Boşa giden oylar

Ülke her gün birden fazla çalkantıyla sarsılıyor. Türkiye’nin hali bu, başkalarına benzemez. Bir bakarsınız Tayyip Erdoğan halka uzak, ABD ve AB emperyalistlerine yakın duran parlamentodaki partiler sayesinde adım adım iktidarını pekiştirip, seçimlerden vazgeçiverir. HSYK’yı falan iyice kontrolü altına aldıktan sonra, örneğin, belediye başkanlarını seçmeyi de hükümetin tasarrufuna alıverir. Suriye sınırındaki karışıklıkları büsbütün körükletip, bahaneyle o-hâl, bu-hâl ilan ediverir. Böylece seçimleri bilinmez bir tarihe erteleyiverir. Torbalara doldurduğu, gece yarıları uçan tekmelerle geçirdiği yasalarla adım adım ilerleyip, diktatörlüğünü ilan etmeye kalkıverir. Ola ki...

Her şey mümkün. Ama artık Erdoğan ve muktedirlerin karşısında halk halkın önünde de, Türkiye için yaşamsal önem taşıyan seçimler var. Onun için biz yine de herkesin şu “boşa gitmesin” dediği oylara bakalım.

Dedik ya, bu sefer tek bir oy boşa gitmemeli!

Her seçmen oyunu elinde evirip, çevirerek... hayal gücünü zorlayarak... anılarını tazeleyerek... anlayarak... doluyu boşa, boşu doluya koyup, iyice tartarak... ve ondan sonra karar vererek...

“Hayal gücü” deyince...
Önce, şöyle gözlerini kapayıp, gönlünde nasıl bir hükümet yattığını düşünmeli insan. Hani öyle bir hükümet ki, en başta işçinin ve emekçinin haklarını savunuyor. Aydınlığa, bilime önem veriyor. Kanun karşısında yurttaşların eşitliğinde taviz tanımıyor. Sömürgene, tefeciye, hırsıza, din taciri dolandırıcıya, ayakkabı kutusu koleksiyoncularına göz açtırmıyor. Bir hükümet ki, akraba taallukâtın çıkarı için, ya da iktidarını pekiştirmek için ne devletin paralelinden, derininden, ne de tarikatından, tekkesinden, zaviyesinden medet ummuyor. Öylesi bir hükümet ki, ne seçim öncesi, ne de sonrası ABD’li, AB’li ağabeylerinden icazet almak gereksinimi duymuyor tüm gücünü halktan almanın gururuyla dimdik duruyor. Ne komşularının içişlerine karışıp, kirli hesaplar peşinde savaş suçu işliyor, ne de emperyalizme taşeronluk yapmakla öğünüyor. Ülkenin yeraltı ve yerüstü tüm zenginliklerini, halkın malını gözünün bebeği gibi koruyor. Halktan aldığını bir avuç muktedirin kasasına değil, yine gerisin geriye halka veriyor... Bir hükümet ki... Dedim ya şöyle gözü kapayıp, gerisini hayal etmek gerekiyor.

“Anıları tazelemek” deyince...
Sonra bir de arkasina bakıp, bundan önce oyların kimlere verildiğini anımsamalı. İlk kez oy verecekler de, sormalı anası, babası, yakın akrabaları, aile dostları kimlere vermiş oylarını bakalım. Onların ataları kimlere vermiş. Ataların da ataları... Bir araştırmalı tarih kitaplarında, oylar hep kimlere verilmiş. Kimler gelmiş bu ülkede hükümet koltuğuna yerleşmiş, kimler geçmiş. Şu boşa gitmemesi gereken oylarla gelenler neler yapmış, neler yapmamış.

Ve iyice incelemeli bir kez ve bir kez daha:
Bu ülkede kentteki ve kırdaki tüm işçilerin, emekçilerin, yoksul köylünün, küçük esnaf ve zanaatkârın, aydının, namusuyla yaşamını kazanan yurttaşların oylarının çoğu bugüne dek hep nereye gitmiş!

Vakti geldi, anlamalı artık:
“Demokrat”, “Halk”, “Adalet”, ve daha başka bilmem hangi, tınısı kulağa hoş gelen, içi boşaltılmış kavramı parti adının başına yazmış olurlarsa olsunlar... Hamâsi nutuklar atarken verdikleri “özgürlük”, “kalkınma”, “demokrasi”... daha bilmem hangi sözlerle kimleri kast ettiklerini anlamalı. Oylar, her seferinde biraz daha çok “sömürüye özgürlük”, “bir avuç yandaşa kalkınma”, “demokrasiyi geriye doğru itelemeye” yaradı. Ülkeyi bu bataklığa getirip saplattı. Kısacası bugüne dek hep boşa gitti oylar!

Dolusuna boşuna gelince...
Hep sermayeden yana doldu çanaklar. İster sağcısı, tutucusu, gericisi, faşisti olsun, ister sosyallik ve demokratlıktan bahsedeni... Kimi üstünü örtmeye çalışarak, kimi bundan övünç payı çıkararak emperyalizme hizmet etti. Ülkenin çanağını NATO’suyla, gizli-açık ikili askersel ve ekonomik anlaşmalarla doldurdu. Bu arada emeği sömüren, halkın malını çalıp çırpan, vurgunu vurup kaçanın da çanağını, çömleğini, onlar da yetmedi, küpünü doldurdu.

Hayret edecek ne var ortada? Solun oy çanağı dolmayınca, emekçi halkın çanağı dolar mı? Sol hiçbir zaman iktidara gelmedi bu ülkede. Boşa giden oylar yüzünden, halkın çanağı da hep boş kaldı!

Ve karar verme zamanı yaklaşıyor.
Aslında halkın giderek daha geniş kesimleri gözünü açıyor. Gözüyle birlikte kapısını da açıp adımını sokağa atabiliyor. Dahası, meydanlara çıkabiliyor. Tarihte ilk kez gericiliğin, tarikatçılığın tebaalaştırma çabasına karşı tabandan onurlu bir yurttaşlık bilinci yükseliyor. Giderek daha çok insan, bugüne dek olduğu gibi oyunu yine sağcısına, milliyetçisine, din tacirine, gericisine, yobazına, karanlık güçlerin çetecilerine vermek istemiyor.

Halkın içinden yükselen bu hareketle birlikte sol da somut bir seçenek olarak parlamaya başlıyor.

Şimdi, şantajın hiçbir türüne boyun eğmeden, “oyum boşa gidecek” diye korkuya kapılmadan, “bu kez oyum gerçek solundur sosyalistlerin, komünistlerin adaylarınındır” kararını verme zamanıdır.

Aksi taktirde oylar yine boşa gidecek!