çalıştırmak zorunda. Çünkü...

Toplumsal yaşamda attığımız her adımda siyaset var.
İşçi haklarını savunmada siyaset var.
Gazetelerin en kenarındaki minicik haberde de siyaset var.
Cuma namazı şovlarında da siyaset var.
Üniversitelerde, bilimsel araştırmalarda da siyaset var.
Futbolda da siyaset var!
Evinin önündeki sokağın asfaltlanmasında bile siyaset var!

Soma’da onca can kaybı arasında beni derin bir hüzne boğan, sedyeye kaldırılırken çizmelerini çıkarmaya çalışan madenci oldu. Bunca ezilmişlik karşısında ürpermemek mümkün olabilir miydi?

Sedyeye alınırken çizmeleri çıkarmak bir yana... Şimdi çizmelerimizi giyme zamanıdır!

Şimdi, bize yasakladıkları her alanda siyasete karışmak, orada sözümüzü söylemek üzere çizmelerimizi giyme zamanıdır.

Şimdi, bu iktidarı yerle bir etmek, ayaklar altına almak ve layık olduğu yere göndermek için çizmelerimizi giyme zamanıdır.

Bu işi başarmak için, aydınlıktan yana, AKP gericiliğine ve emperyalizme karşı tutum alan, kendisini solda bulan herkesle bir cephede birleşmek üzere çizmelerimizi giyme zamanıdır.

Fakat hırsızları ve ellerine, paralarına kan bulaşmışları bir başka benzeriyle değiştirmek için değil. Bu ülkeyi aydınlığa kavuşturacak, sömürülmediğimiz, ezilmediğimiz insanca bir yaşama, sosyalizme doğru yöneltmek için...

Şimdi çizmelerimizi giyme zamanıdır.