Konuşmaya değenler

              -CHP de HDP de bu düzenin partileridir.

              -Tabii, ama...

              -Bunlar Türkiyeyi değiştirmek değil, AKP’yi
               değiştirerek koalisyona zorlamak sevdasındalar.

              -Evet, ama...

              -Bunlarla bu düzen değişmeyecek.

              -Katılıyorum, ama...

Göründüğü kadarıyla solcu geçinen birçokları, yakın geçmişte “amacılığın” düştüğü derin utanç çukurundan en ufak bir ders alamışlar. Tehdit, şantaj dolu açıklamalar, bildiriler, seçim propaganladarı bir yana dursun. Solcu geçinen birileriyle ikili karşılaşmalarda sürekli aynı şey.

Yöntem basit: Her söylenen gerçeklik karşısında, önce boynunu eğ, ardından da, önüne “ama” yapıştırdığın kaypakça birşeyler mırıldan.

Amaç ise çok daha basit: Ne yaparsan yap, sermaye düzenini tüm kurumlarıyla birlikte muhafaza et!

...

Artık bu “amacılar”la tartışmanın hiçbir anlamı yok. Nefes tüketmeye değmez! Öte yandan, konuşmaya değen niceleri var:

Her an işini kaybetme korkusu içinde çalışan, aldığı ücretle geçim mücadelesinde hep yenik düşenler!

Taşeron firmalarda alabildiğine sömürülen, sonunda bir gün ücretini alamadan kapı önüne konulacak olanlar!

Işsizliğe mahkûm olmuş, sadakaya muhtaç hale getirilmişler!

Her gün yeni baştan ekmeğine nasıl katık bulacağını bilemeyen aileler!

İş cinayetlerinde ölenlerin, sakat kalanların aile fertleri!

Hepsi yoksul ailelerin çocukları olan terör kurbanlarının ana-babaları, yakınları!

Elinde diplomasıyla gencecik yaşında geleceksiz kalanlar!

Eski zamanların geçerli mesleklerinin sahibiyken giderek işçileşenler!

Salt kadın olduğu için ikinci sınıf insan muamelesi gören, her çeşitten şiddet altında yaşayanlar!

Bilimin ayaklar altına alınması karşısında tepkili akademisyenler!

Sermaye düzeninin, bilim  ve sanatın,  aydınlık bir geleceğe açılan yolların karşısına diktiği gericilik duvarı karşısında tepkili aydınlar!

Boyun eğmeyenler! Bundan sonra boyun eğmek istemeyenler! Boyun eğmekten utanç duyarak bundan kurtuluş yolu arayanlar!

...

Komünistlerin bu toplumda bir avuç, „koca okyanusta bir damla”olduğu... Doğrudur. (İnsan cinsinin tarihinde haksızlıklara karşı çıkan, zorbalara karşı mücadele edenler  toplumu daha ileri götürmek için çaba gösterenler hiçbir zaman çoğunluk olmadı. Ama onlar hep kazandı. Öyle olmasaydı, şimdi mağaralarda yaşıyor olurduk.)

Bu seçimlerde iki partiden başka “seçim” şansı olmadığı... Doğrudur. (Zaten komünistlerin sürekli olarak söylediği de bu değil mi? Burjuvazinin iktidarı altındaki seçimlerde, seçim hakkı sizler için her zaman düzen partilerini seçmekle sınırlıdır. Seçim dedikleri aslında seçimsizliktir!)

Komünist Parti’nin buna karşın seçimlere katıldığı... Doğrudur – (Komünistlerin amacı iktidara gelmek, mecliste sandalye kapmak, kartvizit ticareti yapmak, iş kovalamak değil! Koalisyonlarla düzene hizmet etmek hiç değil! Onlar tek bir amaçla seçimlere katılıyorlar: Sermayenin iktidarı altında sömürülenleri, ezilenleri örgütlenmeye, kendi güçlerine dayanarak bu düzene son vermeye çağırmak için. Dahası da var: Dört gün sonra bütün seçmenler oy pusulalarında kocaman bir orak çekiç görecek. Bu bile anti-komünizme karşı bir zaferdir.)

Komünistlerin meclise girme sevdası olmadığı halde oy istediği... Bu da koskocaman bir doğrudur. (Seçimlerle komünistlerin iktidara gelemeyeceğini bile bile oyunuzu Komünist Parti’ye verin. Verin ki, düzenin hakimi sermaye sahipleri, onların el ulağı politikacıları sizin her bir oyunuzu sayarken tir tir titresinler. Sizler de görün ki, yalnız değilsiniz.)

...

Oyunuzu Komünist Parti’ye verin.

(Ama asıl sözünüzü meclislerde değil, meydanlarda söylemek zorunda olduğunuzu da sakın unutmayın.)

Bu düzene temelden son vermediğiniz sürece, yaşamakta olduğunuz hayat değişmeyecek.

Bu işin “ama”sı yok!