Garipler ve Gariplikler Ülkesi

Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yunalar
Şöyle garip bencileyin

Bir Garip daha göçüp gitti dünyamızdan. Üç güne değil, üç saate kalmadı, ölüm haberi tüm sevenleri arasında çalkalandı. Neşet Ertaş böylece aramızdan ayrıldı.

Ne yazık, onun gibi Garipler hızla azalıyor.

Onlar azalıyor ama garipler, gariplikler azalmıyor, aksine artıyor!

Garip’in cenaze töreninde “garabet timsali” (gariplikler örneği) işler oldu.

Ne gariptir ki, yaşamı boyunca sazını, sözünü gönüllere seslenmeye, sevgi yaymaya adamış Garip’in mezarının başına çevresine kin kusan, kindar nesiller yetiştirmek için çabalayan birileri doluşuverdi.

Ne gariptir ki, en doğusundan en batısına dek tüm ülkede Alevi-Bektaşi kimliğiyle tanınan bir insan, hem kendisine, hem de milyonlarca Alevi'ye inat, Sunni usullere göre defnedildi.

Ne garip iştir ki, alçak gönüllüğüyle tanınan, yüksek sesle bile konuşmadığı bilinen, toplum içinde kendisini öne çıkarmaktan her zaman kaçınmış olan Garip’in tabutu belediye reklam panosu haline getirildi.

Ne gariptir ki, para-pul pesinde koşmayan, ününü asla servet sahibi olmak için kullanmaya kalkmamış Garip’in mezarını, milyonlarına milyon katmasını iyi beceren birileri saf tutarak kuşattı.

Ne gariptir ki, hayatı boyunca ikbal masalarından uzakta durmuş, “Devlet Sanatçısı“ unvanını reddetmiş Garip’in gömüt töreninde, iktidar hırsıyla yanıp, tutuştuğu bilinen biri “garip” olduğu iddiasıyla ortaya atılıverdi.

Şu dünya ne garip! Recep Tayyip Erdoğan’ın bu garip iddiayla ortaya atılıp, garip olduğunu iddia etmesine çokları tepki gösterdi.

Tepki gösterecek ne var bunda?

RTE eline mikrofonu aldı… Her zamanki çatık kaşları ve saldırgan yüz ifadesini bozmaksızın, fakat saldırgan nutuklar atmaya alışmış ses tonunu elinden geldiğince yumuşatmaya çalışarak, aklı başında insanların zaten bildiği, safların ve aymazların da ne yazık ki, görmekte zorluk çektiği bir gerçekliği, “garip” olduğunu itiraf ve ifşa etti.

RTE gerçekten gariptir! Ağzından dökülen inciler, kabadayı tavırları, çevresine savurduğu tehditler, halkı aldatmak için ortaya attığı iddiaların tam tersi uygulamaları… Kısacası, çağdaş ve demokratik olduğu iddia edilen (o da ne demekse) bir ülkenin başbakanına asla yakışmayacak sayısız garipliklere imza atmıştır ve atmaya devam etmektedir.

Zorbalık ve şiddetin giderek tırmandığı ülkemde, halkım sevgi ve şefkate susamışken, birinin çıkıp kindar nesiller yetiştireceğini söylemesi gariplik değil midir?

Ülkemin doğusu bir savaş alanına dönmüşken, milyonlarca insan bu savaşa barışçıl bir çözümle son verilmesini isterken, birinin her söylemde bu tür kapılara kilit vurması gariplik değil midir?

Bu savaştan doğrudan etkilenen ve sürekli acı çeken Kürd halkı parlamento yoluyla çözümler arama umuduyla seçimlere katılıp, meclise vekillerini gönderirken, bir başbakanın gençlere dağın adresini vermesi, BDP’yi kapattırmak için adalete talimat vermesi, bir süre sonra da "PKK ile konuşurum, BDP ile konuşmam" demesi gariplik değil midir?

Ülke içinde sürüp giden bu savaşta her gün gencecik insanlar ölüp giderken, birinin bu trajedi yetmezmiş gibi, ülkeyi komşularıyla sınır ötesi bir savaşa sürükleyecek laflar etmesi, provokasyonlara girişmesi gariplik değil midir?

“Ben halktan biriyim” diye ahkâm kesen birinin, halkın en geniş kesimlerinin yaşam koşullarını her geçen gün biraz daha kötüleştirecek, iktidar olanaklarını kullanarak yarattığı bir avuç milyoner-milyarderle milyonlarca yurttaş arasındaki uçurumu derinleştirecek uygulamalara girişmesi garip değil midir?

Dokuz ay bir kadının rahminde gelişerek dünyaya gelen, hayatını bir kadınla paylaşma sözleşmesine imza atan -gittiği çoğu yere onu da birlikte götürmektedir-, kendi çocuklarından biri de kadın olan -gittiği çoğu yere onu da birlikte götürmektedir- bir insanın kadınları bunca aşağılayan, esirleştiren, ikinci sınıf insan, ikinci sınıf yurttaş olarak salt çocuk makinesi ve ailenin ayak işlerine koşulacak uşak konumuna sürükleyen görüşlere öncülük etmesi garip değil midir?

21. Yüzyılın ilk on yılını geride bırakmış bir dünyada, hızla gelişme iddiasında olan bir ülkenin başbakanının, tüm çocukları çağdaş bilimin kapısından geçmediği yobazlık okullarına doldurarak milyonlarca cahil yetiştirme planlarını -gerekirse her türden baskı ve zora başvurarak- gerçekleştirmeye çabalaması gariplik değil midir?

Aklı sıra tüm İslam alemine lider olma iddiasında olan birinin, karanlıklar ülkesi Suudi Arabistan’a özenmesi, ülkemizi o karanliklar ülkesinin bir karbon kopyasına benzetmeye çalışması gariplik değil midir?

Neyse… Bütün gariplikleri saymaya kalksam bu yazı bir “gariplikler ağıdı”na dönüşür, sayfalarca uzar ve bir türlü bitmez. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ve çevresindekiler yıllardır her geçen gün o kadar çok garip laflar ettiler, garip işler yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar ki, artık ne yaptıkları, ne de söyledikleri garip karşılanmıyor.

Tabii bu arada garip olmayan şeyler de var:

Sömürgecilik döneminde birikmeye başlayan ve günümüzde uluslarüstü boyutlara yükselmiş olan sermayenin, ülkemde de zaten onlarca yıldır uyguladığı sömürü ve yağma politikasını daha da yaygınlaştırmak istemesinde ne gariplik olabilir ki?

Emperyalist güçlerin, bu amaçla ülkemin satışına önayak olacak, bölgedeki planlarına taşeronluk edecek birilerini arayıp bulması, onlara para ve iktidar sunması -doğaları gereği- hiç de garip değil!

Bu taşeronların çevresine toplanan vurguncuların, ağızlarından sular akarak ülkenin tüm değerlerini yağmalamaları da -doğaları gereği- garip değil!

Liberallerin, dönek solcuların, her boydan liboş takımının bu taşeronların sözcülüğüne soyunmaları, koro halinde bunların sinsi planlarını “demokrasiyi ilerletme”, “normalleşme”, "icazet rejimini yıkma" gibi safsatalarla halka yutturmaya çalışmaları da -doğaları ve çıkarları gereği- asla garip değil!

İşte bunlar, hem siyasal iktidarın hem sermayenin gücüne dayanarak her geçen gün işçilerin sendikal haklarını budayarak, onları sessizleştirirken iş yerlerini yok ederek, küçük çiftçilerin yaşam olanaklarını hepten ortadan kaldırarak, kadınları ikinci sınıf vatandaş konumuna sürükleyerek, toplumun ezilen kesimlerinin gençlerini geleceksiz bırakarak, çocuklarını 5,5 yaşında okullara doldurup, beyinlerini yıkanmaya, önce bedava sonra da ucuz işgücü olmaya mahkum ederek… Bilim insanlarını susturarak, dürüst hukukçuları, yazarları, sanatçıları, gazetecileri, bu hükümetin maşası olmayı reddeden her meslekten memurları baskı altına alarak... Ülkemde dinsel yobazlığı, ırkçılığı, kadın düşmanlığını yaygınlaştırarak halkımın büyük bir kısmını garipleştirmeye çalışıyorlar.

Bence işin bana acı veren tek bir garip yanı var: Hâlâ ülke nüfusunun büyük bir kesimi tüm bu garipliklerin farkında olmakta zorlanıyor. Garip bir şekilde susarak katlanıyor.

Böylece, ülkemdeki gariplikler ve garipler cumhuriyet tarihi boyunca olmadığı kadar çoğalmış durumda.

Fakat bir gün gelecek.... Garipler giderek hem kendi garipliklerinin farkına varacaklar, hem de RTE ve şürekasının garipliğinin. Ve hem kendi garipliklerinden sıyrılmanın, hem de bu gariplerden kurtulmanın yolunu öğrenecekler, bütün bu garipliklere bir son verecekler.

İşte o zaman, yılmadan usanmadan bu gariplikleri ilan eden, bunlardan kurtulmanın yollarını gösteren Komünistler bunu hiç de garip karşılamayacaklar.