Gerçekçi olalım!

Tarih boyunca sosyalizm mücadelesinin baş belası bir öneri olageldi bu çağrı. Toplumdaki oluşumları, dönüşümleri, sınıflar arası ilişki ve dengeleri, üst yapı kurumlarını ve siyaset sahnesini sadece tek bir ülke sınırları içine de hapsetmeden, dünya çapında, tarihsel bağlarını da gözden kaçırmaksızın tahlil eden ve buna göre politika oluşturmaya çalışan komünistleri ikaz ederek, “realist olun, reel politika yapın” önerisi yapanların kastı ne olabilir? Siyaset sahnesinin en gerçekçileri olan komünistlerin ortaya koyduğu gerçekleri, bir yana iterek daha, daha ve daha çok gerçekçilik talep edenlerin gördüğü, komünistlerin gözünden kaçan gerçekler  mi var ortada?

Aslında iki amaç taşıyor bu ifade: Birincisi, hınzırca bir karşı propagandayla komünistlerin bir hayâl  peşinde koştuğunu îma etmek, böylece sinsi bir biçimde iddialarını ve gösterdikleri hedefleri geçersizleştirmek. İkinci amaç da, sol ve sosyalizm adına konuşuyor görünerek komünistlere yollarını şaşırtmak.

“Herkesin realitesi farklı” imiş. Yok böyle bir şey! Var olan gerçeklik tek. Farklı olan, birbiriyle çelişen çıkarlara ve hedeflere kitlenmiş kafaların onu algılayışından ibaret.

Bu açıdan, komünistleri gerçekçi olmamakla eleştirenlerin “realitesi” farklı. Onların realitesini, nerede durdukları, ne tarafa doğru baktıkları ve ne tarafa doğru yürümek istedikleri belirliyor. Bu da doğal olarak doğrudan izledikleri siyasete, yaptıkları işlere, kurdukları bağlaşıklıklara yansıyor.

Bu toplumdaki en temel çelişkinin emekle sermaye arasında yattığını anlamakta zorluk çekersen;  işçi sınıfının düzeni değiştirmekteki öncü rolünü kavrayamazsan; hakim sınıfın şu andaki durumuna bakarak yenilemez olduğunu sanırsan tabii ki, gerçeği farklı algılarsın. Kendi gerçekliğini bile kavrayamaz hale gelir, karamsarlığa sürüklenirsin. Olanı kenarından köşesinden tırtıklayarak düzeltmekle yetinmek zorunda olduğunu sanırsın. Bunu başarabilmek için de güçlü gördüğünün şemsiyesi altına sığınırsın. Bunu “reel politika” olarak pazarlama çabası, işte bu gerçeklik kavrayışının ürünüdür.

Politikalarını en reel olana odaklayanlar, aslında sadece komünistlerdir. Onlar,  Marksist olduğunu iddia ederken, Marksizmin en temel saptamasını unutanlardan farklıdırlar. Onlar bu realiteyi kavramakla yetinmeyerek, değiştirmek için çalışmaktadırlar. Bunun için de iktidar mücadelesi  vermektedirler. İşte bu nedenle komünistler seçimlerde emekçi halklardan oy istemekle yetinmezler. Onların kendilerini kurtarmak amacıyla örgütlenmelerini talep ederler.

Bu talep, halkı dört yılda bir seçim sandığına gitmeye, sonra da susmaya ve birilerince yönetilmeye mahkûm etmekten çok öte bir istemdir.  Ve işçi sınıfının, emekçi halk yığınlarının önüne geçilemez gücüne olan güvenini yitirmiş olanların gözüne “gerçekçi görünmeyen” sadece bu talepler den ibaret de değildir. Sosyalizm hedefinin tarihsel olarak kapıda durduğunun inkârı, onu çok uzaklara iterek ütopik bir hedef haline dönüştürme, aslına bakılırsa sosyalizmden kaçanların, onu içtenlikle istemeyenlerin sinsice ortaya attığı bir bahanedir.

Ne yazık ki, Türkiye solunun önemli bir bölümü, toplumun içinde bulunduğu gerçeği görmezden gelen, aşırı boyutlara ulaşmış sömürü ve baskıdan kurtuluşun gerçekçi yolunu  inkâr edenlerin etkisinden kurtulmayı başaramıyor. 

Şimdi ben de onlara sesleniyorum: “Gerçekçi olun! Bu seçimler sonunda kurulacak meclisteki aritmetikle ülkeye çöken karanlığın yırtılamayacağını, üstümüzdeki sömürü ve baskıya  son verilemeyeceğini, ulusal sorundan başlayarak birbiri ardına sıralanmış sorunların hiçbirinin temelden çözülemeyeceğini, ülkenin emperyalizme bağımlılıktan da kurtulamayacağını kavrayın. Bu hedeflere varmak için yüzünüzü gerçek çözümler içeren bir politikaya döndürün!” Asıl reel politika işte tam da budur.

Yok, sizin hedefiniz  yukarıdakiler değilse, o başka. O zaman sizin “reel politikanız” tabii ki farklı olacaktır.