Maske sorunsalına devam

Geçen haftaki yazımı "maske" ve "balo" sözcükleri üzerine kurduysam, amacım ne "geyik“, ne de "edebiyat“ yapmaktı. Her iki kavramı da, işçi sınıfı hareketinin tarih sahnesine çıkışından bu yana siyaset arenasında kendisini gösteren, burjuvaziye muhalefet ederek onun iktidarının devamını sağlamak üzerine kurulmuş parlamento taktiklerine ve bunun uygulayıcısı kişi(siz)liklere yakıştıklarını düşündüğüm için seçmiştim. Şimdi aynı sorunsala yakın tarihten bir örnekle devam etmek istiyorum:

Yıl 1998… Almanya’da 15 yıldır iktidarda olan Hristiyan muhafazakârlar Sosyal Demokrat Parti ve onun yanısıra büyük bir sıçrama yapan Yeşiller karşısında federal seçimleri kaybettiler. 

15 Yıl… Dile kolay. Kohl başkanlığındaki CDU-CSU hükümeti bu süre içinde Alman tekelci sermayesinin yeni atılımı için tüm ön hazırlıkları adım adım tamamlamıştı. Şansölye Helmut Kohl’ün büyük çabalarıyla Avrupa Birliği tam formasyonunu bulmuş; Almanya bunun içinde, en öndeki yerini sağlama almıştı.

Sıra artık Almanya’da yapılması gereken ülke içi düzenlemelere gelmişti. Şimdi toplumun emekçi katmanlarını yeni yüzyılda Alman emperyalizminin gereksinimlerine uygun davranmaya razı etmek gerekiyordu. Bu ise, işin ikinci zor yanıydı. Ve Hristiyan Demokrat Parti’nin asla başaramayacağı bir işti. Her ne kadar, komünist hareket Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin yıkılışıyla ağır ve sersemletici bir darbe almış olsa da, işçilerin çalışma koşulları, ücretleri vd haklarını savunmada, sistem içinde kalmak ve aynı zamanda "işletmelerin çıkarlarını“ da gözönünde bulundurmak koşuluyla çalışmasına karşın, hiç de yabana atılamayacak bir sendikal hareket hâlâ mevcuttu.  Kapitalist dünyanın en büyük ve örgütlü metal işcileri sendikasının da bulunduğu bir sendikalar birliğinin (DGB) yanısıra; tüm ihanetlerine, "artık işçi sınıfının değil, halkın partisiyiz“ diyerek safını terk etmiş olmasına karşın, geleneksel olarak işçi sınıfından destek alan sosyal demokrasi, sol adına hızla yükselen yeşiller hareketi ve sonul olarak, somut konularda hemen derlenip, toparlanma deneyi olan bir parlamento dışı muhalefet de gözönünde bulundurulmak zorundaydı.

Sosyal demokratlar ve Yeşiller Alman solunun heyecanlı alkışları arasında bir koalisyon hükümeti kurarak iktidara geldiler. Bir zamanlar komünist öğretmenlere uygulanan meslek yasaklarına karşı açılan davaların başarılı avukatı sosyal demokrat Schröder hükümetin başına geçti. Yeşiller de, Başbakan yardımcılığı yanısıra Dışışleri Bakanlığı gibi önemli bir bakanlık da içinde olmak üzere belirli mevzileri tuttular. Kimi aymazlara göre “yaşasın“dı, Almanya’da artık sol iktidardaydı! 

Hayır! Aslında bir görev devir-teslimi söz konusuydu. Maskeli bir takım, Alman burjuvazisinin muhafazakâr kanadına muhalefet ederek, sermayenin iktidarının pürüzsüz devamını sağlamak üzere, kritik bir dönemde ve sadece bir süre için görevi devralmıştı. 200 kiloluk Helmut Kohl ve en az onun kadar antipatik, asık suratlı şürekâsı gitti. Genç, dinamik, yakışıklı, güler yüzlü, sempatik, esprili, hazır cevap birileri geldi. Böylece balo başladı: Yeşiller, 68 öğrenci hareketinin kahramanlarından Joschka Fischer başkanlığında, Almanya tarihinde bir ilki gerçekleştirdiler: Bisikletlerle geldiler, spor ayakkabılar, açık yakalı gömleklerle parlamento koltuklarına yerleştiler. Sol kamuoyuna böylece sempati ağları atılırken, sendikların hakkına da parakete düştü. Sosyal Demokrat Parti’nin sendikalar üzerindeki hakimiyeti de bir kez daha sınandı. Gereken kadro değişiklikleri tamamlandı. Ve…

Ve Almanya’da işçi sınıfı ve emekçi katmanların felâketi başladı!

Muhafazakârlar yapmaya kalksalardı, kuşkusuz milyonlarca insanın sokaklara döküleceği dönüşümler, sendikaların suskunluğu, parlamento dışı muhalefetin şaşkın bakışları arasında bir birini izledi. Üstelik tüm (geriye) reformların konseptlerini hazırlayan komisyonlar, bu sol maskelilerin hükümet dışından özel olarak seçtiği kapitalizmin sarsılmaz savunucusu olan danışmanlarla doldurulduğu gibi, başlarına da CDU’lu kişiler getirildi. Sözüm ona Almanya’nın rekabet gücünü artırmak için „Çalışma İçin Birlik“, silahlanma ve militarizme yol vermek için "Etik Komisyon", işsizlik parası, emeklilik, sosyal yardım vb işçi haklarını budamak için "Harz“ ve "Rürup“ komisyonları bunlardan sadece bazıları.

Sol maskeliler posta hizmeti bile içinde olmak üzere, Alman halkının malı olan tüm kurumları satışa çıkararak özelleştirdiler. Kamu yararı olan kurumların bir kısmını kapattılar, kapatılamadıklarının bütçelerini sınırladıları. İşsizlik parası, sosyal sigorta, her türden kamu hizmetlerini oransız bir biçimde kesintilere uğrattılar. İş ve işçi Bulma Kurumu‘nun bir kısmını taşeron firmalara ucuz işgücü sağlayacak şekilde yeni baştan düzenlerken, kısmen de özelleştirdiler (Öyle ki, bu kuruma başvuranları, işlem kayıtlarına artık eskisi gibi "iş arayan“ olarak değil, "müşteri“ olarak geçirmeye başladılar). 

SOL MASKELİ SPD-YEŞİLLER HÜKÜMETİ, SERT MÜCADELELER SONUCU ALMAN EMPERYALİZMİNİN İŞÇİ SINIFINA VERMEK ZORUNDA KALDIĞI TAVİZLERİN/RÜŞVETLERİN ÖNEMLİ BİR KISMINI GERİ ALDI. 

Her iki dünya savaşını başlatan ve "Bir daha asla!“ sloganıyla artık silahlı müdahalelere girişmeyeceği söylenen Almanya’nın Yugoslavya iç savaşına hava birlikleri göndermesi, Afganistan’daki sıcak savaşa kara birlikleriyle katılışı, deniz kuvvetlerinin Afrika kıyılarında dolaşmaya başlaması sol maskeli sosyal demokratlar ve sözümona barışın savunucusu Yeşiller’in iktidarı sırasında gerçekleştirildi (Bu arada Yeşillerin, sol maskesi yeşile boyalı başkanı Joschka Fischer de Dışişleri Bakanı idi). Böylece Alman emperyalizmi bir kez daha şeytanın bacağını kırmış oldu.

SOL MASKELİLER „KENDİ“ EMPERYALİSTLERİNİN TEZLERİNİN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPTILAR: "Soğuk savaş bitmişti; Almanya’nın dünyadaki konumu artık ,normalleşmeliydi‘ ve dünyanın güvenliğini sağlamakta Almanya da sorumluluk üstlenmek zorundaydı.“

Kısacası, iki dönem iktidarda kalan ve emekçi yığınlara Alman emperyalizminin gereksinimlerine göre yeniden ayar veren sosyal demokrat Schröder‘in ve ortağı Yeşiller’in MASKELERİNDEN BAŞKA SOL OLAN,  İŞÇİDEN, EMEKÇİDEN YANA HİÇBİR ŞEY YOKTU!

Bu kıssadan hisse çıkar mı? Çıkana kadar…