Haklılık ve haksızlık üzerine

Emekçi halkımızın sıradan evlatlarına soracak olursak, alacağımız yanıt tekdir: “Politika pis iş, aman bana bulaşmasın.”

Haklıdırlar, “pis” ve “bana bulaşmasın” derken: Çünkü her biri yaşamı boyunca, piyasada dolanan düzen partilerinin düzenbazlığına, yalan-dolanına, bu partileri temsil eden nicelerin nasıl kendi ceplerine çalıştığına; bu arada hem halka, hem de birbirlerine attıkları kazıklara; yükselebilmek için bir üstündekilerin karşısındaki yaltaklanmalarına, taklalarına... Ve daha sürü-sepet pisliğe şahit olmuşlardır. Haklıdırlar, çünkü bu düzene eklemlenen partilerin ayırımsız tümü, yapıları gereği bu hastalıklara sahiptir. Çok iyi niyetle, büyük bir saflıkla bunlara katılanların ise, bu bataklığa değmeden dışarıda durma şansları yoktur. En azından etraflarında olan biteni görmezden-bilmezden gelerek, bir çeşit “suç ortağı” olmaya mahkumdurlar. Siyaset madrabazlığı örgütlerinden uzak durulmalıdır!

Aynı zamanda haksızdırlar, “bana bulaşmasın” derken:  Çünkü politika hiçbir kimsenin uzağında değil, aksine yaşamının tam da odağındadır. Uzağında durmaya çalıştıkları bu “pis iş” en dolaysız biçimde evlerinin, yaşamlarının içine girmekte, yedikleri lokmaya dek yaşamlarının her boyutuna bulaşmakta, onu belirlemektedir. Ve onlar bunu görmezden geldikleri için haksızdırlar.

“Politika pis iş” derken de haksızdırlar: Çünkü “pis” olan aslında politika değildir. Ne bahasına olursa olsun, hangi yol ve yöntemle olursa olsun, bu düzenin devamını sağlarken “politikayı pisleten politikacılar”dır. Pis olduğu için politikadan uzak duranlar, milyonlarca işçi ve emekçinin eşit haklı, refah ve barış içinde yaşayacağı adaletli bir düzen için herhangi bir pisliğe bulaşmadan, asla yalan söylemeden, hırsızlık yapmadan, hiçbir kişisel çıkar gözetmeksizin politika yapılabileceğini düşünemedikleri için haksızdırlar.

Haksızdırlar pislik bahanesiyle politikadan uzak dururken: Herşeylerine bulaşan pisliği temizlemek, hem kendileri hem de kendileri gibi milyonlarca emekçi için çekilmez hale gelmiş yaşamı temelden değiştirmek amacıyla bir şey yapmaya yanaşmadıkları için de haksızdırlar.

Haksız olmanın ötesinde, aldanmaktadırlar: “Bulaşmasın” diyerek politikadan kendi isteğiyle uzak durduğunu sananlar, bunun aslında kendilerinin niyet ve kararı olmadığının da farkında değildirler. Onları politikadan uzak tutmak için önlemler alan, her türlü yol ve yöntemi kullanarak bilinçlenmesini engelleyen, sonra da, “Sen kimsin ki, politikaya karışacak, devlet yöneteceksin? Senin aklın buna yetmez! Sen hele şöyle dur!” diyen aslında sermaye sınıfıdır. Bu aldatmacanın ayırdına varmadıkları için aldanmaktadırlar ve haksızdırlar.

Aldanmanın ötesinde, suç ortağıdırlar: Politik arenayı bile bile onu “pisletenlerin” eline teslim ettikleri için haksızdırlar. Fakat dahası da var: Adına “parlamenter demokrasi” denen bu aldatmacada, her seçimde sandığa gidip, politikayı pisletenlere oy vererek onlara “suç ortağı” olmaktadırlar. Düzen partileri işte bu bilinçsiz suç ortakları sayesinde varlıklarını sürdürmekte ve her türlü eşitsizliğin, sömürünün, haksızlığın, yağmanın, hırsızlık ve yalanın normal kabul edildiği bu sistemi ayakta tutmaktadırlar.

Haksız olmanın ötesinde, haksızlık etmektedirler: Kendilerinden başlayarak milyonlarca işçi ve emekçinin gücünü hiçe sayarak haksızlık etmektedirler. Aklıyla, el becerisiyle dünya çapında akla gelen-gelmeyen her türden malı ürten, her türlü hizmeti yapan işçi ve emekçileri küçümseyerek haksızlık etmektedirler. Hele bir kez kendi sınıflarının bilincine vararak örgütlenseler ve birlikte hareket etseler, ortaya çıkacak olan gücü ve bu gücün neler başarabileceğini hayal edemedikleri için en büyük haksızlığı yapmaktadırlar.

Kim ister?: Emekçi halkımızın sıradan evlatlarına bir kez daha soralım. Bahse girerim ki, hiçbiri bilerek “haksızlık yapmak”istemeyecek; hele pis işlere “suç ortaklığı”nı kesinlikle reddedecek.

Pisliği reddedenlere sesleniyorum: Gerçekten samimiyetle bunlara bulaşmak istemiyorlarsanız...

Bu ülkede “boyun eğmeyen”, “politikayı pis iş haline getirmeyen” bir Komünist Parti var! Demek ki...

Bütün pisliklerden uzak kalmak istediğinizi gösterme şansınız da var. Dahası...

O, pisliğe karşı olan ve boyun eğmek istemeyenleri politikayı pisletmeden, kendileri de pisliğe bulaşmadan, her türlü pisliğe son vermek için saflarına çağırıyor.

Bunu yapmadığınız sürece, “pisliğe bulaşmamak” ne kelime, gittikçe daha çok pislenen bir düzende yaşamaktan kurtulamayacaksınız.

Dikkat edin! 1 Kasım yaklaştıkça bir kez daha haksızlık yapma ve suç ortağı olma tehlikesi de yaklaşıyor.

Şimdi bir kez daha düşünme sırasıdır.